Türkiye Ekonomisinin sorunları ağırlaşarak devam etmektedir.

· Artan jeopolitik riskler,

· Büyüme ve yatırımlardaki düşüş,

· Döviz kurlarındaki hızlı yükseliş,

· İşsizlik ve Enflasyondaki hızlı yükselme,

· Özel sektör ve kamu kesiminin yükselen dış borçları,

· Giderek bozulmakta olan bütçe dengeleri,

· Ekonominin artan kısa vadeli dış finansman ihtiyacı,

· Cari açığın yeterince azaltılamaması ve finansmanın güçleşmesi,

· Turizm ve ihracat gelirlerinin arttırılamaması,

önümüzdeki dönemde Türkiye Ekonomisinde ciddi adımlar atılması gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Ekonomi bir dengeler manzumesidir. İç ve dış denge ekonomiyi ayakta tutan iki temel ayaktır. Biri bozulursa diğeri de bozulur. Ekonomide tek ayak üzerinde fazla mesafe almak mümkün değildir.

Ekonomide iç ve dış dengenin sağlanamamasından kaynaklanan hastalıkların hepsi nüksetmiş durumda.

Büyüme, Türkiye’nin ihtiyaçlarının ve potansiyelinin çok gerisinde yüzde 3 seviyesini aşamıyor.

Enflasyon, işsizlik almış başını gitmiş çift haneli rakamlara oturmuş ve orada yerleşmiş öyle bir kerelik falan yükselme değil ,kalıcı olacağı bellidir.

Büyümenin dinamiklerine bakıldığında büyük oranda tüketim harcamaları, kamu yatırım ve tüketiminden kaynaklandığı, özel yatırımların büyümeye katkısının son derece sınırlı olduğu, ihracatın katkısının ise negatif olduğu görülüyor.

Enflasyonda, tüketici fiyatlarında Nisan ayındaki artış bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,3 ile çift haneye ulaşıldı. Üretici fiyatlarında görülen yüzde 16,4 seviyesi ise enflasyondaki yükselişin devam edeceğini gösteriyor.

İşsizlik oranı 2017 Yılı Şubat ayında geçen yılın aynı dönemine göre ise 1,7 puanlık artış ile yüzde 12,6 seviyesinde, tarım dışı işsizlik oranı 2,1 puanlık artış ile yüzde 14,8 ‘e yükselmiş durumda. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 4,7 puanlık artış ile yüzde 23,3 ‘e fırlamıştır.

ayındaki bütçe gerçekleşmeleri de endişe vermektedir. Mali disiplinden her geçen gün uzaklaşılmaktadır.

2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 5,4 milyar TL fazla veren bütçe, 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde 17,9 milyar TL açık vermiştir. İlk dört ayda bütçe dengesinde bozulma yüzde -430 olmuştur.

2016 yılı Ocak-Nisan döneminde 24,6 milyar TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2017 yılı Ocak-Nisan döneminde 4,2 milyar TL’ye düşmüştür. İlk dört ayda faiz dışı bütçe dengesindeki bozulma yüzde -83 omuştur.

2017 yılı Ocak-Nisan döneminde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 oranında artmış, ancak Bütçe giderleri ise yüzde 22,5 oranında yükselmiştir.

taraftan, cari açığın küçülmesine rağmen, açığı finanse etmek için döviz rezervlerimizin azalmaya devam ettiği görülmektedir. Kaynağı belirsiz fon girişleri şubat ayında kesilmiş ancak rezerv kullanımı artmıştır.

Özel sektörün borç stokunda da artış sürmektedir. Mart sonu itibarıyla 2016 yıl sonuna göre uzun vadeli kredi borcunun 1,1 milyar dolar artarak 203,9 milyar dolar, kısa vadeli kredi borcunun (ticari krediler hariç) ise 819 milyon dolar artarak 15,1 milyar dolar düzeyine çıkmıştır. Özel sektör toplam dış borcu 219 milyar dolara yükselmiştir.

Maalesef böyle problemli bir ekonomik ortam kısa vadeli çözümler ve önlemler ile yönetilebilir olmaktan uzaktır. Yapısal unsurlar, mekanizmalar ve uygulamanın birlikte düşünüleceği bir tasavvura ihtiyaç bulunmaktadır. Ekonomide bir eksen değişikliği gerekmektedir.

Tüketim ve kamu yatırımları, inşaata dayalı büyüme modeli, ithalat, cari açık ve borçlanmaya dayalı dış denge artık sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. İhracat ve büyüme odaklı, istihdam ve katma değer dostu üreten bir ekonomi sistemine geçiş ve adaletli bir vergi sistemi başta olmak üzere, vergi, dış ticaret, sanayi, turizm, yerli ve yabancı yatırım rejiminde, bankacılık kredi mekanizmalarında ciddi reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.