Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Fiziksel Tıp Ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadriye Çetinkaya Öneş,"5 Eylül Dünya Omurilik Yaralanmaları Farkındalık Günü" kapsamında yaptığı yazılı açıklamada, görülme sıklığı dünyada giderek artan omurilik yaralanmalarının her yaştan insanı etkileyen sosyal, psikolojik ve ekonomik boyutları da bulunan bir sağlık problemi olduğunu anlattı. 

Beyinden vücuda hareket, duyu ve otonom sinir yollarının taşındığı yollar bütünü omuriliğin hasar görmesi halinde, yaralanan bölgede kuvvet ve his kaybı oluşabildiğini belirten Öneş, bu durumun iç organların fonksiyonlarına da etki edebileceğini ifade etti.

Öneş, omurilikteki hasar seviyesine bağlı olarak, kol ve bacaklarda güçsüzlük, işitme kaybı, solunum sıkıntısı, mesane ve bağırsak problemleri, böbreklerde yetmezlik ve fonksiyon kaybı, kemik ve kaslarda erime, bası yaraları, kalp damar hastalıkları ve enfeksiyon gibi çeşitli sorunların yaşanabileceğini aktardı.

"Sığ suya atlamak omurilik yaralanmasına yol açıyor"

Hastaların fiziksel engeli ön planda görünüyor olsa da kalp damar, solunum ve böbrek gibi hayati organların etkilenmesinin yaşamı tehdit edici olabileceğine işaret eden Öneş, omurilik yaralanmalarına yol açan sebeplere de değindi. Öneş, açıklamasında şunları kaydetti:

"Özellikle gençlerde motorlu araç kazalarına bağlı travmalar, yaşlılarda ise kireçlenmeler nedeniyle oluşan ve daha sinsi seyreden omurilik yaralanmaları sıkça görülen sebeplerdir. Yüksekten düşme ülkemizde ikinci sıklıkta görülen nedendir. Ateşli silah ve delici, kesici alet ile yaralanmalar, spor aktiviteleri sonrasındaki yaralanmalar ise diğer nedenlerdir. Yaz aylarında daha çok rastlanan sığ suya atlamanın ardından omurilik lezyonları sıklıkla karşımıza geliyor. Ülkemizde bu nedenle her yıl yaklaşık 500 kişinin omurilik yaralanmasına maruz kaldığı biliniyor."

Öneş, omurilikteki enfeksiyon, tümör, damar tıkanıklığı ve gelişimsel anormalliklerin yanı sıra omuriliğe bası yapan bel ve boyun fıtıklarının da buradaki hasara neden olabileceğini belirtti.

"Tanıda gecikme tedavi başarısını azaltır"

Yaralanan bölgede şiddetli ağrı, yaralanma seviyesinin altında ise uyuşma ve kuvvet kaybı hissedildiğinde omurilik hasarından şüphelenilmesi gerektiğini belirten Öneş, "Tanıda gecikme olmaması için kol ve bacaklarda kuvvetsizlik, his kaybı, dengesizlik, idrar kaçırma gibi problem yaşayanlar sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Boyun, bel ve nadiren sırt bölgesinde fıtık bulunan kişilerde de hasarın habercisi idrar kaçırma, kuvvet kaybı ve dengesizlik gibi şikayetlerdir. Bu durumda acilen hastaneye başvurulmalıdır. Tanıda gecikme olması hastalığın tedavi başarısını azaltır." ifadelerini kullandı.

Omurga ve omurilik yaralanması yaşadığı düşünülen kişinin bilinçsizce yerinden oynatılarak taşınmasının hasarı büyütebileceğine dikkati çeken Öneş, "Bu nedenle, travma sonrası kişinin sağlık personeli gelene kadar hareket ettirilmemesi gerekir. Omurganın ve omuriliğin sırt üstü yatar pozisyonda korunması önemlidir. Kişinin özellikle boyun bölgesi boyunlukla sabitlenmelidir. Hastanın omurgasının sabitlenerek sert sedyeyle taşınması yaralanmanın büyümesini engeller. Dikkat edilmezse, kısmi haldeki yaralanmalar tam kesi haline dönebilir." değerlendirmesinde bulundu.