Güvenlik analisti Abdullah Ağar, FETÖ üyelerinin yargılamadaki "inkar ve yalan" üzerine kurulu savunmalarına ilişkin, "Adam bütün ömrünü hapiste geçirecek ama hala FETÖ'ye inanıyor. Kafasında Allah'a ait bir din yerine FETÖ'ye ait bir din var" dedi.

Güvenlik analisti Abdullah Ağar, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin yargılama aşamasındaki "inkar ve yalan" üzerine kurulu savunmalarına ilişkin, "Adam bütün ömrünü hapiste geçirecek ama hala FETÖ'ye inanıyor. FETÖ buna bir ümit vadediyor, diyor ki: 'Ben sizin dünyanızı da mahşerinizi de kurtaracağım.' Adam buna inandırılmış, kafasında Allah'a ait bir din yerine FETÖ'ye ait bir din ve inanış var." dedi.

15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünün ardından gözaltına alınan, yargılanan ve tutuklanan FETÖ üyelerinin, gerek kolluk gerek savcılık gerekse mahkeme sürecindeki ifadelerinde suçüstü yakalanmaları, haklarında onlarca delil ve görgü tanıkları olmasına rağmen suçlarını inkar etmelerinin arkasında yatan gerekçelerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Ağar, problemin kaynağının "din ve dindarın istismarı ile terör arasındaki doğrusal ilişki" olduğunu söyledi.

Cudi Dağı'nda 25 yıl önce iki asker arasında "kimin şehit, kimin şehit sayılamayacağı" tartışmasına şahit olduğunu ve ilk kez "dinin kavramları üzerinde büyük bir tahribat üretildiğini" gördüğünü anlatan Ağar, "Eğer siz inancınızın istismar edilmesine müsaade ediyorsanız bu, sizin inancınızı istismar edenin almış olduğu pozisyon çerçevesinde terör de üretebiliyorsunuz, katil de olabiliyorsunuz, her türlü yalanı da söyleyebiliyorsunuz." diye konuştu.

FETÖ'nün dini kavramları başarıyla istismar ettiğini, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in "yedek ilah" ve "konuşan put" olduğunu dile getiren Ağar, şöyle devam etti:

"Müritleri FETÖ'ye tapıyor, FETÖ'nün iyiliği adına her türlü kötülüğü yapabilir çünkü buna inandırılmış, zihni formatlanmış. İnancı adına o yapıya kuyruğunu kaptıran insanların temel karakteri bu. Bu, sadece FETÖ'ye ait olan bir özellik de değil, dini ve dindarı istismar eden yapıların temel karakteri bu. İnanmış olduğunuz figüre biat etmişseniz anında bir zihin formasyonu başlıyor. Özgür iradenizi, düşüncenizi ve muhakemenizi kaybediyorsunuz ve tamamen onun istediği gibi davranıyorsunuz.

Temel dinamiğiniz, inandığınız adama iyilik yapmak ya da asıl ifadeyle kulu olmak. Sonuçta ortada bir ruhbanlık meselesi var. Allah ile yarattığı kulu arasına giren 'yedek ilah' meselesi var. Yedek ilahın hedef ve menfaatlerini korumak ve kollamak üzere formatlanmış bir zihinle her şeyi yapabilirsiniz. Mahkemelerde yalan da söyleyebilirsiniz, 15 Temmuz'da olduğu gibi milletin silahlarını çalıp millete karşı da kullanabilirsiniz, katil de olabilirsiniz, her şekilde kendinizi istismar ettirebilirsiniz. Emeğinizi, zamanınızı, paranızı, aklınızı, makamınızı, her şeyinizi onun hedef ve menfaatleri doğrultusunda kullanırsınız." 

"Kur'an-ı Kerim'i yeterince bilmiyoruz"

Ağar, dini kullanan yapılara karşı mücadelenin ancak dinin gerçek kavramlarıyla yapılabileceğini vurguladı.

