(Herkes okursa bir Sabancı daha çıkar mı mesela?)

Yahut kimsenin hesaba almadığı ama Türk ekonomisi için son derece kıymetli olan hurdacılığın akıbeti ne olur?

İsrafa mani olan hurdacılık aynı zamanda kayıp ve atıl birçok maddeyi ekonomiye yeniden kazandıran çok yönlü bir iş alanıdır. Öyle üçtekerlekli el arabası ile sokak arasında gezinen adamlar değildir sadece…

Çok ötelere gitmeyelim, berber kalfasının yetişmediği bir ülke…

Tamirhaneleri çırağa hasret, birçok el işi ve zanaatın tükendiği kadim bir vatan toprağı…

Tamir deyip de geçmeyelim. Ben üç açıdan önemserim, evvela ekonomiye doğrudan ve dolaylı (artı istihdam) olarak faydalıdır. Ahlaki bir disiplindir. İsrafa manidir, bereketlidir.

Kendi üretmediğimiz birçok mamülün tamiri ayrıca milli bir meseledir.

Misal herhangibir Alman arabasını sanayi denilen tamirhanelerde çok uygun fiyatlara yaptırırken, servislerde çok fahiş meblağlar telaffuz edilmektedir.

Her öğrenciyi (5 ila 18 arasında mecburen öğrenci olan çocuklar) okula getirmek değildir eğitim. Bu topraklarda “ahi”/usta yanındaki eğitim birçok medreseliye şapka çıkarttırmıştır.  Kategorik algıya teslim olmadan söylüyorum, eğitim sadece mektepte değildir. Alaylı önemlidir yani…

Geleceği planlamak, evvela nesli planlamaktır.

Bugün Türk gençliğinin bir kısmı için durum hiç de iç açıcı değildir.

Akademik eğitime ve hatta örgün eğitim kurumları için öğrenciliğe müsait olmayan birçok çocuğumuz, bir meslek öğrenirken aynı zamanda üretime katkı sağlayacağı yerde, bugün sadece tüketiyor. Tüketiyor… (En fakir ailelerin çocukları 3-5 bin liralık cep telefonu kullanıyor, bu çocukların babaları ile sohbeti tavsiye ediyorum ilgilenenlere, bir bakalım ne yetiştiriyoruz.)

Onlarca cinnet, kavga, şehvet ve şöhret meraklısı model yetiştiriyoruz, kendi ellerimizle…

Her öğrencinin aynı kabiliyetleri olmadığı gibi, her çocuğun da onsekizine kadar mecburen öğrenci olacağını iddia etmeyelim lütfen.

Devletimizin milyarlarca parası heba olmasın. Akademik eğitim için müsait olan öğrenciler daha uygun şartlarda tahsiline devam etsinler. Diğer çocuklarımızı “tüketen” değil “üreten”, sanatçı, zanaatkâr ve meslek erbabı yapalım… Bir ahlakları olsun.

Bugünün Türkiyesi, Avrupa’nın birçok hatasını yapmamalıdır. Zira liberal toplumlar olarak sosyolojik veriler aramızdaki farkın -meselelere göre- 30 ila 60 yıl olduğunu söylüyor. Misal okul öncesi eğitim olarak son 10 yıllık sürecimizi Batı 60 yıl önce yaşamış. Hatta daha da öncesi… Rehberlik ve psikolojik danışmanlık da Abd ile aramızda 100 yıl var. Vs…

Selametle…