ANKARA (AA) - İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve PKK ile PYD arasındaki bağın gözler önüne serildiği "PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu: PYD-YPG" başlıklı kitapta PYD/YPG'nin DEAŞ ile mücadeleye olumlu etkisinin olamayacağı vurgulandı.

İçişleri Bakanlığı tarafından Türkçe ve İngilizce olarak hazırlanan 68 sayfalık kitapta 1979'dan 1998'e kadar Suriye'yi üs olarak kullanan PKK terör örgütünün, bu süre zarfında Suriye'nin kuzeyinde taban oluşturduğu belirtilerek, PKK/KCK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ele geçirildikten sonra avukatları ve savunmaları aracılığıyla terör örgütünün Suriye'de örgütlenmesi yönünde talimatlar verdiği kaydedildi.

PKK/KCK terör örgütü elebaşı Öcalan'ın talimatları ve örgütün hedefleri doğrultusunda Suriye'de varlığını devam ettirmek amacıyla 17 Ekim 2003'te Partiya Yekitiya Demokrat/Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) kurulduğu ifade edilen kitapta, PKK güdümünde hareket eden kuzey Suriye yapılanmasının başında sözde Suriye Genel Sorumlusu olarak "Sofi Nurettin" kod adlı Nureddin Halef el-Muhammed'in bulunduğu aktarıldı.

Merkezi Kamışlı olan ve Öcalan'ın fikirlerini benimseyen PYD'nin eşbaşkanlığını aynı zamanda KCK Yürütme Konseyi üyesi olan Salih Müslim ve Dilan Rihan Muhammed kod adlı Asya Ayşe Abdullah'ın yaptığı ifade edilen kitapta, KCK sözleşmesi ile PKK ve PYD örgüt tüzüklerinin benzerliklerine dikkat çekildi. İki örgütte de Abdullah Öcalan'ın lider olarak kabul edildiği, temel amacın "özerklik" ve "konfederalizm" olduğu, örgütlerin sözde üst düzeylerinin açıklamaları ile yakalanan örgüt mensuplarının verdikleri ifadelerle de PKK/KCK ile PYD/YPG arasındaki doğrudan bağın ortaya konulduğu belirtiliyor.

PKK/KCK mensubu birçok teröristin özellikle Suriye krizinin başlamasının ardından PYD saflarına kaydırılarak KCK tarafından PYD'nin silahlı faaliyetlerini yürütmek için görevlendirildiği kaydedilen kitapta, söz konusu silahlı unsurların PKK'nın silahlı kanadı HPG'ye benzer bir şekilde örgütlendiğine vurgu yapıldı. Kitapta ayrıca PKK ve YPG militanları arasındaki bağlantılar da örnekleriyle anlatıldı.

PYD/YPG'nin Türkiye'ye yönelik faaliyetlerinin kronolojik sırayla aktarıldığı kitapta, PYD/YPG terör örgütünün kaçırma, alıkoyma ve infazlarına da yer verildi.

- "Amaçları demografik yapıyı değiştirmek"

PYD/YPG terör örgütünün etkin olduğu bölgelerde, çok sayıda Arap ve Türkmen'in yanı sıra Süryani, Ermeni gibi etnik grupların da bulunduğuna dikkat çekilen kitapta, ele geçirdiği topraklarda kendi hakimiyetini sağlamaya çalışan terör örgütünün, bölgede yaşayan insanları zorunlu göçe tabi tutup, bazı yerleşim yerlerini yıkarak demografiyi değiştirdiğinin altı çizildi.

Öte yandan PYD/YPG terör örgütünün Suriye'de ele geçirdiği bölgelerdeki hakimiyetini korumak, kendisine karşı çıkan halkı sindirmek ve eleman kazanmak maksadıyla kadınlara
ve çocuklara karşı sıkça şiddete başvurduğu anlatılan kitapta, terör örgütünün Suriye'de gerçekleştirdiği terör faaliyetleri kapsamında çok sayıda çocuğu da saflarına katarak, çatışmaların ön cephelerine sürdüğü kaydedildi.

- "Terör, kime yönelirse yönelsin bir insanlık suçudur"

PYD/YPG'nin DEAŞ ile mücadeleye olumlu etkisinin olamayacağının vurgulandığı kitabın sonuç bölümünde ise PKK/KCK'nın Suriye'de oluşan otorite boşluğunu fırsat bilerek bazı bölgeleri ele geçirdiği, DEAŞ ile savaşma bahanesiyle, ele geçirdiği topraklarda kendince tesis ettiği tahakkümüne meşruiyet kazandırmak istediği belirtildi.

Bölgesel çıkarlar sebebiyle PYD/YPG üzerinden PKK/KCK'nın meşrulaştırılmaya çalışılmasının, terörizm ile topyekun mücadele eden ülkeler açısından son derece talihsiz bir durum olduğu belirtilen kitapta, PYD/YPG'nin PKK/KCK terör örgütünün yalnızca Suriye'de faaliyet gösteren yapısına verdiği bir isim olduğu gerçeğinin reddedilemeyeceği ifade edildi.

"PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu: PYD-YPG" kitabının sonunda, "Terörün ve terörizmin doğası gereği, bir parçası olduğu PKK/KCK gibi PYD/YPG'nin de ilerleyen dönemde terör faaliyetleri ile Türkiye ve Suriye haricindeki diğer devletlere de zarar vereceği aşikardır. Terör, kime yönelirse yönelsin bir insanlık suçudur. Bu doğrultuda, terörizm ile mücadele eden ve insan haklarına saygılı tüm ülkelerce, bu gerçeğin tanınması ve bu terör örgütüne karşı gerekli önlemlerin alınması insan hakları ve güvenli yaşam için önemli bir adım olacaktır." değerlendirmesi yapıldı.