Ölüyor çocuklar ölüyor ama sehven!

 

“Duble yolların mimarı, Sağlık reformunun kâşifiyiz” dediler…

“Stratejik derinliği olan asrın lideriyiz” dediler…

“Yoksulluğu, yolsuzluğu, yasakları tarihe gömüyoruz” dediler

“Bir gün parmağımızdaki nikâh yüzümüzden başka bir servetimizi duyarsanız bilesiniz ki haram yemişizdir” dediler.

Kimsesizlerin kimsesi, garip gurabanın sesiyiz” dediler…

“Asla ve asla Harun gibi gelip Karunlaşmayacağız” dediler…

“Allah bize haram lokma yemeyi nasip etmesin” dediler…

“Artık ülkemizde çocuklar açlıktan ölmeyecek” dediler…

“Üç çocuk yapın kefaleti bizimdir” dediler…

Dediler de dediler,

Ancak gelin görün ki,

Bu sözleri “Hacıyatmaz” gibi bir oyana bir bu yana bükülerek söyleseler de,

Açlık ve yokluktan ölen çocuklara “sehven” yani “yanlışlıkla” deyip geçtiler.

*

Hatırlayın.

Konya’da donarak ölen

40 günlük Ayaz bebeğin kerpiç evinde,

Ne üzerinde yorgan,

Ne penceresinde cam,

Ne sobasında kömür,

Ne de bir köşede yakacak iki odunu vardı.

Ama o ne sokakta, ne de cami avlusunda öldü,

Sobanın yanında annesinin koynunda donarak can verdi,

Ötesi var mı?

*

Ya üç yaşındaki Muharrem bebeğe ne demeli?

Karayollarının giremediği,

Sağlık ekiplerinin gidemediği,

Ülkeyi yönetenlerin göremediği,

Ölüm sebebini incelemek için savcılığın otopsi istediği,

Beyaz örtüyle kaplı Van’ın Çeli mezrasında,

Babasının sırtındaki şeker çuvalında,

16 kilometre yol gitti Muharrem çocuk.

Ötesi var mı?

*

İşte size “Şahide” çocuk!

Dört yaşındaki Şahide çocuğun dramı,

Ne Somali, ne Afganistan…

Ne Suriye, ne de Afrika’nın ücra bir köşesinde yaşandı.

Bu dramın adresi Türkiye’nin Başkenti Ankara’ydı.

Hükümet ve Bakanlık olayın üzerine “kuş gribi” diye üzerini örtmeye çalışsa da,

“Açlık yüzünden yakalandığı Zatürre nedeniyle öldü” diyordu…

Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü!

Ötesi var mı?

*

Yürek parçalayan bir başka hadise ise,

Samsun’un Tekkeköy ilçesinde yaşandı.

İşsiz bir baba ve hasta bir annenin,

İki buçuk aylık bebeğiydi Kübra Nazar Bakıcı!

Savcılık otopsisi raporunda “ölüm sebebi açlık”,

Emniyet bülteni de aynı ibareyle “beslenme yetersizliği” diye yazsa da,

Hükümet ve yetkililer gerekçeyi “sehven” diye duyurdular.

Savcı uyarıldı, polis sürüldü, Nazar bebek öldü.

Ötesi var mı?

*

Ne diyeyim?

Bakan çocuklarının yatak odalarından kasaların fışkırdığı,

Ülkenin Cumhurbaşkanının 1100 odalı 5 katrilyonluk sarayda yaşadığı,

Bakanların çikolata kutularında hediyeleşip, 700 milyarlık saat taktığı,

Banka müdürlerinin ayakkabı kutularında milyarları sakladığı,

Ülkenin diyanet işleri Başkanı’nın trilyonluk makam otosuna bindiği,

Ve dahası iktidar yetkililerinin lüks otellerde “pekin ördeği” yiyerek “açlıkla mücadele” toplantıları yaptığı ülkemizde,

Ölen ne Ayaz, ne Muharrem, ne Nazar, ne Şahide, ne de bilmediğimiz nice “sehven” ölen bebeklerdir.

Ölen;

“Üç çocuk yapın kefili biziz” diyerek,

Sehven  “kefen” dağıttığı ucube zihniyettir.

Ölen;

Hiçbir suçlunun bulunamadığı adaletsiz adalet ve insanlıktır.

Orhan Veli’nin mısralarındaki,

Hava ve suyu bir kenara bırakırsak,

Gerçekten “ölümü bedava” bir ülkede yaşıyoruz.

Ötesi var mı?