İstanbul'un Fethi Ve Başkanlık Sistemi

İstanbul, Medine'de, âlemlerin sultanı Peygamber Efendimize ev sahipliği yapmış Sahabeden "Ebu Eyyûb El-Ensarî" yi ilerlemiş yaşına rağmen, yollara revan edecek bir aşk idi.

Allah Resulünün "Konstantiniyye (İstanbul) elbet Feth olunacaktır. Onu Feth eden Kumandan ne güzel Kumandan, Feth eden Asker, ne güzel Askerdir" hadisi, Eyüp sultanın içindeki aşk gibi, nice komutan ve nice askerin yönünü İstanbul'a çevirmişti.

Sultan Mehmet, kendisine Fatin unvanı verecek bu muhteşem sefere çıktığında, hayallerini süsleyen şey İstanbul'dan daha fazlasıydı.

Yeni bir çağın kapılarını aralayan haykırış "Ya ben İstanbul'u alırım, ya İstanbul beni"

Urban ustanın topları, gemilerin karadan yürümesi, kızgın yağlar altında eriyen binlerce Mehmetçik ve adım adım yaklaşılan zafer.

Aylarca yapılan hazırlık, dualar eşliğinde tekbir sesleri ve zaferi müjdeleyen o an. Surlarda dalgalanan sancak.

Ulubatlı Hasanın, ok yaralarından, kana bulanmış vücuduna aldırış etmeden, surlara dikmiş olduğu sancak, kuşatmanın fiilen bittiğini göstermekteydi.

Artık ""Konstantiniyye" yok "İstanbul" vardı. Tarih Sultan Murat'a yeni bir unvan vermişti "Fatih"

Ve günün akşamında, Fatih sultan Mehmet Ulubatlı Hasanın kanlı bedenini görür, boynunu koluna alır ve gözlerinden düşen yaşla, Hasan, İstanbul senin gibi bir yiğidi kaybetmeye değermiydi der.

...

Şimdilerde birileri Başkanlık denen yeni bir unvan peşinde.

Terörle ve teröristle pazarlık, milli değerlerin tahribatına göz yumma ve terörizmin silahlanmasına müsaade ederek, ülkemizin yaşanmaz hale gelmesine seyirci kalmıştır.

Kandan beslenen bir duygu, bombalı eylemlere seyirci kalan bir iktidar ve kanı oya devşiren bir parti.

Kana doymayan bir terör örgütü ve kan izlerinden Başkanlık sistemine geçmek isteyen duygusuz, izansız bir güruh.

Şehitlerimiz ise aynı Ulubatlı Hasan gibi, bedenleri kana bulanmış.

Evlatlar yetim, eşler çaresiz, analar ağıtta.

Millet yasta.

Sen hala başkanlık sevdasındasın. "ya ben Başkanlığı alırım, ya Başkanlı beni" der gibisin.

Farkında mısın, yiğitler teker teker toprağa düşüyor.

Şimdi soruyorum; Başkanlık, bunca yiğidi kaybetmeye değer mi?