Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) yargılamalarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.

FETÖ'nün, 2010 referandumu sonrası oluşan HSYK eliyle yargıyı ele geçirdiğini belirten Feyzioğlu, yargı yoluyla silahlı kuvvetlerin de adeta teslim alındığını, en kritik mevkilerdeki vatanseverlerin Dışişleri'nde, Silahlı Kuvvetler'de, Milli İstihbarat'ta, emniyette görevden uzaklaştırıldığını, gözaltına alındığını, tutuklandığını ve örgüt tarafından mahkum ettirildiğini anlattı.

Örgütün, boşalan kadrolara kendi kadrolarını yerleştirdiğini ifade eden Feyzioğlu, "dikenin Türkiye'ye yargıdan battığını" söyledi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından örgüte peş peşe operasyonlar düzenlendiğini, ortaya çıkan tablonun Türkiye'nin ne denli tehlikeli bir yapıyla karşı karşıya olduğunu herkese gösterdiğini dile getiren Feyzioğlu, şunları kaydetti:

"Örgütün hiyerarşisinin adeta bir örümcek ağını andırdığı anlaşıldı. Savcılıkların tespitine göre FETÖ'nün yedi katlı bir piramit sistemi oluşturduğu, her katmana ayrı ayrı görevler verdiği, suç örgütünü beşinci, altıncı ve yedinci katmandakilerin yönettiği, tepe yöneticilerinin 'dikey', alt tabakadaki örgüt üyelerinin 'hücre' şeklinde yapılandığı ortaya çıkarıldı. FETÖ'nün amacı, bugün artık hiç kuşku yok ki uluslararası birtakım güçlerin de yardımıyla Türkiye'nin anayasal sistemini değiştirmek, sonra da bölünme sürecini başlatmaktı. Ancak tarihinde birçok darbe ve darbe girişimiyle karşı karşıya kalmış olan büyük Türk milleti, bu kalkışmaya izin vermedi ve darbe girişimi milletin büyük ferasetiyle def edildi."

Darbe girişiminin ardından silahlı terör örgütü olarak kabul edilen FETÖ'ye karşı devletin tüm kurumlarının harekete geçtiğine işaret eden Feyzioğlu, "Adalet Bakanlığı ve HSK da, yargıyı FETÖ'den temizlemek için takdire şayan bir mücadele yürüttü. Çok büyük ölçüde de başarılı olunduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.

"Yargıtay elinden geleni yapmaktadır"

Adil yargılanma hakkının zaman zaman ihlal edildiğine, suçsuzluk karinesi adlı temel haktan yararlanmada bazı ihmaller ve yanlışlıklar bulunduğuna dair çeşitli duyumlar olduğunu hatırlatan Feyzioğlu, "Yargı, FETÖ'ye karşı suçluyu suçsuzdan ayırma noktasında çok ciddi mücadele veriyor. Ancak yapı o kadar karmaşık ve şüpheli ile sanık sayısı o kadar çoktur ki… On binlerce sanıktan söz ediyoruz. Bunlar bir anda mahkemelere yığılmıştır." dedi.

Olası hataları düzeltmenin en sonunda yargının ve yüksek yargının işi olduğuna işaret eden Feyzioğlu, Yargıtayın içtihatları ve uygulamalarının son derece önemli ve yol gösterici olduğunu, olmaya da devam edeceğini vurguladı.

Feyzioğlu, "Yargıtay, adil yargılamanın eninde sonunda sağlanabilmesi, şüphe varsa mahkumiyet kararı verilmemesi noktasında elinden geleni yapmıştır, yapmaktadır. Bu bakımdan bir güvencedir." değerlendirmesinde bulundu.

Öte yandan örgütün, en sinsi yöntemleriyle masumların yargılanması ve mahkum edilmesi için iftira düzenlemeleri kurduğunu aktaran Feyzioğlu, örgütün, kişileri iradeleri dışında ByLock'a yönlendiren "Mor Beyin" adlı uygulaması nedeniyle Ekim 2017'ye kadar bazı kişilerin tutuklu kaldığını anımsattı. Bunun avukatlarca ortaya çıkarıldığını bildiren Feyzioğlu, kendisinin de konuyu canlı yayında dile getirdiğini ve akabinde binlerce kişinin tahliye edildiğini söyledi.

"Suçluyla suçsuzun en isabetli şekilde ayrılması..."

Feyzioğlu, FETÖ yargılamalarında tek tek hükümlerin sanıklar için hukuka uygunluğunu bu aşamada tartışmanın mümkün olmadığını belirterek, isnat olunan fiillerin ispatı ve hukuk kurallarının uygulanması yönünde her sanık için savunmaların tek tek değerlendirilerek sonuca ulaşılabileceğini kaydetti.

