İSTANBUL (AA) - "Ergenekon" davasına bakan 8 eski hakim ve savcı hakkında hazırlanan iddianamede, dava sürecinde yaşanılan usule aykırı işlemler anlatıldı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan 505 sayfalık iddianamede, Ergenekon davasının görüldüğü eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin üye hakimi Hüsnü Çalmuk'un yasa hükmü ile kapatılan mahkeme tarafından kullanılan ve adliyenin demirbaşına kayıtlı 41 masaüstü bilgisayardan, yargılamanın gerçekleştirildiği Silivri Ceza İnfaz Kurumlarının bulunduğu yerleşkede, UYAP genelgelerine ve olağan işleyişe aykırı biçimde, "wipe" programıyla kesinlikle dönüşü olmayacak şekilde format attırmak suretiyle bilgi ve belgeleri sildirdiği kaydedildi.

İddianamede, eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Fatih Mehmet Uslu ve Ercan Fırat'ın, 20 Ekim 2008'de iddianamenin kabulüyle başlanan davada 5 Ağustos 2013'te hüküm verdikleri, 2 Nisan 2014'te de gerekçeli karar yazım işlemini tamamladıkları, ''hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç 15 gün içinde dava dosyasına konulur'' usul hükmüne aykırı davrandıkları bildirildi.

- ''Suç örgütünün ortaya çıkmasına engel olundu''

Şüphelilerin, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin görevinin sona ermesine ve yalnızca süresi içinde yazılmayan gerekçeli kararların on beş gün içinde yazılmasıyla devir işlemleri konusunda yetkili olmasına rağmen, koruma tedbirleri yönünden sanıkların yaptıkları tahliye istemli başvurularını incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye göndermek yerine kendilerinin bu konuda karar verdikleri aktarılan iddianamede, şu tespitlerde bulunuldu:

''Şüphelilerin kamuoyunda Ergenekon davası olarak bilinen CMK'nın 250. maddesiyle görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve müşteki tutuklu avukat Serdar Öztürk'ün de 'Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, silahlı terör örgütüne üye olma' suçlarından yargılandığı dava kapsamında avukatlık bürosunda ele geçirilen 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' belgesi üzerinde parmak izi araştırması yaptırılması yönündeki müşteki taleplerini, söz konusu belgeye, soruşturma aşamasında çıplak elle dokunulmuş olduğunu gerekçe göstererek haksız yere reddettikleri, bu şekilde kolluk içerisinde oluşmuş olan suç örgütünün ortaya çıkmasına engel olarak, bu örgütü korudukları anlaşılmıştır. Bir kısım şüpheliler, müşteki Dursun Çiçek hakkında yetersiz gerekçelerle tutuklama ve tutukluluğun devamına karar vermişlerdir.''

İddianamede, şüpheliler Özese, Çalmuk, Haşıloğlu, Uslu ve Fırat'ın ''Müşteki Dursun Çiçek'in lehine olan delilleri toplamadıkları gibi lehine olan delilleri dikkate almadıkları, müştekinin taleplerini gerekçesiz kararlarla reddettikleri, müştekinin söz konusu belge üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı yönünde sunduğu hukuki mütalaaları dikkate almadıkları, müştekinin bilirkişi raporu sunmasına rağmen dava konusu 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' belgesi hakkında yeniden rapor almadıkları'' değerlendirilmesinde bulunuldu.

- ''Savunma hakları kısıtlandı''

Şüpheliler Özese ve Uslu'nun konuşma süresini 15 dakikayla sınırlandırarak, savunma hakkını kısıtladıklarına işaret edilen iddianamede, Özese ve Çalmuk'un duruşma tutanaklarını 2 aya varan sürelerden sonra yazılı hale getirdikleri, bu nedenle heyet değişikliklerinde duruşma tutanaklarının okunmamasına neden oldukları anlatıldı.

