Önümüzdeki üç yılın ekonomik strateji ve hedeflerini içeren Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Önümüzdeki üç yıl için pek de gerçekçi görünmeyen pembe bir tablo çizildiği görülüyor.

Orta vadeli programda belirlenen öncelikli politika alanlarının dengeli olduğu,  ancak makro büyüklük tahminlerinin ve hedeflerinin tutarsızlık ve ölçüsüzlük barındırdığı ifade edilebilir.

Esasen, Orta Vadeli Program makro hedefleri ile öngörülen tedbirler arasında çelişki de göze çarpmaktadır. Bu yönüyle, OVP’nin iç tutarlılığının ve inandırıclığınn çok sorunlu olduğunu değerlendirmek yanlış olamayacaktır.  

Bilindiği gibi yılın ilk yarısında alınan mali tedbirler büyümeyi desteklemiştir. Kredi genişlemesi, vergi indirimleri ve makroihtiyati tedbirlerin esnetilmesi 2017 yılının ilk yarısında yurtiçi talebi ve dolayısıyla büyümeyi desteklemiştir. Ayrıca, Kredi Garanti Fonu (KGF)’nin kaynaklarının ve işletmelerin finansmana erişim imkânlarının kolaylaştırılması büyümede önemli rol oynamıştır.

Ancak bu tedbirlerden özellikle vergi indirimlerinin sürdürülmemesi,  aksine hükümetin hazırladığı torba kanunla getirilecek düzenlemelerle Kurumlar Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi ve Gelir Vergisi, şans oyunlar, kira gelirleri, bankacılık faaliyetlerinden alınan vergilerde artışa gidilmesi öngörülmektedir.

Bu önlemlerin OVP’nin büyüme ve enflasyon hedefleri üzerinde olumsuz yansımaları yaratabileceği ve OVP hedeflerinin tutturulması konusunda kamuoyu ve ekonomi çevrelerinde ciddi şüphe yaratmaktadır.

Diğer taraftan, Ekonomi yüzde 5,5 büyürken, enflasyonun 2018’de yüzde 7’ye, dönem sonunda yüzde 5’e kadar düşürülmesi hedeflenmektedir. Benzer bir şekilde, cari işlemler açığının yüksek büyümeye rağmen 2018 yılında yüzde 4,3’e dönem sonunda yüzde 3,9 seviyesine gerilemesi bekleniyor.

Üretim ve ihracatın ithalat bağımlılığının kısa vadede değişmeyeceği varsayıldığında kur artışı da programda öngörüldüğü gibi düşük seviyede olacaksa, büyümenin ithalat ve cari işlemler açığını yükseltmemesi için alınacak ciddi tedbirler ise programda belirtilmemiştir.

OVP’ye göre dolar kurunun bu yılı 3.58 TL ortalama ile tamamlayacak. Yıllık ortalama kur 2018’de 3.73, 2019’da 3.92, 2020’de 4.02 TL olması bekleniyor.  2017’de yüzde 18.5 artan ortalama dolar kuru, gelecek yıl yüzde 4.2, 2019’da yüzde 5, 2020’de ise sadece yüzde 2.7 artacak.  OVP’nin oldukça iyimser enflasyon tahminlerinin bile altında kalacak.

Ancak uluslararası konjonktürdeki değişikliklerin bu beklentilere müsaade etmeyeceği anlaşılıyor. Önümüzdeki üç yılda FED ’in faizleri diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal sıkılaştırma dönemine girileceği yurtdışından fon temin etme miktar ve maliyetinde olumsuz gelişmelerin yaşanabileceği bir süreçte kurların bu derece düşük düzeyde tutulması ne derece mümkün olabilecektir?

OVP’de,  kur artışının enflasyonun altında kalacağı öngörülürken,  düşük kur, düşük enflasyon ile yüksek reel faiz sayesinde sıcak paraya dayalı bir büyüme hedeflendiği anlaşılıyor.

Üstelik bu büyüme geçmişte olduğu gibi maalesef istihdama da yansımayacak. Program dönemi içinde işsizliğin üç yılda sadece 0,9 puan azalması neredeyse çift hanede kalmaya devam etmesi (2020 yüzde 9,9) hedefleniyor. Bunun anlamı, geçmişte AKP hükümetlerinde olduğu gibi İstihdamsız, dış kaynağa ve ucuz ithalata dayalı bir dönem hedeflendiğidir.  

Buna mukabil OVP’de dengeli bir makro politikalar manzumesi listelenmiş olduğunu söylemek mümkündür. Yüksek büyüme hedeflenirken mali disiplinden çok fazla uzaklaşılmaması, bütçe açığı /GSYH oranın yüzde 2’ler seviyesinde korunması dönem sonunda yüzde 1,6’ya düşürülmesi hedeflenmektedir. Ancak bunu yapacağız derken tüm yükü vergilere ve vatandaşın sırtına yüklenmesi ölçüsüz vergi artışları ile iç talebin caydırılması OVP hedefleri ile örtüşmemektedir.

Son iki yılda hızlı yükselen merkezi yönetim bütçe açığı ve kamu kesimi nakit açıkları, kamu maliyesi yönünde tedbir almayı bir anlamda zorunlu kılıyor. Ancak alınacak tedbirlerin adaletli ve uygulanabilir olması gerekiyor.

Hükümetin Vergi afları, yapılandırmalar, vergi istisnaları ve hesapsız verilen teşvikler, kamu harcamaları ve önceliği tartışmalı mega yatırımlarla kamu maliyesinde açılan yarayı, harcama ve vergi reformu ile kalıcı bir biçimde zamana yayarak iyileştirmek daha yerinde ve sürdürülebilir olurdu.

Sonuç olarak,  Orta Vadeli Program  Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sürdürülebilir ve yüksek büyüme kapasitesini ortaya çıkartacak,  yatırım,  istihdam ve ihracatı arttıracak, gelir dağımının düzeltilmesini,  üretim ve ihracat yapısını değiştirecek, dış ticaret dengesinin sağlanmasını gözetecek yeni bir anlayış ve model getirmekten uzaktır. Ekonomideki mevcut şartları sürdürmeyi hedefleyen bir programdır.     

Nitekim OVP hedefleri ve ulaşılması öngörülen büyüklükler gerçekçi değildir. Artık lafta kalan 2023 hedeflerinin ise yarısına bile ulaşılamayacağını teyit etmektedir.   Ekonomiye bir yol haritası olma vasfını maalesef taşımamaktadır.