Bu aşamada bunu istinaf mahkemelerinin, ardından da Yargıtayın yapacağını vurgulayan Feyzioğlu, şöyle devam etti:

"FETÖ ile mücadelenin kalıcı olması için suçluyla suçsuzun birbirinden en isabetli şekilde ayrılması, hukuk kurallarının tam ve doğru uygulanması, yargı eliyle hiçbir mağduriyete sebebiyet verilmemesi, her hukuki süreçte görülmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yolu aşamalarında tespit edilip giderilmesi lazımdır. Genel bir değerlendirme yapacak olursak, özellikle FETÖ davalarının omurgasını teşkil eden davalarda titiz bir soruşturma evresi geçirildiğini görmekteyiz. İddianamelerin ayrıntılı düzenlendiğini söyleyebiliriz. Duruşma evresinde savunmaların ayrıntılı şekilde sunulduğunu ifade edebiliriz. Hükümlerin gerekçelerinin de oldukça ayrıntılı bir şekilde ortaya konduğunu, Ceza Muhakemesi Kanunu'ndaki ölçütlere uyulmak için gayret sarf edildiğini gözlemleyebiliriz. Ancak iddianamelerde ileri sürülen isnatların, duruşmada sunulan deliller ışığında değerlendirilmesi, bu yapılırken her sanığın savunmasının mutlak suretle dikkate alınması, iddia ve savunmaların, yani tezlerin ve antitezlerin çarpıştırılması, buradan doğru sentezlere, yani hükümlere ulaşılıp ulaşılmadığının sıkı şekilde denetlenmesi, kanun yolu dediğimiz istinaf ve temyiz aşamalarında gerçekleşecektir."

"FETÖ'nün en çok istediği şey suçluyla suçsuzun birbirine karıştırılması"

Terör örgütlerinin en çok istediği şeyin suçluyla suçsuzun birbirine karışması olduğunu ifade eden Feyzioğlu, suçluyu mahkemelerin ayıracağını, bunu da temel ilkeler çerçevesinde yürüyen adil yargılama yoluyla yapacağını belirtti.

Feyzioğlu, "Bunlardan sapıldığında, yani olayın vahameti, suçlamanın ağırlığı, yaşanan trajediler bizi adil yargılamadan vazgeçirecek olursa suçlu suçsuz birbirine karışır. Bu durumda da masumların mahkum edilme tehlikesi doğar." diye konuştu.

FETÖ'nün en çok "mahkemelerin yanlış yapmasını, masumları mahkum etmesini ve arada gerçek suçluların kurtulmasını" istediğini anlatan Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aynı torbaya suçlularla suçsuzlar atılsın, birbirinden ayrılamasın, birbirine karışsın. Masumların 'Ben mağdur oldum' çığlıklarıyla gerçek suçlular toplumun nezdinde aklanmaya başlasın. Yani yargı güvenilmez hale gelsin. FETÖ'nün isteği bu. FETÖ ve darbecilerle mücadele ederken adil yargılama ve hukukun değişmez ilkelerinden sapmadan mücadele verilmeli. Böyle yaparsak Türkiye olarak kazanırız. İşte bu sebeple bizim yargıyı çok güvenilir hale getirmemiz lazım. Yargı reformunun amaçlarından biri de bu. Bu noktada yüksek mahkemelerin işlevi çok önemli. Özellikle Yargıtay, kişi FETÖ gibi çok sinsi yöntemlerle hareket eden, çok sinsi yöntemlerle örgütlenmiş bir yapının üyesi midir, yardım edeni midir, kurucusu mudur, bunların tespiti için delillerin değerlendirilmesi noktasında önemli içtihatlar geliştirdi. Mesela ByLock denilen delilin ne zaman güvenilir olduğunu, ne zaman tek başına yetmediğini ortaya koydu. Bunda amaç özellikle ilk derece mahkemelerinin sırtlarını Yargıtaya dayayarak karar vermelerini sağlamaktı."

Hakimlerin, şüphenin yenilmesini sağlayan yeterli delilin bulunmadığı her halde, rahatlıkla hiç kimseden çekinmeden beraat kararı vermeleri gerektiğini ifade eden Feyzioğlu, "Sırtlarını Yargıtaya yaslasınlar ve gereği neyse bunu yapsınlar. Yargı, algı ile değil, olgu ile karar vermelidir. Yanlışlıklar varsa da bunun yüksek yargıda düzeleceğine bir hukukçu olarak güvenmek zorundayım." ifadesini kullandı.

"Liyakat sistemi sağlamlaştırılmalı"

Bir daha böyle bir "trajedinin" yaşanmaması için yargıdan başlayarak sadece devletinin ve milletinin hizmetinde olacak kamu görevlilerinin layık olduğu şekilde göreve gelmelerini ve yükselmelerini sağlayacak sistemin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Feyzioğlu, aksi halde gelecekte başka bir yapının yargıyı veya diğer kamu kurumlarını ele geçireceğini anlattı.

Feyzioğlu, sözlerini "Bir daha başımıza böyle bir felaket gelmemesi açısından bu süreçten çıkarmamız gereken dersler vardır. Liyakat sisteminin sağlamlaştırılması, layık olanın layık olduğu göreve gelmesinin sağlanması şarttır. Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde yargının güvenilir hale getirilmesi için çok önemli satır başları var. Bunların adım adım hayata geçirilmesi sadece toplumun huzura kavuşması, toplumun yargıya güvenmesinin sağlanması için değil, aynı zamanda bir daha 15 Temmuz'daki gibi bir kalkışmanın yaşanmaması için zorunlu görülmektedir." diye tamamladı.