Dr. Murat Baş'ın Kanserle mücadele ve Radyoterapi üzerine yazmış olduğu köşe yazısı.

ul>

  • Kanser, bugün Türkiye'de ve Batı ülkelerinde, kalp hastalıklarından sonra, en önemli ikinci ölüm nedeni olarak yer alıyor.
  • Kanserin, hücrenin genetik yapısında ortaya çıkan bir değişiklik sonucu oluşur.
  • Hastalık, oluşmuş genetik değişikliklerin üzerine zaman içerisinde yeni genetik değişikliklerin eklenmesi, hücrenin iyi huylu bir durumdan aşama aşama kötü huylu bir duruma geçmesi ve kontrolsüz olarak çoğalması olarak açıklanabilir.
  • Birtakım kanserleri sadece gözlem yoluyla kendimiz farkedemeyebiliriz. Kanseri çağrıştıracak, vücuttaki en önemli değişiklikler hakkında şunları söyleyebiliriz;
    1. Vücudumuzda bir sertliğin oluşması,
    2. İyileşmeyen bir yaranın ortaya çıkması,
    3. Benlerin büyümesi ve renk değiştirmesi,
    4. Kanamaların oluşması(en azından biyopsi yapılmasını gerektirir),
    • Kanser olup olmadığının ayırt edilmesi patolojik olarak tespit edilmelidir.
    • Bunun dışında hangi organı tutmuşsa kanser, o organa ait belirtiler görülür.
    • En sık görülen kanserlerden biri olan bayanlarda meme kanserinde memede bir sertliğin ortaya çıkması uyarıcı olmalıdır. Ortaya çıkan kitlelerin çoğu iyi huyludur ama bunun bir hekim tarafından mutlaka kontrol edilmesi lazımdır.
    • Akciğer kanserinde öksürük ve balgamda kan gelmesi gibi durumlar olabilir.
    • Prostat kanseri yine erkeklerde sık görülen kanserlerden, idrarda kanamaya yol açabilir.
    • Mesane kanseri, böbrek kanseri de idrarda ağrısız kanamalara yol açabilir.
    • Kalınbağırsak kanseri yine bir başka sık görülen kanser olup,dışkıda kan ile kendini gösterir. Yine mide ve pankreas kanserlerinde özellikle aşırı bir zayıflama görülür.
    • Ama kanserler bazende gibi hiçbir belirti vermeden de kanser seyredebilir."

             

      Her genetik bozukluk kanser değil
    • Özellikle meme kanserlerinin çok düşük bir oranının kalıtsallık vardır.

    Kanser oluşması için birtakım başka genetik değişikliklerin de eklenmesi gerekir.

           

    Erken teşhis

    • Kanser hastalığında erken teşhisi önemsemek gerekir.
    • 35-40 yaşından sonra tüm bayanların yıllık olarak momografi çektirmesi ve muayene olması, erkeklerde en sık görülen kanser olan prostat kanseri için yine 50 yaştan sonra yılda bir kez PSA bakılması, yine bayanlarda rahim kanseri ve rahim ağzı kanseri için gerekli tetkiklerin yapılması gerekir.
    • Akciğer kanserini teşhis zordur,ama yeni çıkan Multi-Slice Tomografi ile daha tümör çok küçükkken Akciğer kanseri erken teşhis edilebilir. Bu nedenle tüm sigara tiryakilerinin riskli grupta oldukları Akciğer kanserini erken teşhis edebilmek için Multislice-Spiral tomografi denilen tetkiklerin(ki bu tetkikler Japonya'da ve Amerika'da denenmiş ve rutin uygulamaya girmiştir) yapılması gerekmektedir.       

