Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gastroenteroloji Kliniği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Uygun, yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalandıktan sonra hastanede uzun süre yoğun bakım ortamında verdiği yaşam savaşını kazanmanın mutluluğunu yaşıyor.

Kovid-19'la mücadelede ön cephede yer alan sağlık çalışanlarından Prof. Dr. Ahmet Uygun, koronavirüse karşı verdiği 19 günlük zorlu mücadeleyi ve tedavi sürecinde yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

Hastalık belirtilerinin kendisinde ağustosun sonlarında başladığını ifade eden Uygun, bunun üzerine hemen test yaptırdığını söyledi. Test sonucunun negatif çıkması üzerine farklı bir virüsle karşı karşıya olduğunu düşündüğünü dile getiren Uygun, belirtilerin hafif seyretmesi nedeniyle normal mesaisine devam ettiğini söyledi.

Uygun, nefesinin kesildiğini hissettiği ana kadar günde sadece bir ağrı kesici ile idare ettiğini ifade ederek, "Nefesim kesildikten sonra hastaneye intikal ettik ve çok ağır bir tutulum olduğu tespit edildi. O süreye kadar üç kez test yapıldı ve her seferinde de negatif çıktı. O bizi yanılttı. Hastalığın ilerlemesindeki en büyük etkenin o olduğunu düşünüyorum. Tedaviye başlanamadı." dedi.

Prof. Dr. Uygun, hastaneye yatışının yapıldığı andan itibaren bütün tıbbi girişimleri yapan mesai arkadaşlarına çabalarından dolayı teşekkür etti.

Virüsün çok hızlı ilerlediğini ve ağır bir tabloda seyrettiğini belirten Uygun, "Yüzde 85 ölüm olabileceğini konuşmalarında duydum ve hissettim. Çok ağır seyretti. Bilimin sunduğu bütün tedavi modelleri çok hızlı bir şekilde uygulandı. Kısa süre içerisinde cevap vermeye, geri dönmeye başladım. Hastaneye geldiğimde oksijen seviyem 68'di." dedi.

"Türkiye koşusunda 7. oldum"

Sağlıklı bir yaşam sürdürmeye çalıştığını anlatan Uygun, "Ben çok spor yapan uzun koşucuyum. Veli Ballı'nın Türkiye koşusunda 30 kilometrede Türkiye 7'ncisi oldum. İyi bir akciğere sahibim. Kurtulmamda spor yapmamın önemli etkisi olduğunu düşünüyorum. Burada beslenme çok önemli. Beslenme, uygun tedavi ve iyi hastane bakımı hepsi birleşince hayata tekrar döndüğümü düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Uygun, hastanede geçirdiği zorlu süreci ise şöyle anlattı:

"Korkunç günlerdi. Nefes alamıyorsunuz. Nefes alırken korkunç bir ağrı, boğazınızda ve akciğerlerinizde korkunç bir ağrı. Kanlı, balgamlı kusma süreci. Karşınızda duruyoruz ama o süreç tekrar aklıma geldiğinde çok farklı bir süreci yaşadığımı hissettim. Ağzıma kanlı balgam geliyor, sürekli bir öksürük ve korkunç bir ağrı var. Hiç uyumudan 72 saat geçirmişim. 3 gün geçmiş, ben daha yarım saat uyumadım. Böyle kötü bir hastalık.

Hekim olduğum için değerlerime bakıyorum. Her şey bir anda çöktü. Hastalık vücudumu teslim aldıktan sonra karaciğer, akciğer, bütün enzimler, iltihap belirteçleri hepsi tavanlardaydı. Değerlerime baktığımda çok moral bozucu bir durumdu. Gülhane'nin tecrübeli bir ekibinin elinde olduğum için 'yaşarız' diye düşündüm. Sürekli olarak kanlı öksürme ve nefes alamama duygusu insanın çok moralini bozuyor. O süreci yaşamış bir kişi olarak şu an yeni bir hayata döndüğümü düşünüyorum."

