Kayıp 63'lükler aranıyor!

 

PKK, İstanbul’da polisle çatıştı.

PKK, Antalya’da yol kesip kimlik kontrolü yaptı.

PKK, İzmir’de ki terörist cenazesinde “bebek katilinin” posterlerini açtı.

PKK, Silopi’deki hudut karakoluna taciz ateşinde bulundu.

PKK, Diyarbakır’da çarşı izninde olan üç askerimizi şehit etti.

PKK, Şırnak’taki hudut karakoluna gece baskın düzenledi.

PKK, pazar alışverişi yapan astsubayımızı eşinin gözü önünde şehit etti. 

PKK, Bingöl dağlık kesiminde devriye gezen askerimize pusu kurdu.

PKK, Ceylanpınar’da 2 polisimizin evine girerek, uykuda şehit etti.

PKK, Mardin kırsalında yola döşediği mayını askerlerimiz geçerken patlattı.

PKK, köylü vatandaşlardan zorla para toplayıp, ekinlerini yaktı.

*

Son aylarda hemen her gün,

Bu ve benzeri onlarca haber izliyoruz.

Yani dün; Terör ve terörist dağdaydı.

Bugün; Şehirde, metropollerde yani başımızda. 

Hatırlar mısınız?

Bir zamanlar her biri ötekinden değerli (!)

Kendisine “Akil” diyen insanlarımız vardı?

Onlar,

Ne kadar barışçı,

Ne kadar demokrat,

Ne kadar dost,

Ve ne kadar bereketli insanlardı!

*

Peki, şimdi nerede bu akilcikler,

Devlet parasıyla şehir-şehir dolaşıp,

Gazete ve Televizyon ekranlarında gerdan kırarak,

“Çözüm” denilen çözülme sürecinin,

Ne kadar “faydalı” bir şey olduğunu anlatıp duruyorlardı ya,

Şimdilerde neden hiç ortalarda görünmüyorlar,

Ya da çözülme sürecinin faydalarını,

Evinde uyurken kafalarına kurşun sıkılarak öldürülen,

İki Polisimizin eşleri, çocukları ve yakınlarına anlatmıyorlar.

Evet, soruyoruz nerede bu “boncuklu” akiller?

Bunların kimi dizi filmlerden rol…

Kimi reklamlardan kaptığı bol parayı Bodrum sahilinde eze eze yiyorlar.

Kimi AKP’den kaptığı Milletvekilliğinin…

Kimi ise Etiler’de iktidardan tırnakladığı “ekonomik etkinliğin” keyfini sürüyorlar.

Kimi TRT’den film yapımcılığının…

Kimi de hükümetten aldığı otel izni ve inşaat işinin tadını çıkarıyorlar.

*

Oysa şimdi onlara o kadar çok ihtiyacımız var ki;

Mesela; Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit, Kadir İnanır, Yılmaz Erdoğan,  Etyen  Mahcupyan, Kezban Hatemi ve diğerlerine.

Mesela; “Öcalan’ın olayları okuma kabiliyeti var” diyen Yalçın Akdoğan’a…

Mesela; “Öcalan’ın mesajı bizimde düşüncemizdir” diyen Beşir Atalay’a…

Mesela; “Öcalan dünyanın geleceğini çok iyi okuyor” diyen Yasin Aktay’a…

Mesela; “PKK bayrağı açmayı suç olmaktan biz çıkardık” diyen Bülent Arınç’a…

Mesela; “Çözüm sürecinin içinde ve yanındayım. Baldıran zehri içtim. PKK ile görüştük. Gerekirse yine görüşürüz ” diyen dönemin Başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a…

Ve mesela; “Öcalan Ortadoğu’da Türkiye’nin önünü açıyor” diyen jöleli Yiğit Bulut’a…

*

Nerede bunlar?

Nerede oldukları açık değil mi?

“Açılım, Çözüm, Barış” yalanı ile düştükleri çukurdalar.

Bakın dün öyle konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu gün böyle diyor;

“İstanbul’da gün ortasında uzun namlulu silahlarla devlete meydan okuyan teröristler güvenlik zafiyetimizi ortaya çıkarmıştır.”

Ve ekliyor;

“Çözüm sürecini devam ettirmek mümkün değildir.”

Günaydın Sayın Cumhurbaşkanı!

Ne diyeceksiniz şimdi?

PKK paralel çıktı…

Öcalan bizi kandırdı…

KCK haşhaşiymiş…

HDP terör örgütüymüş…

Kandil vatan hainiymiş mi diyeceksiniz?

Yani şimdi de cemaatten sonra,

13 yıldır “çözüm” diye anlattığınız masalı,

“Yerseniz” diyerek “hazmettire, hazmettire” yememizi mi bekleyeceksiniz?

Sahi nerede bu 63’lükler?