Hatırlamak ve hatırlatmak, vicdanî bir kaygının tescili ve varoluş gerçeğindeki sırrın tecellisi olması açısından en çok ülkücüye, idealiste yakışan ruh halidir. Şahsiyetçilik tiryakisi her ülkücünün bireysel menzili olan insan-ı kâmil hasletinin en başta gelen meziyeti "ahde vefa" şiarıdır, bu da ülkücünün güzel ahlakındaki süsüdür.

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin "Çözülen Ülke Türkiye ve Ülkümüz" ana başlıklı konferansı, hatırlatmanın ve tabiri caizse "derse sağlıklı devam etmek için konu tekrarı"nın en veciz ifadelerini muhteva etmektedir. Bu anlamda tekrarla okunmalı, okutulması sağlanmalıdır kanaatindeyim. Hattı zatında yazıyı bu dilek ve taleple bitirsek yeridir fakat konuşmanın muhatabı bir gönüldaşınız olarak hitaptaki "anlam" üzerine birkaç kelam boynumuza borç olmuştur.

Beynimde ve yüreğimde uyandırdığı etki itibariyle yol haritamızın önemli bir yön levhası olan bu konuşma aynı zamanda mazinin damıtılmış özünü, atinin bizi bekleyen tehditlerini, mücadelemizin hangi sevdanın esiri olduğunu, sevdamızın nasıl bir mücadelenin eseri olacağını standartlaştıran bir muhtevaya sahiptir.

Aynı zamanda bu hitap, "burada" olduğumuzu, saf dışı kalmayacağımızı, neye nasıl sahip çıktığımızı, tarihin altın tahtlarında oturan iman ve ahlak abidesi Başbuğlarımızın dilinden aslımızı ve esasımızı yine bir Başbuğ edasında dillendiren bir lidere sahip olduğumuzu dosta düşmana ilan eden bir kitabe metninin ta kendisidir.

Son günlerde muhannetliğine muhabbetini ballandıra ballandıra anlatan, çirkin iftira ve edep dışı tüm ifadelerini siyaset hazinesi olarak gören her kim varsa onlara özden bir "red" anlamı saklayan bu hitap, Ülkücü Hareketin emaneti ile minneti arasındaki paralelliğe dikkat kesilme noktasında "bir konu tekrarıdır".

Dünyayı bir mücadele ve imtihan sahası olarak gören imanlı Türk ferdinin "ülkücü" mefhumunda kodlanmasının anlam derinliği yine hitabın her cümlesinde mahfuzdur.

Siyasetteki üslup ve esasını, ticaret bir diğer ifadeyle alışveriş ruh haliyle kaim ilerleten gömleksiz kravatlılara bir uyarıdır bu hitap, aynı zamanda şu sualdir;

"Biz inandıklarımız uğruna ölümlerle sınanmış ve şahadeti tatmış, bunu zaferlerin en büyüğü olarak telakki etmiş bir kutlu kafilenin şerefli mensuplarıyız. Neyi neye değiştik sorusuna, Allahın verdiği ömrü Allah için feda ettik, ederiz diyen, bir kafileyiz. Ya siz, neyi neye değiştiniz, değişiyorsunuz?"

Kıymetli okuyucularımız, söylenecek ve anlamı derinlemesine tahlil edilecek çok manidar ifadeleri bünyesinde saklayan bu hitabı, yolumuz, yol arkadaşlığımız, yön levhalarımız, kilometre taşlarımız, sevdamız, kavgamız, imanımız için yeniden, yine okumalıyız, okunmasını sağlamalıyız. Zira bizleri titreten, uyandıran, ruhumuzdaki rahat yatağı bozan, "ben buradayım ve varım" dedirten hitaplara milletçe ve milliyetçilerce ihtiyacımız her zamankinden fazladır.

Tarihin iman ve isyanla kesiştiği bir çağda, ifadeleri, mesuliyetleri noktasında referans kabul edilen, edilecek olan bir hareketin mensupları ruh köklerini her dem diri tutmak zorundadır, bu hal bizim için yeniden sıçrayışın ve cihan hâkimiyetinin zemini, uyanışın şuurla buluştuğu nesillerin ve muhabbetimizin yeniden temini için vazgeçilmezimizdir.

Maksat hâsıl olmuştur inşallah diyoruz.

Selametle...