1 Kasım seçimleri sonrası milletvekili adayı yapılmayan ve milletvekili seçilemeyen 3 kişinin başlatmış olduğu MHP'de imza toplama gündemi, MHP hakkında en çok çıkan haberlerin başında gelmektedir. Olağan kongre tarihini belirlemiş MHP'yi sürekli bu gündemle meşgul ediyorlar. Türkiye gündemine odaklanması gereken MHP'yi sürekli yalan ve iftira kaynaklı haberlerle, kara propagandalarla yıpratıyorlar. 8 ay sonra kongre takvimini başlatacak MHP'yi mahkemeye verecek kadar da bir telaş hali aslında amacın bir intikam duygusundan başka bir şey olmadığını gösteriyor. Yoksa gezmediği parti kalmayanların, dünü Marksist olduğu ortaya çıkanların "Ülkücülük" ruhu ile ne bir bağı olacak ki, bu telaşlı hallerine fazilet yükleyelim?

Zaten imza veren birçok delege de bu durumu bildiği için bu isimleri ne savunuyor, ne sahipleniyor. "Bizim genel başkanımızla bir problemimiz yok" diyerek farklı gerekçeler ortaya koyuyorlar. Yoksa Ülkücü delege "Ben Ülkücü değilim, demokratım" diyeni, Ülkücülerin lideri yapacak değildir.

Bu tartışmalar sürerken, MHP Genel Merkezi 1 Kasım sonrası MHP Lideri Devlet Bahçeli ve MHP yönetimi ile bağını koparan, MHP'nin kurumsal kimliğini tanımayan 16 İl Başkanını görevden aldı. Bu görevden almalar sonucu "Teşkilatlar kapatıldı, teşkilatların kapısına kilit vuruldu" gibi gerçeği yansıtmayan ya da farklı anlamlar çıkarılacak propagandalara başladılar.

Şimdi bir il başkanı görevden alınıp, ertesi gün yeni bir il başkanı göreve atanınca bunun adı nasıl "Teşkilatın kapısına kilit vuruldu" olabiliyor ki?

Bir il başkanı görevden alınıp, o ilin Ülkü Ocakları eski il başkanı göreve atanınca, o MHP İL Başkanlığı nasıl kilitlenmiş oluyor?

Bir il başkanı görevden alınıp, yerine 4 yıl davası için cezaevinde yatıp, idamla yargılanmış birisi il başkanı göreve atanınca, o MHP İL Başkanlığı nasıl kilitlenmiş oluyor?

Bir il başkanı görevden alınıp, yerine o ilde MHP Merkez İlçe Başkanlığı, MHP Meclis üyeliği yapmış ve o ilin MHP Belediye Başkan Adayı olmuş biri atanınca, o MHP İL Başkanlığı nasıl kilitlenmiş oluyor?
Bunun adı o halde "KAPATMA" değil, yeni bir "ATANMA" oluyor.

Sen Liderin emri altındaki il başkanı olacaksın ve 1 Kasım sonrası ülke meseleleri hakkında her söylediği söz haklı çıkan MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye ait sözleri, açıklamaları kendine ait sosyal medya sitelerinde bir paylaşım dahi yapmayacaksın. Bunların içinde maalesef ameliyat olan MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli'ye "Geçmiş olsun" deme nezaketi ve terbiyesi göstermeyenler bile vardı. O nezaketi göstermiş gibi yapanların kendi sayfalarında ise MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye her türlü hakaretin, terbiyesizliğin yapılmasına rıza gösterildi. Bir il başkanı da sosyal medyadan yazmış, "Bizim olağanüstü kongre imzalarımızı takmayanı, bizde takmıyoruz" diye...

Ülke gündemine odaklanması gereken il başkanı MHP'de "Değişim" için basın toplantıları düzenliyor, "Ben Ülkücü değilim" ifadesi ağzından çıkmış ablalarını MHP Genel Başkanı yapma hayali için propaganda yapıyordu. Bu da yetmiyor, sanki o koltuklara mahkeme kararıyla oturmuşlar gibi, MHP'nin mahkemeye verilme dosyasına imza atıyorlar. Sen o ilin MHP İl Başkanısın, 8 ay sonra MHP'nin ilçe kongreleri başlıyor. Madem MHP'de bir yönetim değişikliği istiyorsun, yap kongrelerini, gel MHP olağan kongresinde demokratik hakkını sandığına gir göster... Ülkücüleri birbirine düşürmeye çalışan, birliği ve beraberliği zedeleyen bu ortamı niye yaratıyorsun?

Bu "Değişim" isteyenlere destek verenlerin sayfasına girin, tek tek inceleyin küfür ve hakaret dışında barınan hiçbir şey yoktur.

Adam 40 parti gezmiş ablasını, 4 yıllık MHP'li ve dünü Marksist olduğu ortaya çıkan adamı MHP Genel Başkanı yapmak için, ömrünü davasına, partisine vermiş, her türlü fedakârlıkları yapmış MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye olmadık hakaretler ediyor ve edilmesine müsaade ediyor. Sonra görevden alınınca mağdur ve mazlum edebiyatları yapıyor.

Başbuğ Türkeş, Ülkücülere eğitim verirken "Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır. " diye haykırıyordu. Ülkücü böyle yetişmişti ve böyle yetişmesini istiyordu. Ama şimdi bakıyoruz "Ben eskiden Ülkücüydüm, şimdi demokratım" diyenin peşinden gidince ölçüleriniz de değişmiş anlaşılan...

Geçtiğimiz yıllarda yazdığım bir yazımda şöyle seslenmiştim:

"MHP Genel Merkezi'nin kendi çalışma düzenini kurma ve ekibini oluşturma yetkisi de demokratik hakkıdır. MHP Genel Merkezi bu hakkını kullanmıştır.

Değişim cephesinden feryat eden ey Ülkü Ocakları eski başkanı! Sen hiç mi kendine bağlı Ülkü Ocakları İl Başkanı görevden almadın?

Değişim cephesinden feryat eden ey MHP eski İl Başkanı! Sen hiç mi kendine bağlı ilçe başkanını görevden almadın?

Yani nedir bu feryat? Teşkilatların yapısında (sende, sizde) kendinize uyum sağlamayanlara karşı bu tür tavırlar takınmadınız mı?"

Ne demişler: Doğruyu söylersen, hiçbir şeyi hatırlamak zorunda kalmazsın.

Türkiye bu halde iken en çok Ülkücüler birliğini, beraberliğini disiplin içinde korumalıdır. Ülkücü şuurda her daim açık olmalıdır.

 

Yıldıray Çiçek/ORTADOĞU