Müslümanlığın temel kaynağı vahyin, Kur'an-ı Kerim'in yeterince bilinmediğine dikkati çeken Ağar, Allah'ın Müslümanlar'dan Kur'an-ı Kerim'i okumalarını, anlamalarını, fikir ve düşünce üreterek bu inanış üzerine yaşamalarını istediğini anlattı.

Ağar, FETÖ dahil bu tür bütün yapıların Kur'an-ı Kerim'in okunması ve anlaşılmasını engellediğini ifade ederek, "Hem din istismarcısının hem din tahripçisinin hem de din düşmanının ortak düşmanı Kur'an-ı Kerim'dir." dedi.

Kur'an-ı Kerim okuyarak Müslüman olan kişinin istismar edilemeyeceğini kaydeden Ağar, Türkiye'nin evlatlarının çalınarak ülkelerine karşı silah olarak kullanıldığını, FETÖ, DEAŞ, yasa dışı silahlı sol, PKK ile dini istismar eden diğer yapılarda da temel eğilimin bu yönde olduğunu söyledi.

Ağar, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bizim inancımızı bilmememizden dolayı çok rahatlıkla bizi istismar edebiliyorlar, ortaya koydukları kişi bazlı öğretiyi inanç olarak yutturuyorlar, bizi ele geçirdikleri an onların kulu, kölesi oluyoruz. Buradaki temel mesele, Allah'a kulluk ile kula yapılan kulluk arasındaki tercih. 

Bu tercihteki isabetli belirlemeyi de Kur'an'dan edinilen bilgi ve birikim sağlayacaktır."

Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan FETÖ raporunun, Türk halkının yüzde 92'sinin Kur'an-ı Kerim'i, anlayacağı dilde okumadığını ortaya koyduğunu belirten Ağar, "Şimdi siz inancınızı bilmiyorsunuz, inancınızı bildiğini iddia eden adamların yanına gidiyorsunuz ve onların inanç diye ortaya koymuş olduğu öğretiye kapılıyorsunuz. FETÖ bunlardan başlıcası." diye konuştu.

Fetullah Gülen bir proje

FETÖ'nün Türkiye'den kaçırdığı paranın 50, Türkiye'deki mal varlığının da 43 milyar dolar olduğuna işaret eden Ağar, terör örgütünün hem dini hem de ekonomik açıdan Türkiye'ye musallat olduğunu vurguladı.

Abdullah Ağar, FETÖ'nün, uluslararası güçlerin hayata geçirmeye çalıştığı planının parçası olduğunu dile getirerek, "Fetullah Gülen bir proje, bunu kendisi de biliyor ve buna kendisini de inandırmış." dedi. 

FETÖ'nün İslam dünyasını hedef alan "küresel mit" olduğunu bildiren Ağar, bu mite inanmanın müritlerin kolayına geldiğini anlattı.

Ağar, şunları kaydetti:

"Üretilen bu mitin etrafına insanlar toplanıyorlar ve tapmaya başlıyorlar. Allah'a gerçek anlamda tapmak sorumluluk istiyor. Böyle konuşan putlara tapmak çok kolay. Ona tapıyorsunuz, paçayı kurtardığınızı sanıyorsunuz. 'FETÖ'ye dahil olursam Allah'ın rızasını kazanacağım' zannediyor ama kuyruğu kaptırdığı an tam anlamıyla FETÖ'nün kulu oluyor. Bunu görebilmesi mümkün değil. Ne kadar zaman geçirirsen o kadar girdabın aşağısına inersin. 

Mahkeme süreçlerinde de aynı şeyi görüyorsunuz. Adam bütün ömrünü hapiste geçirecek ama hala FETÖ'ye inanıyor. FETÖ buna bir ümit vadediyor. Diyor ki: 'Ben sizin dünyanızı da mahşerinizi de kurtaracağım.' Adam buna inandırılmış, kafasında Allah'a ait bir din yerine FETÖ'ye ait bir din ve inanış var. Bu adam her türlü refleksi gösterir. FETÖ her türlü istismarı yapabilir. Senin malını, canını, zamanını, koltuğunu bedelsiz istismar edebilir."

