Nevruzda Devlet Bahçeliyi dinlemek

Ergenekon'da, demire çekici vurduğumuz ilk gün hangi duygularda isek, Ankara'da aynı duygularda idik.

Türkmen beyi bahçeli kürsüde konuşmaya başladığında çağlar ötesinden mesajlar vermekteydi.

Börklü bir çerinin asırlar öncesinden, Mete'den getirdiği bir mektubu okuyor gibiydi.

Liderin konuşması asırlara yapılmış bir yolculuktu.

Duygularında Akşuvar hanla sohbetini ülküdaşlarıyla paylaşmak vardı.

Bumin kağanla, aynı dertle dertlenmiş, kutluğ Bilge Kağanla aynı ülküye inanmıştı.

Kürsüdeki seste, Saltuk Buğranın sesinin titremeleri vardı.

Selçuk Bey gibi kararlıydı, Muhammet Harzemşah gibi öfkeliydi.

Babür şahın kurt bakışları, nevruz günü Ankara'da Devlet Bahçelideydi.

Osman beydeki azim,

Mustafa kemaldeki aşk tarihin bütün dönemeçlerinden geçerek, Devlet Bahçelide toplanmıştı.

Alparslan Türkeş'te ülküleşen bu muhteşem tarih yolculuğu, liderin dudaklarında, Dedem Korkut duası olarak, hakka yakarış olarak, milyonlarca âmin eşliğinde gök kubbeyi doldurmuştu.

Kongre salonundaki ülkü ocaklı gençlerimizin tamamı, Fırat Çakıroğlu idi.

Protokolde Gün Sazaklar oturmakta, kalabalık içerisinde Mustafa Pehlivanoğulları gezinmekte idi.

Salonu Hz. Ebubekir'in sadakati doldurmuş,

Vicdanlar Hz. Ömer'in adaletine teslim olmuş,

Tribünleri Hz. Osman'ın edebi donatmıştı.

Hz. Ali yiğitliğinde ülküdaşlarımız devletimize sahip çıkmaya ant içmişlerdi.

Ülkücülerin kongresinde, harama ve yalana geçit yoktu.

Nevruz bayramında yetim hakkı yiyenlere dur denilmişti.

Devlet Bahçeli çekiçle demiri döverken, fakirliği de dövmüştü, yoksulluğu da.

Çekiç sadece demiri değil, yolsuzluk yapanları da ezmişti.

Yetim hakkı yiyenlerin, devletin malına tenezzül edenlerin durumu, örs ile çekiç arasındaki demir gibiydi.

Milliyetçi Hareket Partisinin kurultayına erdem, ahlak ve iman hâkimdi.

Lider; ne mutlu Türküm diyene dediğinde mesaj netti.

Sadece geçmiş değil, gelecekte bizimdi.