Dadaloğlu Oğuzların yirmi dört boylarından Avşar boyundandır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber on dokuzuncu yüzyılda yaşadığı kesindir. Asıl adı Veli’dir. Önceleri bu ad ile tapşırmış daha sonra Dadaloğlu mahlasını almıştır. Dadaloğlu Kul Mustafa mahlaslı Aşık Musa’nın oğludur. Eğitimini örgün eğitim içerisinde değil usta çırak eğitimi içerisinde babasından almış olması ihtimali fazladır çünkü babası eğitimli birisidir. Dadaloğlu Türkmen boylarının kullandığı sade bir Türkçeyi kullanmıştır. Yunus gibi, Pir Sultan gibi, Karacaoğlan gibi, Yunus gibi, Köroğlu gibi, Reyhan, Davud Sulari, Niyazi Yıldırım Gençoosmanoğlu gibi. Bu özelliklerinden dolayı da adı geçen ozanlarımızın eserleri günümüze kadar zorlanmadan gelmiş canlılığını korumuştur. Göçebe Avşarların bir mensubu olması ve hep o kültür içinde yaşaması O’nun duygu ve düşüncelerinin sanatının yol haritasını çizmiştir.

Dadaloğlu dönemin Türk milliyetçisidir bunu söylerken de onun çığırdığı türküleri incelemek yeterlidir. Eserlerinde işlediği temalar bu düşüncemi desteklemektedir. O’nun bozuk düzene karşı bir duruşu vardır. O Türkçeyi saf katıksız kullanmıştır. Yiğitlik, dürüstlük, mertlik, aşk sevda, vatan sevgisi en çok vurguladığı motiflerdir. Dadaloğlu’nun bu duygu ve düşüncelerle yazmış olduğu eserler günümüze kadar gelmiş Türk milletinin son nefesine kadar da kültür köprüsü olacaktır. Türk müziğimizde farklı bir format olan “ Bozlak” bunlardan bir tanesidir o dönemi bize bütün açıklığı ile şu şekilde anlatıyor;

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eder ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdi.

Dadaloğlu’m bir gün kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice koç yiğitler yere serilir.

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Rahmetli dedem okuryazar değildi Dadaloğlu’ndan dörtlükler okurdu hep yiğitliklerinden bahsederdi, bizim oralarda “Arguvan “ ağzı diye bilinen “ Avşar Ağıtları” formuna yakın bir söyleme tarzı olmasına rağmen fazla benimsemez ama sık sık Köroğlu’ndan ve Dadaloğlu’ndan türkü söylerdi ki bunlardan birini aktarmak istiyorum;

Yara yara bir kavgaya girmedik

Kılıçları sağa sola çalmadık

At üstünde döğüşerek ölmedik

Ok değmeden gözlerimiz kör oldu

Dadaloğlum derde sözün kısası

Yara geçer geçmez dilin yarası

Mağrıb ile maşrığın arası

Yad’a bolda bizim ele dar oldu.

Sevgili canlar Dadaloğlu günümüzden yıllar önce yaşamış bir kahramanımız bir ozanımızdır. O dönemlerde insanoğlunun içinde bulunduğu karakter bozukluğun dan bahsetmiş adam gibi adam olmayı eserlerinde işlemeye gayret etmiştir. İhanetleri görmüş gözleri açık olup gönülleri uykuda olanları görmüş ve hep mertlik daha doğrusu adam olmak üzerine tapşırmıştır eserlerinde. İhanetler insanlığın tarih sahnesine çıktığı andan itibaren varola gelmiştir gayretimiz bu ihanet yollarının tıkanması gayretidir.

Geçmişi hiç unutmayacağız çünkü geçmiş geleceğimize daha sağlam köprü kurmamızı sağlayacaktır. Ama aynı hataya bir daha düşmemek çabasında olarak bu köprüyü kurabiliriz. Bunun içinde biz insanoğlu olarak dersimize iyi çalışıp bir hatayı bir daha yapmamak bilincine varmalıyız. Enerjimizi geçmişteki olumsuzlukları konuşup tüketmek yerine temel inancımızı güneşin ışınları gibi sabit tutup yeni metotlar geliştirmeye harcamalıyız.

Hani bir fıkra var ya; Temel Dursun ile deniz kıyısında karşılaşıyor Temel Dursun’a diyor ki “ne yapaysun”, O’ da “dalgaları sayayum” eh kaç tane saydun O’da cevap verir; “geçenİ boş ver aha bu gelen bir” der velhasıl ah vah çekmenin sızlanmanın geçmişteki olumsuzlukları konuşmanın gıybet etmenin hiçbir faydası olmaz taze bir aşk deryalar kadar bir umut tükenmez bir sevda ile kutlu yürüyüşümüze devam edeceğiz.

Çünkü bir gün iş işten geçtiğinde vatan elden gittiğinde özgürlüğün sıfırlandığında savaşmaya mecalin kalmaz ise Dadaloğlu’nun dediğine geliriz “Ok değmeden gözlerimiz kör olur”. Duruşumuzu hiç bozmadan inandığımız hak davamızda ilkelerimizle yaşayarak bir olarak özellikle liderimiz, teşkilatımız, doktrinimiz de bir olmayı düstur edinmeliyiz ortak paydalarımızdan gökyüzündeki yıldızlar yol belirleyen işaret taşları gibi faydalanmalıyız.

Dadaloğlu düz bir ozandı. Gördüğünü olduğu gibi yansıtan dolaylı anlatımı olmayan içi dışı bir samimi aynı zamanda sosyal olayları okuyan olumsuzlukları korkusuzca söyleyen bir yapıda olduğunu eserlerinde görüyoruz. O’nun romantizm yönü de düzdür “Bir güzeli severim birde kıratı” diyerek her ikisine de sevgisini açıkça belirtmiştir. Ama onun en önemli özelliğini tekrar yinelemek istiyorum; Yiğit olan tavrını koyan, duruşu olan ve gereğini gerektiği şekilde yapandır anlayışında olmasıdır.