Ağar, "Bunca zaman geçti, kolu, bacağı kırıldı ama hala FETÖ'nün şakirtleri şu cümleyi kuruyorlar: 'Bütün çiçekleri kopartsanız bile baharın gelmesine engel olamazsınız.' Bu sapık inanış biçimine kendisini kaptırmış insanların çıkıp da özgür bir irade ve vicdanla ya da ne milli ne de dini olumlu bir refleks üretmesini bekleyemezsiniz." ifadelerini kullandı.

FETÖ'nün dinler arası diyalog, ılımlı İslam veya medeniyetler ittifakı gibi projelerin birincil anlamda uygulayıcısı olduğunu anımsatan Ağar, "İslam'ı kendi içinde fesata uğratma projeleri bunlar. İslam'ın kavramlarıyla oynayıp İslam'ı dümdüz etme projesi bunlar. Bunlarda görev almış çok önemli bir silahı siz alıyorsunuz, kırıyorsunuz. Batı dünyasının Türkiye'ye hoş bakmamasını iyi anlamak gerekiyor çünkü onların kullandığı ve İslam dünyası için ürettikleri çok önemli bir projeydi FETÖ." görüşünü paylaştı.

İslam dünyasında kavramsal bütünlük olmadığı için Batı'nın "bizi bize kırdırdığını" ifade eden Ağar, bunun Kur'an- Kerim'e dayalı bilgi ve bilinç ile çözülebileceğini vurguladı.

Ağar, meselenin sadece FETÖ olmadığını, problemin dayanağının İslam'ın içine sızan ruhbanlık meselesi olduğunu ve dinin kavramlarıyla oynandığını söyledi.

"Gerçek delillere dayalı bir yargılama yapılmalı"

Zihnini FETÖ'ye teslim eden kişiyle hukuki mücadelenin çok zor olacağını belirten Ağar, bu zihniyettekilerin yasal ya da illegal zemini kullanarak FETÖ'nün hedef ve menfaatleri doğrultusunda refleksler üretebileceğini dile getirdi. 

Örgütün mahkeme süreçlerini maniple edebileceğini anlatan Ağar, hala hem içeridekilerle hem dışarıdaki uzantılarıyla hem de onları onları himaye eden yapıların kullandığı diğer argümanlarla bu süreci kendi lehine çevirmeye çalışacağını kaydetti.

Abdullah Ağar, "Gerçek bilgiye, delile ve ispata dair bir yargılama yapılmalı. Bu, sürecin milletin lehine sonuçlanması adına çok önemli. Bu noktada bir hata yapılırsa FETÖ bunu istismar edecektir. Bunu uluslararası platformda, adli ve lobi faaliyetleri olarak mutlaka gündeme getirecektir. Ortada dağ gibi bir suç var, delil var, ispat var. Bunlar üzerinden FETÖ yargılanmalı ve mahkum edilmeli." şeklinde konuştu.

"İhanetleri öncelikle Allah'a"

Ağar, FETÖ'cülerin cezaevlerinde ortak refleks ve akıl üretmelerine engel olmak için bir arada tutulmamaları gerektiğini söyledi.

Cezaevlerindekilerin dışarıdaki bağlantıları noktasında da çok dikkatli olunmasını isteyen Ağar, cezaevlerindekilerin, dışarıdan yapılacak savunma yönlendirmeleri doğrultusunda belli stratejiler çerçevesinde blok halinde tek tip ifade verebileceklerini anlattı.

Ağar, FETÖ'nün devlet ve milletten önce Allah'a ihanet ettiğini belirterek, "FETÖ'nün Allah'a olan bir ihaneti var. Allah'a olan ihanetinin türevidir, vatana ve millete ihaneti. Allah'a olan ihaneti onun ruhban bir karakter taşıyor olmasından kaynaklı." değerlendirmesinde bulundu.