Türkiye'nin ilk özel radyosu Süper FM'in ilk yayınını yapan DJ Kadir Çöpdemir, radyoda yayın yaptığı ilk dönemden bugüne elde ettiği tecrübeleri, teknolojiyle birlikte radyoculuğun geldiği yeni boyutu, yeni neslin bu mesleğe bakışında gördüğü eksikleri ve geleceğe dair projelerini anlattı.

İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu mezunu olan Çöpdemir, radyoculuk hayatına 1992 yılında Türkiye'nin ilk özel radyosu Süper FM'in ilk DJ'i olarak başladı. "Candan Cana" adlı programıyla dinleyicilerin sevgisini kazanan Çöpdemir, 28 yıllık meslek hayatında güçlü mizahı ve şovlarıyla önemli radyocular arasında yerini aldı. 

Bir dönem Ekmek Teknesi adlı dizide canlandırdığı 'Kirli' rolüyle de dikkati çeken Çöpdemir, radyoculuğu hiç bırakmadı. Halihazırda Metro FM'de "Ara Gaz" isimli programıyla, hafta içi her gün 06.30 – 09.20 saatleri arasında dinleyicilerine seslenen Çöpdemir, güncel konuları kendine özgü tarzıyla yorumluyor.

Çöpdemir, 13 Şubat Dünya Radyo Günü'nde AA muhabirine konuştu.

"Hakiki, samimi, gayet sıcak çizgiyi radyoda yakaladık"
Üniversiteyi bitirdikten sonra önceliğinin gazetecilik olduğunu ve radyoculuğun daha sonra sürpriz biçimde hayatına girdiğini anlatan Çöpdemir, Türkiye'de ilk özel radyonun yayına başlayacağı haberi duyulunca kendi kariyer planlarının da değiştiğini söyledi. Özel radyoda sesi duyulan ilk DJ olduğunu hatırlatan Çöpdemir, o dönemde insanların TRT Radyo'yu dinleme alışkanlığı olduğunu ve özel radyoya mesafeli olacaklarını düşündüğünü, ilk radyo programına çıkarken de biraz endişeli olduğunu aktardı. Çöpdemir, şöyle konuştu:

"Gazetecilik yapmıştım ama radyo dünyasını bilmiyordum. Bir şey söyleyeceksiniz, bu nasıl bir etki yaratacak? Daha sonra radyoda, olduğumdan farklı görünmemem gerektiğini keşfettim. İlk yayına başlamamdan birkaç gün sonra 'ben' oldum. Hissettiklerimi ve düşündüklerimi paylaştım. Hakiki, samimi, gayet sıcak çizgiyi radyoda yakaladık. Bu gerçeklik insanlar tarafından çabuk kavrandı. O da halkta karşılık buldu. 2 ay gibi kısa sürede programım büyük bir ilgi gördü. O zaman anladım ki; radyoculuk benim mesleğim ve uzun yıllar devam edecek. Geldiğim noktada meslekte 28. yılı devirdim ve hala radyoda konuşmaya, program yapmaya devam ediyorum."

Radyoculuğun son yıllarda teknolojiyle birlikte gelişip değiştiğini ifade eden Çöpdemir, yakın zamana kadar radyoların antenler aracılığıyla yayın yapan mecralar olduğunu ancak bugün herkesin kendi radyosunu kurup internet üzerinden belli bir kitleye seslenebildiğini söyledi. Dünyada "podcast"lerin etkili olabildiğine ve dinleyici sayısının da giderek arttığına dikkati çeken Çöpdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mesleğe başladığımız zamanlarda radyo şovu ve oradaki insan faktörü çok önemliydi. Gençlik çağlarımızda radyo tiyatroları vardı ve onlar ufkumuzu açarak hayal dünyamızı geliştirirdi. Radyoda insan dokunuşu sıcak ve önemli bir temas sağlardı. Şu an gelinen noktada ise 'Sen bir şey anlatma' gibi bir eğilim var. Konuşanı değil çalınanı dinlemek gibi bir durum söz konusu. Giderek şov işi bitti ve radyonun müzik kutusu olma hali kaldı. Birisi konuşmuş, konuşmamış önemli değil gibi ama radyoda konuşan insan önemlidir. Sen onu doğru kullanmayı bilirsen radyo çok etkili bir mecradır. Biz rahmetli Orhan Boran ağabeyimizin şovlarıyla büyüdük ve o bize ilham verdi."