İddianamede, şu ifadelere yer verildi:

''Şüpheliler Hüseyin Özese, Fatih Mehmet Uslu ve Ercan Fırat'ın müştekinin müvekkilleri İlker Başbuğ hakkında anayasanın 148. maddesinin yedinci bendinde yer alan 'Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar' hükmüne aykırı olarak, yetki kuralını dikkate almadan, haksız yere yargılama yaptıkları anlaşılmıştır. Şüpheli Hüsnü Çalmuk'un kamuoyunda 'Ergenekon' davası olarak bilinen ve CMK'nın 250. maddesi ile görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın, mahkeme başkanlığını yaptığı, 27 Temmuz 2012'deki duruşmasına girmek isteyen müşteki İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile milletvekilleri Erdal Aksünger, Ali Özgündüz, Veli Ağbaba ve Özgür Özel'e jandarma marifetiyle engel olduğu, duruşmaya sadece avukatlar ile basın mensuplarının girmesine izin verdiği tespit edilmiştir. Şüpheliler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Fatih Mehmet Uslu, Ercan Fırat ve Nihat Topal'ın yargılama sürecinde tutuklu sanıkların tahliye taleplerini etkili şekilde incelemeyerek, Anayasa Mahkemesinin anılan kararıyla ihlal kararı verilmesine neden olmuşlardır.''

Şüpheliler Özese, Çalmuk, Haşıloğlu, Uslu, Fırat ve Topal'ın savunmaya ilişkin yazışmaları, mahkemede görevli mübaşirin ve jandarma görevlilerinin denetimine tabi tuttukları, bu uygulamaların yanlış olduğu yönündeki itirazları kabul etmedikleri belirtilen iddianamede, esasa ilişkin savunmaları bir saatle, avukatların talep konuşmalarını kaç müvekkili temsil ettiklerine bakmaksızın 15 dakika ile sınırlandırdıkları vurgulandı.

- ''Redakte işlemi bahane edildi''

İddianamede, şüpheliler Özese, Haşıloğlu, Uslu, Fırat ve Topal'ın 2009'da mahkemeye ulaşan evrakı savunma makamından gizleyerek, 27 Kasım 2012 ve 13 Aralık 2012 tarihli oturumlarda okudukları ifade edildi.

Özese, Uslu, Fırat ve Topal'ın 13 Ocak 2012'deki duruşmada iddia makamı tarafından yapılan ve internet ortamında yayınlanan yasa dışı ses kayıtlarının dava dosyasına celbi yönündeki talep üzerine aldıkları kararla, sanıklar veya yakınlarına ait olduğu iddia edilen, davaya ilişkin olan internet ortamında veya medyada yer alan ses kayıtlarının dava dosyasına girmesine neden olduklarına dikkat çekilen iddianamede, dava konusuyla hiçbir bağlantısı olmayan yasa dışı bu ses kayıtlarının hukuka aykırı delil olduğu yönündeki itirazları kabul etmedikleri kaydedildi.

Şüpheliler Özese, Haşıloğlu ve Çalmuk'un tutuklu bulunan sanıklar tarafından verilen tahliye dilekçelerinin İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından görüşüldüğü sırada, diğer mahkemeleri etkilemek amacıyla, duruşma salonu dışında bekleyen basın mensuplarını Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü içinde bulunan duruşma salonuna davet ederek, 10 Mart 2014 tarihli kararı ulusal yayın yapan medya kuruluşlarının temsilcilerine dağıttıkları bildirilen iddianamede, hakimlik mesleğinin temel ilkelerine ve hukuka aykırı olarak, 6526 Sayılı Kanun'un tanıdığı 15 günlük sürenin dolduğu 21 Mart 2014 günü, redakte işlemlerini bahane ederek, gerekçeli kararın yazımına devam etmek ve HSYK'nın haklarında soruşturma açmasının önüne geçmek amacıyla, duruşma salonunun dışında bekleyen basın mensuplarını duruşma salonuna alarak, gerekçeli kararın tamamlandığını ve sadece redakte işlemlerinin kaldığını beyan eden basın açıklaması yaptıkları bilgisi verildi.

"Ergenekon" davasına bakan 8 eski hakim ve savcı hakkında hazırlanan iddianamede, eski hakimler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun müşteki Hasan Atilla Uğur'un istemlerini CMK'ya aykırı olarak reddederek, savunma hakkını kısıtladıkları ve bu şekilde dava kapsamında taraflı davranarak, usul ve yasaya aykırı işlemler yaptıkları belirtildi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan iddianamede, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) 24 Ağustos 2016 tarihli kararıyla şüpheliler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Ercan Fırat, Fatih Mehmet Uslu, Nihat Topal ile cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Mehmet Murat Dalkuş'u meslekten çıkardığı hatırlatıldı.