"Çok tedbirli bir hekimim"

Kovid-19'a yakalanmamak için tüm tedbirleri uygulamaya çalıştığını ifade eden Uygun, "Çok tedbirli bir hekimim. Bütün tedbirlerimi aldım. Ne kadar çok tedbir alırsanız alın bu hastalıkta bir açık verebiliyorsunuz. Ben ilk andan itibaren geri durmadan endoskopik ve kolonoskopik işlemleri yapmaya devam eden hekim grubundanım. Bu işlemler sırasında da yine çok tedbirli davranıyorum." dedi.

Eşi ve küçük oğlunun da koronavirüs testlerinin pozitif olduğunu belirten Uygun, "Ateş ve kaslarda yanma, daha çok vücut kırgınlığı yaşadılar. Gribe benzer belirtiler vardı. Hepimizde aynı anda başladı. Testlerin hepsi negatif çıkınca biz farklı bir virüs aldığımızı düşündük. Hiçbir zaman pozitif çıkmadı. Ya virüs yükü çok ağır ya da virüsün farklı bir grubunu aldık." dedi.

Uygun, hastanedeki tedavisinin 19 gün sürdüğünü ifade ederek, "Yoğun bakım süreci yoktu ama yoğun bakım süreci farklı bir modelite ile uygulandı. Yoğun bakım şartlarında her şey yapıldı. 5. günde toparlanmaya başladım kanlı öksürük çok azaldı. İşler iyiye gitmeye başladı ama değerlerim iyi gitmiyordu. Bir hastanın iyileşmesi için klinik ve laboratuvarının mutlaka uyuşması gerekiyor. Benim laboratuvarım iyi gitmedi. Benim akciğerim yüzde 80 bitmişti. Çekilen tomografide akciğerin yüzde 80-85'i yoktu. O nedenle hızlı bir şekilde tedaviyle düzeldi." diye konuştu.

"10 aylık torunumu gözümün önüne getirdim"

Kovid-19'un hastalar üzerindeki psikolojik etkilerine de değinen Uygun, şöyle konuştu:

"Kaderci ve inançlı bir insanım. Duygusal olarak çok dağılmadım. Gözümün önüne hep torunumu getirdim. Yaşamam gerekiyor. En çok nefes alamama ve kanlı balgam konusu beni en çok rahatsız eden konuydu. 'Akciğer bitmiş, buraya kadarmış' diye düşündüm. Eski askeri hekimim, çatışmada şehitlerimizin olduğu ortamda kadere ve yazgıya inanan bir insanım. Oğlum hemen izole edildi. Eşime tutulumu azdı ona da tedavi uygulandı ama bilinen klasik ilaçlar uygulandı. Kısa sürede ikisi de toparladı. Eşim hastanede hep yanımdaydı bırakmadı. 'Kesinlikle ben bakacağım' dedi. O çok önemli bir konu. Eşim, yemeğimi hazırladı yanımda devamlı moral verdi. Eksik ve yalnız hissetmememi eşim sağlamış olabilir. 10 aylık bir torunum var, Ahmet Alaz. Sürekli o gözümün önüne geldi."

"Lütfen eldiveni çıkarın"

Prof. Dr. Ahmet Uygun, koronavirüse karşı tedbir almayan, rahat davranan ve maske takmayan kişileri gördüğünde canının sıkıldığını dile getirerek, şöyle devam etti:

"Bazen çok kibar bir şekilde uyarıyorum. Hastanede karşı bir reaksiyon görmedim. 'Lütfen maskenizi takar mısınız, düşmüş galiba.' 'Maskeni tak' emir kipi ile değil de rica kipi ile yaptığımda sorun yaşamıyorum. Maske, mesafe ve temizlik. Temizlikte çok duyarlı davrandığımızı düşünmüyorum. Maskeyi bir kısmımız takıyormuş gibi davranıyor, mesafe konusuna ise hiç dikkat etmiyoruz.

Eldiven kullanımı konusu ise çok yanlış. Kendini koruyor ama karşı tarafı korumuyor. Ondan sonra hastalanabilir hale geliyor. Lütfen eldiveni çıkarın. Hasta kendini koruyor ama o kapıya kendisinden sonra dokunan kişi için sıkıntı."