Kanla yıkanan eller kan kokar!

 

Her söz, çok söz ve boş sözle pilav pişseydi,

Deniz kadar yağ getirenin haddi hesabı olmazdı.

Derler ki;

İşin erbabı olanlar,

Huzuru, güveni ve barışı devamlı yanlarında taşırmış.

Ama birde mayası bozuk olanlar var ki,

Onlar için “söz sarfiyatına” bile gerek yoktur.

Çünkü onların maya tutmayan sütleri de bozuktur.

*

Gerçek şu ki,

Terörün,

Ölümün,

Mayının,

Hain ve karanlık güçlerin,

Katilin, Kurbanın, Pusunun, katliamın…

Hepsinden önemlisi “şehit” haberlerinin bile anlamı,

Nasır tutmuş toplumumuzda.

*

Onun için kimse inanmıyor,

Açılım, çözüm, barış yalanlarına!

Artık kimse kanmıyor,

Birlik, bütünlük ve diyalog safsatalarına!

Ve hiç kimse güvenmiyor,

Özgürlük, kardeşlik, vicdan masallarına!

*

Adına ister ihmal,

İster kusur,

İster beceriksizlik ve basiretsizlik,

İster vurdumduymazlık ve yönetimsizlik,

İsterseniz de iş bilmezlik deyin.

Ama Allah aşkına,

Ne derseniz deyin, “takdir-i ilahi” demeyin.

*

Her şey ortada,

Kirli silahlar hepimizi vuruyor.

Kirli eller tüm ocaklara ateş düşürüyor,

Türk Kürt demeden çevrilen namlularla,

Et ile tırnak birbirinden ayrıştırılıyor.

Oysa bin yıldır bir ve beraber olarak,

Bu vatan sathında yaşayıp,

Aynı zalim havayı soluyarak,

Aynı ölümlere tanık olmuyor muyuz?

Hepsinden acısı da,

Aynı vahşete bön bön bakıp, kös kös seyretmiyor muyuz?

*

Beyefendilerin zoruna gidiyor ama…

Dün “barış ve çözüm” diyerek teröristle müzakere edenler,

Bugün ülkeyi terörün kucağına düşürünce,

“Terörle yaşamaya alışmalıyız” demeye başlamadılar mı?

Yani dün “Ortadoğu’da örnek ülkeyiz” diyenler,

Bugün “senin bombacını sana bildirmiştim, neden tedbir almadın” diye birbirine girmediler mi?

Ee  ne demişler kardeşim;

Kanla yıkanan eller, her daim kan kokarmış!”