"Ara Gaz'la renkli bir dünya yaratmış olduk"
Çöpdemir, 8 yıldır yaptığı "Ara Gaz" programı hakkında da şunları söyledi:

"Programda, gündemin dışında kendimize dair bir gündem yaratmak istedik. Bu dünyanın içinde, absürt iletişimler kurmayı da planladık. Bir kapının tokmağıyla ya da ölmüş bir dinozorla konuşup, İngiltere Kraliçesi'ne de bağlanalım istedik. Dolayısıyla programda canlı, cansız her şeye ulaşabilmeyi hedefledik. İçeriği zenginleştirici taklitler, hayatta karşılığı olan önemli kişilerin seslerini de programın içeriğine koyduk. Ara Gaz'la renkli bir dünya yaratmış olduk. Büyükşehirlerde toplu taşıma araçlarıyla işlerine giden insanların rahatlaması ve güne pozitif başlaması lazım. Sabah kent trafiğine giren insanları biraz olsun güne gülümseterek başlatmak istiyoruz. Güne pozitif başladığınızda pozitif devam etme şansı daha yüksek oluyor."

Çöpdemir, radyo programında yaptığı mizahın altında bir iddia ve fikir olduğunu dile getirerek, bunu ayıklamayı dinleyiciye bıraktığını aktardı. Mizahın üretildiği yerde zaten bir şeye itirazın olduğuna dikkati çeken Çöpdemir, bu fikrin altını özellikle çizmenin, dinleyicinin kulağına sokmanın hoşuna gitmediğini söyledi.

"Yeni neslin temsilcileri radyoda da fenomen isimler çıkarmalı"
İyi programlar yapabilecek yetenekli gençlerin radyoya karşı mesafeli durduğu tespitinde bulunan Çöpdemir, şöyle konuştu:

"Yıllardır radyo sektöründen şovmen olarak çok flaş isimler çıkmıyor. Gençler, ekranda veya sosyal medyada fenomen olmayı daha çok tercih ediyor. Radyonun çok özel ve güzel bir dünyası var. Radyoda aidiyet çok güçlüdür. Sağlam, omurgalı iş yaptığınızda dinleyici zaten sizi asla bırakmaz ve sağlam takipçiniz olur. Şimdi bambaşka bir nesil var ve o neslin temsilcileri tıpkı sosyal medyada olduğu gibi, radyoda da fenomen isimler çıkarmalı. Bu iş zeka, emek işidir, yeni arkadaşların gelip bu mikrofonu bizden devralması lazım. Kendi isteğimle değil de yeni gelen kişinin müthiş rekabetçi tavrı yüzünden radyoculuktan çekilip emekli olmam gerekir. "

"Radyoculukta finale geldiğimi hissediyorum" diyen Çöpdemir, "Gelecekte, radyoculuğumun ilk zamanlarını anlatan bir kitap yazmayı istiyorum. Çünkü o ilk zamanlarda doğal komedi, bir sürü hikaye ve anı var. Kitapta 1992 yılından sonraki 10 yıllık süreçteki anıları, kişileri, sektörün oluşumunu yazıya dökmeyi arzu ediyorum." dedi.

Çöpdemir sözlerini, "Dünya Radyo Günü tüm radyo emekçilerine kutlu olsun. Dünden bugüne, yarına sektöre emek veren herkese teşekkür ediyorum" diyerek tamamladı.