Bu bir diyalog. Bir hafta kadar önce müşterek bir dostumuzun (yeniden) tanıştırdığı bir kalem ehli ile internet üzerinden yaptığımız bir sohbetin temize çekilmiş hali.

Kendisini üniversiteden tanırım, iyi bir milli görüş neferiydi. Ara sıra fikir erlerimizi meydana çıkarırdık, eylemde bir hayli geride kalırdı ama fikirleriyle barışık bir adamdı. Önce selamlaştık. Selamın aleyküm, aleyküm selam.

(Ne "s.a" ne de "a.s". )

Sordu; "nasıl gidiyor hayat dediğimiz?" diye,

Cevapladım; "bir dağ başında hayaline yeldiğim yahut herkeslerin uyuduğu bir saatte yatak yorgan kıskacındayken yollarında yürüdüğüm hayat mı yoksa oksijen teneffüsünden mütevellit bu dünyadaki zaman aralığının bu vakte kadarki özeti mi kastettiğin?" diye.

"karıştırma idealar dünyasını" dedi.

"biz buna nizam diyelim, âlemin muhtaç olduğu nizam" dedim. "hem o dünyada hiçbir şey karıştırılamaz ki karıştırsam".

"ben geçtim üstat, dava dediğimiz sorunlar ve çözümler sarmalının kıldan köprüsü üzerindeki denge kavgasından, ne umudum var, ne de hayalim" dedi.

"seni geçiren nedir, kaygından, kavgandan".

"biz yıllarca bir nizamın, bir milli görüşün mücadelesini verdik, taraf olduk, bertaraf olanların beyhudeliğinden imtina ettik. Hoca ile çıktık yola, bilmem kaç kitap okuduk, kaç mitingin esmer çocuğu olduk ve gerçekten seviyorduk refahı, fazileti, saadeti ve istedik adaleti, kalkınmayı. Gördüm ki yolu değil yolcuyu taşımışız omuzlarımızda ve yol ayaklarımızın altında kalmış".

"neticede inandığın hak da olsa batıl da olsa bir meselen varmış üstat, fark etmek değil mi aslında kulluğun sırrı, fark etmişsin neticede" dedim.

"öyle kolay değil, kaç zamandır kafatasım karıncalara saray oldu"

"şimdi de mezar olur karıncalara" dedim. "hani şu bereket ile ilişkilendirilen karıncalara"

"gördüm ki bizim değerlerimiz siyaset ile taşınmıyor bir yerlere" dedi.

"belki haklısın ama lider kadronuzun yan çizmesinden sonra bu fikre inanman bana samimi gelmedi, zira on yıl öncesinde sosyal demokratları kıskandıran bir demokrat edan vardı" dedim.

"biliyor musun aslında size imreniyorum" dedi.

"neden?"

"siz, fikirlerinizi toplumun müşterekleri ile kodluyor, genel bir toplumsal mutabakata insanımızı davet ediyorsunuz, biz dediğimiz çizginin genellikle yaptığı ise karşımıza bir öteki alıp onunla sataşmak, hatta biliyor musun ben bile bazen karşımızdakinin kim ya da kimler olduğunu çözemiyorum. Söylenmemiş cümleler söylenmiş kabul ediliyor sonra vur ha abalıya. Bazen soruyorum ne oldu bizim kriterlerimize, Ömer'in adaleti, Osman'ın cömertliği. Daha neler neler. Biz böyle okumadık üstat kitaplardan, Yunus böyle demiyordu, Mevlana ile hiç alakamız yokmuş meğer"

Devam ediyordu, "yıllarca sizi milliyetçilikle suçladık, taşeron kadrolar dedik, gördüm ki siz hakikaten taşeron olsaydınız şu an bizimkilerin oturduğu koltuklarda siz oturuyor olurdunuz ve inanın bizim köşe yazarları size neler demezdi, hem Yahudi olurdunuz hem Hitler"

"peki, bu durumda sizinkiler ne oluyor?" dedim.

"sorma" dedi. "bazen aslı yok yaylasında beş yüz koyun diyorum, bazen de İslamcılığın tabutunu taşıyanlar diye adlandırıyorum. Ne acı değil mi, bir fikrin inkişafı için sebepler müspetken sonucun menfi olması?"

"buna sonuç deme istersen, zira biz son sözümüzü daha söylemedik" dedim.

"siz İslamcı değilsiniz ki"

"İslam'ın, günümüzdeki ifadesiyle İslamcıya ihtiyacı var mı sence, Allah bizden ne istiyor, Kitabı Keriminde ne diyor bize? Ben sana iki kelam söyleyim, birincisi samimi olun diyor, ikincisi Yahudileşmeyin diyor. Yahudileşmek ne demek, var sen düşün. Yahudileşmek bugün hangi safhaya gelmiş biliyor musun?"

"hangi safhaya?"

"Allah'ın reddettiği bir davranış ya da söylemin kul tarafından da reddedilmesi gerekirken kul ne yapıyor, sırf ‘bizimkiler ya da benim liderim böyle düşünüyor' diyerek o tavrı içselleştiriyor ve neticesinde ilahi hükme şerh düşmesi Yahudileşmenin ilk evresi değil mi sence? Şu sizin köşe yazarlarından bu vicdansızlığı gösterenleri sana sıralıyım mı?"

"haklısın, biliyor musun bizimkilerin bugün ortaya koyduğu seviyesiz siyaseti bizimkilerden başkası yapsaydı neler demezdik?"

"en azından sen Yahudileşme desem kızma bana"

"merak etme, emin ol sevmiyorum bunları, nasıl seveyim ki, yazdıkları senaryo ile sahnede oynadıklarının alakası yok, aslında size de bir özür borcumuz var ve ben senin şahsında iman ispatına girmeyip imanının bedelini defalarca ödeyen camiandan özür diliyorum bundan 8-9 yıl önce söylediklerim için ve dün desteklediklerime bugün parantez içinde bir kelam edeyim istersen (kahrolsunlar)".

Paylaşayım dedim. Gayretimiz ötelemek değil, son sipere davet etmektir ehli vicdanı, ehli imanı, ehli vatanı.

Kalın sağlıcakla.