      Tedavi yöntemleri
    • Çok fazla kanser çeşidi mevcuttur, bilinen yaklaşık 250 ana başlıklta toplanan, ancak 2500 den fazla alt başlık halinde sınıflanan kanser çeşidi mevcuttur.Dolayısıyla bunların tedavisi de biribirinden farklıdır.
    • Genel olarak söylersek, önümüzde kanser tedavisinin üç temel ayağı vardır. Birincisi kemoterapi dediğimiz ilaç tedavisi, ikincisi radyoterapi dediğimiz ışın tedavisi, üçüncüsü de cerrahi tedavidir.
    • Kanserden kansere bu tedavilerin hangisinin seçileceği değişiklik gösterebilir. Bazı kanserlerde sadece cerrahi uygulanırken bazı kanserlerde yalnızca kemoterapi veya radyoterapi uygulanabiliyor. Örneğin kan kanserinde veya lenf kanserinde veya testis kanserinde sadece kemoterapi, testis kanserinde yine sadece radyoterapi uygulamak gerekir. Sonuçta bu her kanser için detaylı olarak ortaya çıkarılmış bir protokoldür ve bazı kanserlerde bunların hepsi uygulanabilir. Bunların uygulanma sırası da önem arzeder. Bazı hastalarda diyelim bazı akciğer kanserlerinde önceden kemoterapi ve sonra cerrahi uygulamak daha avantajlıyken bazılarında radyoterapi veya kemoterapi gerekebilir. Onun için bunun bir ekip çalışması içerisinde değerlendirilmesi lazım hasta bazında ortaya konması gerekiyor.
    Radyoterapi
    • Radyoterapi,röngen ışını(radyasyonla) yapılan bir tedavidir. Kanser çeşitlerinin yüzde 99.9 denilebilecek oranında radyoterapi uygulanır.
    • Cerrahi ve kemoterapinin yanında radyoterapi kanseri tedavi eden üç ana prensipten bir tanesidir.
    • Erken evre başvuru kanserlerinde veya erken evre lenf kanserlerinde küratif amaçla radyoterapi kullanırız.
    • Tek başına radyoterapiyle hastaları tedavi edebiliriz. Ya da hastaların tedavisi mümkün değildir, fakat hasta o sırada ağrı çekiyordur, kanaması vardır veya hayati organlarına bir baskı vardır ve bu onu muzdarip ediyordur. Yaşam kalitesini düzeltmek, yaşam kalitesini artırmak için de radyoterapi kullanabiliriz.
    • Bir diğer radyoterapi şeklimiz ise, kemoterapiyle birlikte eş zamanlı yapılan tek başına olan radyoterapidir.
    • Cerrahiden sonra da kalmış mikroskopik artıkları tedavi etmek amacıyla postoperatif, yani bu radyoterapi uygulamasından da bahsetmek mümkün.
    Radyoterapinin yan etkileri
    • Radyoterapinin yan etkileri diğer tıbbi tedavilerden biraz daha fazla olduğundan radyoterapi planlamasının ihtimamla ve ehil ellerde yapılması gerekmektedir.
    • Radyoterapinin yan etkileri gittikçe daha sınırlanıyor ama hiç yan etkisiz bir radyoterapi düşünmek oldukça zor.
    • Erken dönemde şua yapılan bölgenin cildinde olan bir güneş çarpması gibi bir kızarıklık, bir renk değişmesi, o bölgede kaşıntı görülebilir.
    • Bu bir baş boyun bölgesi radyoterapisiyse yutma güçlüğü çekilebilir ve buna bağlı olan kilo kayıpları görülebilir.
    • Eğer göğüs bölgesine, akciğer bölgesine yapılıyor ise yine buna bağlı nefes almakta zorluklar ve yutma güçlükleri.
    • Ama bu tedavilere başlamadan önce mutlaka ve mutlaka hastalarımızı, hastalıkları ve yapacağımız tedavinin yan etkileri konusunda bilgilendirmeye çalışırız ki, bunlar oluştukça hastalarımız hem şaşırmasınlar hem de hazırlıklı olsunlar. Tedavi boyunca bunları birlikte üstesinden gelebilelim.
    Konformal radyoterapi
    • Tümöre maksimum doz verirken, çevresindeki yaşamsal dokulara etkiyi en azda tutmayı hedeflemek gerekir.
    • Maalesef hiçbir tümör hiçbir kanser tek başına olmadığından, yanında mutlaka hayati bir organ var ve bizim yapmaya çalıştığımız, tümöre maksimum dozu verirken yanındaki hayati dokularda da dozu minimalde tutabilmektir.
    • Eskiden yaptığımız önce tedaviyi planlayıp hayati organların ne kadar doz aldığını bilmekti ve bunu saptamaktı. Şu anda ise tam tersine dönüyoruz,önce hayati organların alacağı dozu bir minimalde sınırlayıp tümöre maksimum dozu verebilmeye çalışıyoruz. Çünkü elimizde şu anda çok güzel görüntüleme yöntemleri var. Hastalığın tedavi pozisyonunda, bilgisayarlı tomografisini alıp bunu bizim planlama sistemlerimize aktardığımız zaman hastalığın üç boyutlu olarak hangi organlarının ne kadar dozu aldığını hesaplayabiliriz. Bu şekilde de vereceğimiz açıları değiştirerek veya vereceğimiz sahaları, tedavi edeceğimiz sahaları artırarak hastaya daha az yan etki, daha fazla tedavi şansı vermemiz mümkün. Buna da son zamanlarda konformal radyoterapi, hatta bir ilerisi de ters hesaplanmış radyoterapi diye bir isim konuluyor.
    Radyoterapinin uygulanma süresi
    • Bazı çok erken evre kanserlerinde radyoterapi tek başına kullanılabilir ve bu ortalama olarak 6 haftalık bir dönem sürer.
    • Prostat kanserinde de tek başına radyoterapi 7 haftaya varan bir süreç içinde tek başına kullanılabilir. Bunun yanında operasyon sonrası geri kalan mikroskopik dokuyu yok etmek amacıyla ise 4-5 haftalık postoperatif radyoterapiden bahsetmemiz mümkün.
    • Bir de ağrıyı, acıyı, kanamayı dindirmek için yani hastaya konfor vermek için tedaviden ziyade hastanın o anki yakınmalarını gidermek için yaptığımız Palyatif radyoterapi ise 2 haftalık, 2.5 haftalık kısa sürelerle kullanılıyor.

    MEDİKOPOLİTİK

    Dr.Murat BAŞ

    [email protected]

    *******

    Sizde bu bölümde yazmak isterseniz sitemizin ilkelerine ters düşmeyen yazılarınızı  [email protected] mail adresine gönderin sizin adınızla yayınlayalım.

    - - - - - - -