Prof. Dr. Umay Günay, vefatının Barış Manço'nun, vefatının 20. yılı kapsamında düzenlenen "Çağdaş Halk Ozanı Barış Manço" sempozyumunda, "Barış Manço, tarihe karıştığını düşündüğümüz 'Aşıklık' geleneğinin, üçüncü kültür dairesinde adı konmamış yeni bir dönüşümünü temsil eden, modern bir halk ozanı ve aşıkının var olduğunu gördüm. Barış Manço'nun adı konmamış bu geleneği dikkat çeken bir şekilde temsil ettiğini düşünüyorum." dedi.

Günay, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nde gerçekleşen, Cumhurbaşkanlığı himayesinde, İBB Kültür Daire Başkanlığı tarafından organize edilen "Bir Dünya Barış'ı", etkinliklerinin açılış konuşmasında, Türk kültür tarihinin süreçlerini anlatarak, Barış Manço'nun Türk kültür ve geleneğini yaşatan biri olduğunu ve bu geleneğin gelecekte, "Manço Geleneği" olarak anılabileceğini söyledi.

İhtisas alanının Türk kültürünü bilmek ve araştırmak üzerine olduğunu, Türk sanatı, müziğe bakış açısı ve ozanların konumlarının tarihi süreçte geldiği noktayı anlatan Günay, "Türk kültürü diye isimlendirdiğimiz bu kültürün, iç dinamikleri nedir ki milattan önce 4 binden, 2 bin yılına kadar bütün badire ve eleştirilere rağmen dimdik ayakta kalmıştır." diye konuştu.

Günay, Türk kültürünün, 3 kültür dairesinin bir birine geçmiş halkalarından oluştuğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Birinci kültür halkası milattan önce 4 binden 10'uncu yüzyıla kadar yani İslamiyetin kabulüne kadar geçen ilk Türk kültür halkasıdır. 10'uncu yüzyıldan sonra ikinci kültür dairesi Arap, Fas ve Türk kültür dairesidir. Genellikle bu dönem değerlendirilirken Türk, Arap ve Fas kültürünün alıcısı ve etkisinde kalmış şeklinde değerlendirilir. Halbuki o dönem, bugünün Batı kültürü dediğimiz zaman içerisinde ne kadar Hollanda, Almanya, Amerika, İngiltere, Fransa var diye düşünmüyor ve onların ortak oluşturduğu bir kültür dairesini kastediyor ve böyle kullanıyoruz. İkinci dönem kültür dairesi de bunun bir benzeridir. İslamiyet'ten sonra müthiş bir aydınlanma dönemi yaşanmış ve eski klasik Yunan filozofları, matematikçileri ve değerli düşünürlerinin bütün eserleri hızla ve defalarca Arapça'ya tercüme edilmiştir. Bu aydınlanma döneminde Türkler de bu dairenin katılımcısı olmuşlardır."

Türk milletinin özünde sanata, edebiyata, müziğe bakışı ve sanatçıyı değerlendirme şeklinin İslamiyet'ten sonra daha da geliştiğini, sanatla ilgilenenlerin cahil, fakir ve çok tahsil görmeden yetenekleri vesilesiyle müzikle ilgilendikleri noktasında yapılan değerlendirmelerin doğru olmadığını belirten Günay, 15-16'ncı yüzyıllarda paşa ve devlet erkanı insanların, edebiyat ve müzikle ilgilendiğini anlattı.

"Manço'nun geleneğini ileride, 'Manço Geleneği' olarak adlandıracağız"

Tanzimat'tan sonra batılılaşma sürecine giren Türkiye'nin, kültür açısından üçüncü devreye girdiğini ifade eden Prof. Dr. Günay, "Özellikle klasik Batı müziği üzerine çalışmalar yapılmış, Türk müziğini geliştirmek, Batı ve çağdaş tarzda tek seslilikten çok sesliliğe geçebilmesi için devlet eliyle de müthiş çabalar harcanmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

Günay, Barış Manço'nun, Türk müziğinin batılı olma sürecinde yer alan üçüncü kültür dairesine dahil olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Barış Manço'da, tarihe karıştığını düşündüğümüz 'Aşıklık' geleneğinin, üçüncü kültür dairesinde adı konmamış yeni bir dönüşümünü temsil eden, modern bir halk ozanı ve aşıkının var olduğunu gördüm. Barış Manço'nun adı konmamış bu geleneğe dikkati çeken bir şekilde temsil ettiğini düşünüyorum. Türklerin birinci, ikinci ve üçüncü kültür dairesi dediğimiz alanlara baktığımız zaman, Batılılarda olan hatıralar, biyografiler, seyahatnameler, tarih eserleri gibi kendi elimizden çıkmış ve kendi tarihimizi ve kültürümüzü değerlendiren birinci elden çıkmış çok az eserinin olduğunu görüyoruz.

Bizim tarihimiz, hatıralarımız, kültürümüz, şifre ve kodlarımız, büyük ölçüde türkülerin içerisinde yaşamaktadır. Bu bakımdan Barış Manço da koskoca bir Türk geleneğini, hem iletişim hem de eğitim-öğretim geleneği olan 'Ozan ve Aşık Edebiyatı' ve 21. yüzyılda Barış'ın taşıdığı ve başlattığı geleneğin adını şu an bilemiyorum ama ileride belki 'Manço Geleneği' olarak adlandıracağı. Manço'nun, bu geleneği, koskoca bir kültürün dönüşümünü temsil eden bir kişi olduğunu düşünüyorum. Barış Manço'ya şahit olmak, onu tanımak ve hepimize, tarihimize, kültürümüze somut bir şekilde hizmet etmiş olması karşısında takdir edip, heyecanlanmamak, ona sevgi ve saygı duymamak mümkün değildir."

Barış Manço'ya 1991'de Devlet Sanatçısı, Hacettepe Üniversitesi'nden Fahri Doktora ve Soka Üniversitesi'nden Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü'nün verildiğini hatırlatan Günay, "1992'den bu yana geçen sürede bu kadar değerli ve bilgili insan tarafından bunun kabul edilmesi ve üniversitelerde karşılığının olması, binlerce tez ve araştırmalara konu olması çok önemli ve kıymetlidir." görüşünü dile getirdi.

CRR'de, "20 Yılın Ardından Barış'a Özlem Paneli"

İBB Kültür Daire Başkanı Rıdvan Duran ise Barış Manço'nun gelenekten geleceğe köprü kurabilen ender sanatçılardan biri olduğunu belirterek, "Barış Manço, bizim için şarkılarıyla ve söylemleriyle modern bir Dede Korkut, seyahatleri ve televizyon programlarıyla da modern bir Evliya Çelebiydi. Onu rahmetle ve minnetle anıyoruz." dedi.

Ayrıca, 27 ismin Barış Manço'ya özlemlerini anlatacağı "Bir Dünya Barış'ı" etkinliği kapsamında yarın, CRR Konser Salonu'nda, yöneticiliğini İzzet Öz'ün yapacağı "20 Yılın Ardından Barış'a Özlem Paneli"nin düzenleneceğini, Lale Manço Ahıskalı, Doğukan-Batıkan Manço ve İnci Manço İlbay'ın da ana konuşmacı olarak panelde yer alacağını dile getiren Duran, herkesi etkinliğe davet etti.

Barış Manço'nun oğlu Batıkan Manço ve eski eşi Lale Manço Ahıskalı ise ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir programın hazırlanması nedeniyle çok mutlu olduklarını ifade ederek, emeği geçen herkese teşekkür etti.

Programda daha sonra "Ustamın Adı Hıdır" isimli Barış Manço belgeseli seyredildi.