Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'ndaki faaliyetlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri Albay Ali Yazıcı, eski Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi yerleşkesinde yeni yapılan salonda görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile

Başbakanlık, TRT ile diğer müştekiler, sanık avukatları, sanıklar ve yakınları katıldı.

Duruşmada, Başbakanlık, TBMM ve TRT'nin davaya katılma talebini içeren dilekçeleri okundu. Başbakanlık ve TBMM Başkanlığının suçtan zarar görmesi ihtimaline binaen bütün sanıklar yönünden, TRT'nin ise TRT baskınına katılan, yardım eden ve bu konuda haklarında sevk maddesi düzenlenen sanıklar yönünden katılma taleplerinin kabullerine karar verildi.

Bazı sanıkların avukatı Ayten İzmirli, dosyanın bir kısım sanıklar yönünden diğer FETÖ davalarıyla birleştirilmesi talebinde bulundu.

Eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış'ın avukatı ise müvekkilinin Kamil Başoğlu ve Fahri Kasırga'nın alıkonulması davalarında ceza aldığını, bu davaların istinaf aşamasında olduğunu belirterek, aynı konuya ilişkin karar verildiğinden davaların reddine veya birleştirilmesine karar verilmesini istedi.

Mahkeme heyeti, sanık müdafilerinin birleştirme taleplerinin sanıklar hakkında düzenlenen ve ilgili mahkemelerde görülen iddianamelerle gerekçeli kararlar getirildikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.

Duruşmada daha sonra sanık savunmalarına geçildi. 

Darbe girişimi gecesi emrindeki askerlerle Genelkurmay Karargahı'na giden sanık eski Binbaşı Fedakar Akça, olaydan 5 gün önce Yarbay Ekrem Işık'ın bir toplantı yaptığını ve koruma tatbikatı icra edileceğini söylediğini aktardı. Bu kapsamda er ve uzman erbaşların bulunduğu 100'er personelden oluşan 3 grup teşkil edileceğini belirten Akça, 2. grubun başında kendisinin bulunmasının öngörüldüğünü söyledi.

Ertesi gün tatbikata yönelik toplantıda telsiz kodlarını kararlaştırdıklarını ifade eden Akça, bunların "Kaplan" ve "Pars" olduğunu söyledi. Akça, toplantıda, çağrı ve telsiz şeması, malzeme listesi, bölüklerin isim listesinin de hazırlandığını, isim listesindekilerin yanına kan gruplarının yazıldığını, bunun rutin bir uygulama olduğunu ileri sürdü.

Eski alay komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın, 13 Temmuz'da lojistik destek tabur komutanlığının devir teslim töreninin ardından bütün rütbelilere tatbikattan söz ettiğini belirten Akça, "Alay komutanı bütün rütbelilere tatbikattan bahsetti. Bugüne kadar yapılmamış bu tatbikatın bir eksiklik olduğu, mutlaka yapılması gerektiği yönünde ifadeler kullandı." dedi.

Sanık Akça, darbe girişiminden bir gün önce de tatbikatla ilgili toplantı yapıldığını, bu toplantıda tatbikatta kullanılacak şarjörlerin ve personelin yetersiz olduğunu, henüz atış yapmamış personel bulunduğunun bildirildiğini, alay komutanı Barış'ın ise atışların yaptırılması, eksiklerin tamamlanması talimatı verdiğini kaydetti.

Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz'da ise rutin haftalık toplantı yaptıklarını, toplantıda, 18 Temmuz'da yapılacak törenlerin görüşüldüğünü savunan Akça, toplantının sonunda gece küçük çaplı bir tatbikat yapılacağının belirtildiğini söyledi. Akşam saat 21.00 sıralarında nöbetçi amiri Haydar Aktaş'ın alarm bilgisi verdiğini ifade eden Akça, kendisinin de bunun üzerine WhatsApp grubundan bilgilendirme yaptığını anlattı.

"Gazanız mübarek olsun"

Akça, personel hazırlandıktan sonra 22.40 sıralarında alay komutanı Kutsi Barış'ın "Genelkurmay Karargahı'na IŞİD saldırısı var, sizin göreviniz emniyet almak, gazanız mübarek olsun." diyerek görevlendirme yaptığını ve subay, astsubay dışındaki personelin telefonlarını toplattığını söyledi.

Mahkeme Başkanının, "Bu sırada Ankara üzerinde uçan jetler var, duymadınız mı, helikopterlerin atışlarını duymadınız mı? Telefonla dışarıdaki olaylardan haberdar olmadın mı, kimse seni aramadı mı?" soruları üzerine Akça, kimsenin aramadığını, kendisinin de tatbikata odaklandığı için telefona bakmadığını iddia etti.

"Sivil alanlarda askerler tatbikat yapar mı?"

