Türkiye İstatistik Kurumu 2010 yılının ilk çeyreğinde ekonominin yüzde 11.7 oranında büyüdüğünü açıkladı. Bu açıklama üzerine yandaş medyada "rekor büyüme", "ekonomi krizden çıktı" gibi haberler ve yorumlar yer aldı. Bu rakamın anlamını ve yorumları ele almadan önce, önceki yıllarda büyümede yaşanan gelişmeleri ve yapılan revizyon ve manipülasyonları kısaca hatırlatmakta yarar görüyorum.

Daha önce bu köşede ve birçok yerde sanal büyümeden bahsettik ve yetkilileri uyardık. 2004 yılından itibaren büyüme rakamlarında yapılan manipülasyonları daha önce ayrıntılı şekilde tartışmıştık. 2006 yılının yeniden hesaplanmasıyla yapılan iyileştirmeyi(!) de sizlerin dikkatine sunmuştuk. 2002 yılında krizden sonraki yıl olmasına rağmen, yüzde 6.2 büyüyen ekonomi, her türlü "manipülasyon ve illüzyona" ve yeni hesaplama yöntemlerine rağmen 2007'de ancak yüzde 4.7, 2008'de ise yüzde 0.7 büyümüştü! 2009 yılında ise yüzde 4.7 düşüş kaydeden GSYH 953.974 milyar TL olmuştur. Fert başına düşen milli gelir miktarı ise 8.590 dolara gerilemiştir.

Büyüme masalına devam!

2010 yılının ilk çeyreğinde sağlanan yüzde 11.7'lik büyüme, maalesef büyük ölçüde baz yılı etkisinden kaynaklanmaktadır. Reel olarak henüz milli gelir 2007 düzeyine dahi gelmemiştir. 2009 yılının ilk çeyreğindeki yüzde 14.5'lik küçülme dikkate alındığında, bu rakamın aldatıcı olduğu görülmektedir. Henüz 2009'un kaybı bile telafi edilememiştir. 2009 yılının son çeyreğine göre ise üretim artışı ancak binde 1 olmuştur. Yıllık olarak baktığımızda ise ancak binde 6 civarında bir büyüme söz konusudur.

Büyüme revizyonlardan ve istihdam yaratmayan sektörlerdeki artıştan kaynaklandığı için, açıklanan yüksek büyüme oranları istihdamda aynı ölçüde artışa yol açmamakta ve işsizlik azalmamaktadır. Baz yılı kaydırmanın etkisi, stok değişiminin etkisi, ithalatın payı gibi hususlar dikkate alındığında, yani bunun gerçek bir büyüme değil sanal bir büyüme olduğu dikkate alındığında, istihdamda aynı ölçüde artışa yol açmaması normaldir. Son yıllarda açıklanan yüksek büyüme rakamlarına rağmen işsiz sayısının artmasının nedeni budur. 

Sadece rakamlarla oynayarak, hesaplama yöntemlerini değiştirerek göz boyamanın da bir sonu vardır! Mevcut yapısal sorunların küresel krizin de etkisiyle derinleşmesi pembe tabloları işe yaramaz hale getirmiş ve "sanal büyüme masalının" da sonu gelmişti. Çünkü, Türkiye ekonomisi zaten birkaç yıldır büyüyememe (üretememe!), daha doğrusu ithalata dayalı sanal büyüme sorunu yaşıyordu.

Önce "kriz yok," sonra "krizi fırsata çevirebiliriz," daha sonra da "kriz teğet geçti" diyen AKP hükümetinin yetkilileri, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, bu gerçeği görünce çark etmek zorunda kaldı! Krizin etkileri bariz hale gelince de küresel krizi günah keçisi ilan ederek sorumluluktan kaçmaya çalıştılar. 2010 yılının ilk çeyreğinde, geçen yılki yüzde 14.5'lik rekor küçülmenin neden olduğu baz yılı etkisiyle birlikte yüzde 11.7'lik büyüme rakamını gören AKP yetkilileri ve yandaş medya büyüme masallarıyla yeniden milleti uyutma  gayretlerine başladılar. Ama bu masal! Gerçekler ise vatandaşların canını yakıyor, uykusunu kaçırıyor! İşsizlik rekor düzeylerde, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşayanların sayısı giderek artıyor!

 

İşsizlikte  Uyutma!

Son birkaç yıldır büyüme rakamları yüksek açıklanmasına rağmen, bu durum istihdama yansımıyor ve gelir dağılımında bir iyileşme sağlamıyor. Yeni iş yaratmadaki yetersizlik özellikle genç nüfusa yansıyor. 15-24 yaş grubunda işsizlik oranı genç ve eğitimli nüfustaki işsizlik oranı giderek artıyor. 2007 yılında %20,6 olan genç nüfus işsizlik oranı 2008'de %25,7'ye yükseldi, 2009 sonu itibariyle ise %25 oldu.         

2002 yılında % 10,3 olan işsizlik oranı 2003-2005 döneminde aynı seviyelerde kaldı. 2006 yılında % 9,9'a gerileyen bu oran 2007 yılında %10,6'ya yükseldi. 2008 yılında da yükselme devam etti ve işsizlik oranı %13,6 olarak gerçekleşti.

İşsizlik sorununun çözümü için tarımdaki azalmayı ve artan nüfusu karşılayacak düzeyde, sürekliliği olan bir istihdam artışının sağlanması gerekiyor. Bunun için de istihdam yaratan büyümeyi sağlayacak yapısal önlemler alınmalıdır.

Uyusun da büyüsün... ninni!

Bu gerçek ortadayken, Başbakan Erdoğan'ın mevsimlik işçilerde yaz aylarında yaşanacak geçici artışı dikkate alarak, işsizlik oranını iki ay içinde yüzde 10'a düşeceğini söylemesi ise, işsizlikte de vatandaşları uyutma gayretinin bir ürünüdür! Önemli olan, işsizliğin mevsimlik olarak azalması değil, yıllık ortalama olarak azalmasıdır. Maalesef Başbakan yine milleti kandırmak için masallar anlatmaya devam ediyor! "Uyusun da büyüsün, ninni!" diye ninni söylüyor! Ama vatandaşların uykusu kaçtı bir kere... Ninni söylemek, masal anlatmak artık bir işe yaramıyor! Çünkü vatandaşların karnı aç! Çünkü vatandaş senedini, çekini, kredisini ve kredi kartı borcunu ödeyemiyor! Çünkü vatandaş tarlasını ekemiyor, ekse de mahsulünü tarlada bırakıyor! Çünkü vatandaş siftah dahi edemeden kepenk kapatıyor, hatta temelli kepenk kapatıyor!

Kısacası, vatandaşın uykusu kaçtı artık! Vatandaş Başbakan'ın ve AKP'nin uykusunu kaçıracağı günler de yaklaşıyor! Vatandaş uykusuz gecelerin hesabını soracak, AKP Hükümetini sandığa gömerek ebediyen uyumasını sağlayacaktır!