Ülkemizin son günlerde yaşadığı sancılı süreç, Damat Ferit'in başını çektiği işbirlikçi muhannet çevreleri ile Milli Mücadelecilerin ki bilhassa Mustafa Kemal Atatürk'ün hissiyat ve hassasiyetlerini yeniden dimağlarımıza kazandırmayı elzem kılmıştır. Bu anlamda Atatürk'ün "Nutuk" adlı eserini temel alarak bir değerlendirme yapma gereği hâsıl olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk'ün 1919 ile 1927 yılları arasındaki siyasi olayları anlattığı Nutuk, birçok yönüyle (dil, üslup, yazılış amacı, Gazi Paşanın beklentileri gibi) değerlendirilmelidir.

GÜNÜMÜZE ETKİLERİ

Aslında günümüzde etkisinin olmadığını söylemek daha doğru olur. Neticede son yıllardaki gelişmeler Nutuk'un giriş konusu olan 1919 yıllarını aratmaz oldu.

Nutuk, her şeyden evvel milletleşme süreci dediğimiz bir zaman ve hassasiyetin kaynak kitabı özelliği taşımaktadır. Millet olmanın en temel özelliklerinden bir tanesi, geçmişin bir olması ve gelecekte de bir olma istek ve şuurudur. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk ile geçmişi anlatıp aynı zamanda gelecekte karşılaşacağımız tehlikeleri önceden fark etmemiz için alınacak tedbirlerden bahsetmektedir. Nutuk'ta açıkça belirtilen "sonraki yıllarda durumun kolay ve açıkça değerlendirilmesi için bu kadar ayrıntıya yer verilmiştir" ifadesi sonraki yıllarda çıkacak söz, nifak hilafına tedbir mahiyetindedir. Bu noktada belirtmekte fayda var, algı bilginin önüne geçmemelidir. Bilgi Nutuk'ta mevcuttur. Bunları belirtirken şunun da altını çizelim, bugünkü siyasi iktidar sahipleri ilerleyen zamanda Nutuk benzeri bir eser yazmaya teşebbüs etseler acaba neyi, nasıl yazarlardı? Bu hususu siz değerli okuyucularımızın takdir ve yorumlarına bırakıyorum.

Nutuk, en temelde iç ve dış siyasi cenahları tanımak gibi bir bilgi havuzunu bize sunmaktadır. Bu bilgi havuzunu saf dışı bırakmak ise milletleşme şuuruna balta vurmaktır. Mevcut parlamenter çoğunluğun hayata geçirmek istediği ise baltaladığı milli bakiyeyi yakıp küllerinden yeni ülkecikler çıkarmak suretiyle Türk tarihini 1918'lerden devam ettirmektir. Bu öznel ve yorum zeminli bir tespit değil bir aşikârın ifşasıdır. Bu hususta izlenen yol ne kadar gariptir ki milli mücadelede izlenen yoldur. Amaçlar farklı, hissiyat ve hassasiyetler farklı olsa da.

Milli Mücadele'nin esaslarını, taktik ve stratejisini Mustafa Kemal Nutuk'ta şöyle açıklamaktadır;

"Türk ata yurduna ve Türk'ün istiklâline saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silâhla karşı koymak ve onlarla çarpışmak gerekiyordu. Bu önemli kararın bütün gerek ve zaruretlerini daha ilk gününde açığa vurup ifade etmek, elbette isabetli olamazdı. Uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve olayların akışından yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Eğer dokuz yıllık faaliyetimiz ve yaptıklarımız bir mantık silsilesi ile gözden geçirilirse, ilk günden bugüne kadar takip ettiğimiz genel doğrultunun, ilk kararın çizdiği yoldan ve yöneldiği hedeften asla sapmamış olduğu kendiliğinden anlaşılır.

Burada, zihinlerde yer etmiş olması ihtimali bulunan bazı kararsızlık düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için, bir gerçeği hep birlikte gözden geçirmeliyiz. Yapılan Millî Mücadele dıştan gelen saldırıya karşı vatanın kurtuluşunu tek hedef olarak kabul ettiğine göre, bu Millî Mücadele'nin, başarıya yaklaştıkça, safha safha bugünkü döneme kadar millî irade rejiminin bütün ilke ve gereklerini yerine getirmesi tabiî ve kaçınılmaz bir tarihî akış idi. Bu kaçınılmaz tarihî akışı gelenekten gelen alışkanlığı ile hemen sezmiş olan hükümdar ailesi, ilk andan başlayarak Milli Mücadele'nin amansız düşmanı kesildi. Bu kaçınılmaz tarihî akışı daha başlangıçta ben de görmüş ve sezmiştim. Ancak, sonuna kadar devam etmiş olan bu sezgimizi başlangıçta bütün yönleri ile açığa vurup ifade etmedik. Gelecekteki ihtimaller üzerinde fazla konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve maddî mücadeleye hayalî bir macera niteliği verdirebilirdi. Dış tehlikenin yakın etkilerini derinden duyanlar arasında, geleneklerine, düşünce kabiliyetlerine ve ruh yapılarına aykırı olan muhtemel değişmelerden ürkeceklerin ilk anda direnme güçlerini harekete geçirebílirdi. Başarı için pratik ve güvenilir yol, her safhayı vakti geldikçe uygulamaktı. Milletin gelişmesini ve yükselmesini sağlayacak doğru yol buydu. Ben de bu yolda yürüdüm.

Ancak, bu pratik ve güvenilir başarı yolu, yakın çalışma arkadaşlarım olarak tanınmış kimselerden bazıları ile aramızda zaman zaman görüşler, davranışlar veya yapılan çalışmalardaki uygulamalar bakımından temel veya ikinci derecede birtakım anlaşmazlıkların, kırgınlıkların ve hattâ ayrılmaların da sebebi ve açıklayıcısı olmuştur. Millî Mücadele'ye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar uzanan gelişmelerinde, kendi fikir ve ruh kabiliyetlerinin kavrayış sınırı bittikçe bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir. Bu noktalara, aydınlanmanız ve kamuoyunun aydınlanmasına yardımcı olmak için, sırası geldikçe birer birer işaret etmeye çalışacağım."

Bu günkü siyasi iktidarın gayrı milli politikasını ve hedeflerini aynı taktik ve stratejiyle gerçekleştirdiğini / gerçekleştirmeye gayret ettiğini görüyoruz. Herhalde günümüz ile Nutuk arasındaki en büyük paralelliğin bu olduğunu söylersek doğruyu söylemiş oluruz. Ne garip değil mi, Nutuk'taki bu üslup Türk Milliyetçiliğinin üslubu ve ağzıdır. Bu üslup ve ağzın tam tersi de anti Türk Milliyetçiliğidir yani bugünkü "parlamenter çoğunluktur".

Bu iktidar erbabının Nutuk'u okuyup okumadığını bilmem fakat nasiplenmediği aşikâr. DTP bunların yanında Çin malı kalıyor. "made in america" varken kim ne etsin Çin malını.

Saygılarımla...