Akça'nın Kızılay'da gördüğü jetleri, tatbikatın bir parçası olarak değerlendirdiğini savunması üzerine Mahkeme Başkanı, "Sivil alanlarda askerler tatbikat yapar mı?" diye sordu. Akça ise jetlerin uçmasını sıkıntılı görmediğini söyledi.

"Jetlerin Kızılay'ın üzerinde alçak uçuş yapması tatbikatın parçası gibi geldi öyle mi?" sorusuna karşılık ise Akça, "Ankara'da 1,5-2 yıldır görev yapıyorum böyle bir şeye rastlamadım ama ilk kez de rastlayınca durum muhakemesi yapamadım." diye konuştu.

Daha sonra Genelkurmay Başkanlığı'na intikal ettiklerini anlatan Akça, Eskişehir yolundaki nizamiyeye gitmeye çalıştıklarını, bir polis bakım aracının yolu kapatması nedeniyle polisle de konuşup yollarını değiştirerek, Milli Savunma Bakanlığının bulunduğu bölgedeki nizamiyeye yöneldiklerini anlattı. Akça, polis ekiplerinin kendilerine eskortluk yaptığını ve ters yoldan girmelerini sağladığını ileri sürdü.

Vakıflar Genel Müdürlüğü önündeki polis ekiplerinin ise "Özel harekat birlikleri var, 'vur emri' var, geçemezsiniz." dediğini anlatan Akça, polislerin bu sözleri üzerine IŞİD saldırısının tatbikat değil, gerçek olduğunu düşündüğünü, ayrıca darbeden söz edilmediğini savundu. Akça, daha sonra Milli Savunma Bakanlığı nizamiyesine gittiklerini söyledi.

"Gerekli olmayan ne varsa görmüşsün maşallah"

Personelini buradaki nizamiyeden güney nizamiyeye kadar yerleştirdiğini anlatan Akça, güney nizamiyeye bir askeri helikopter geldiğini ancak kimin indiğini görmediğini kaydetti. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, "Lazım olan hiçbir yeri görmemişsin, gerekli olmayan ne varsa görmüşsün maşallah." dedi.

Gece saat 01.00'den itibaren ellerinde bayraklar bulunan grupların geldiğini, ancak bunların seslerini duymadıklarını savunan Akça, kalabalığın 02.00'den sonra arttığını, 02.30'dan sonra Eskişehir yolundaki nizamiye kapısının kırıldığını anlattı. Vatandaşlardan darbe yapıldığını duyduğunu belirten Akça, içeri girmek isteyenlerle konuşmaya çalıştığını, bu sırada bazı vatandaşların yanlarından geçerek üst katlara çıktığını söyledi.

Bulundukları bölgeye atışlar yapılması üzerine vatandaşları koordine ederek, dışarı çıkmalarını sağladığını ileri süren Akça, beylik tabancasının bu sırada kaybolduğunu, bu durumu mesajla alay nöbetçi amirine bildirdiğini savundu. Akça, konuyu paylaştığı rütbelilerin de ne olduğunu anlamadığını söylemesi üzerine, personelini topladığını bildirdi.

Sanık Akça ayrıca kime güvenip kime güvenmeyeceğini bilemediği için alay komutanını aramadığını ileri sürdü.

Daha sonra Albay Cengiz Aydın'ın, mevzilerin boşaltılmamasını istemesi üzerine, askerleri yeniden yerleştirdiğini ifade eden Akça, Aydın'ın gitmesinden sonra askerlerini geri çektiğini savundu.

İlerleyen saatlerde bir astsubayın özel kuvvetler personeline yönelik eylem planlandığını, çatışma çıkabileceğini söylemesi üzerine oradan ayrılıp Genelkurmay otoparkına gittiklerini anlatan Akça, yolda halkla ve polisle karşılaştıklarını, bazı vatandaşların askere su ve ekmek verdiğini ifade etti.

Akça, burada personelini sırtı dışa dönük olacak şekilde silahlarını duvara dayanmış vaziyette oturttuğunu, saat 15.00 sıralarında gelen iki özel kuvvetler personelinin verdiği bilgi üzerine ayrılmaya karar verdiklerini bildirdi.

Sanık Akça, çevik kuvvet amirine personel listesi ve fotoğraflarını vererek, oradan ayrılıp alay komutanlığına gittiklerini, 4 personeli silarlarla birlikte araçların başında bıraktıklarını anlattı.

Kimseye ateş etmemeleri konusunda uyarmasına rağmen bazı personelin silah kullandığını duyduğunu belirten Akça, buna karşın kimlerin ateş ettiğini bilmediğini, silahların akıbeti konusunda da bilgisinin bulunmadığını ileri sürdü.

Bir sanık avukatının, bazı erlerin Genelkurmay Karargahı'ndan çıkmadan önce bazı belgelerin yakıldığı yönündeki ifadelerini sorması üzerine Akça, ayrılmadan önce üzerlerindeki tatbikat planlarını, kötü niyetli kişilerin eline geçmesi ihtimaline karşı yaktıklarını savundu.