Şüpheliler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun 2 Nisan 2014 günü telefonla arayarak İstanbul'dan Silivri'ye basın mensuplarını çağırdığı ifade edilen iddianamede, şüphelilerin basın mensuplarını Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü içinde bulunan anılan mahkeme binasına aldıktan sonra, henüz davanın taraflarına dahi tebliğ edilmemiş olan gerekçeli kararla ilgili olarak, kamuoyu mesajı amacıyla ve tarafsızlıklarına ilişkin etik kurallara aykırı olarak, adeta kitap tanıtımı şeklinde ayrıntılı değerlendirme şeklinde basın açıklaması yaptıkları kaydedildi.

İddianamede, ''Şüpheli Hasan Hüseyin Özese, hukuka aykırı olarak jandarma personeline verdiği talimatla, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü içinde bulunan anılan mahkemenin tüm işlemlerinin yapıldığı Yazı İşleri Müdürlüğünün bulunduğu binanın kapılarını kilitli tutturmuş ve kimseyi içeri aldırmamıştır. Bu sebeple 28 Mart 2014 günü gerekçeli kararın temini için dilekçe sunmak üzere gelen Hüseyin Ersöz isimli müşteki avukatın da dilekçesini sunamamasına neden olduğu gibi, ilgilinin söz konusu dilekçesini Bakırköy Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi aracılığıyla göndermesine sebep olduğu, aynı şekilde İlker Başbuğ vekili Avukat İlkay Sezer'in de 24 Mart 2014 günü gerekçeli kararın talebi için geldiği bahse konu bina içine alınmadığı, o tarihte HSYK Birinci Daire Başkanı olan İbrahim Okur ile yapılan telefon görüşmesi sonucunda binaya girerek dilekçe sunabilmesine sebep olmuştur.'' denildi.

Eski savcı olan şüpheliler Mehmet Ali Pekgüzel ve Mehmet Murat Dalkuş'un söz konusu davanın yargılaması sırasında, iddia makamını temsilen katıldıkları 13 Ocak 2012 tarihli duruşmada, internet ortamında yayınlanan dava konusu ile hiçbir bağlantısı olmayan yasa dışı ses kayıtlarının dava dosyasına celbini talep ettikleri belirtilen iddianamede, bir kısım şüphelilerin ilgisiz birçok davayı birleştirmek suretiyle maddi gerçeğin ortaya çıkmasının gecikmesine neden oldukları ifade edildi.

- ''Gerekçesiz kararla tutukluluk halinin devamına karar verildi''

''Şüpheliler Hasan Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk, Sedat Sami Haşıloğlu, Fatih Mehmet Uslu, Ercan Fırat ve Nihat Topal'ın kamuoyunda 'Ergenekon Davası' olarak bilinen CMK'nın 250. maddesi ile görevli İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava kapsamında taraflı davranarak, usul ve yasaya aykırı işlemler yapmış, savunma hakkını kısıtlamış, ihsas-ı rey anlamına gelebilecek sözler sarf etmişlerdir.'' denilen iddianamede, savunma tanıklarının isimlerini bildirerek dinlenilmeleri yönündeki dilekçelerine sözlü ve yazılı taleplerine cevap vermedikleri ve gerekçesiz kararlar ile tutukluluk halinin devamına dair karar verdikleri anlatıldı.

Aralarında MİT ve savcılık yazılarının da bulunduğu 2009 yılında mahkemeye ulaşan evrakın savunma makamından gizlendiği kaydedilen iddianamede, şüpheliler Özese, Çalmuk, Haşıloğlu, Fırat, Uslu ve Topal'ın bir kısım tutuklu sanık veya müdafilerinin yazılı veya duruşmalarda sözlü olarak tahliye talebinde bulunmalarına rağmen yapılan çok sayıda celsede bu konuda karar vermediği bildirildi.

- ''Savunma hakkı kısıtlandı''

Şüpheliler Özese, Çalmuk ve Haşıloğlu'nun öngörülen 15 günlük sürenin 21 Mart 2014 günü sona ermesine rağmen yine gerekçeli kararı yazmadıkları aktarılan iddianamede, şüpheliler Özese, Uslu ve Fırat'ın dava kapsamında müşteki Hasan Atilla Uğur'un, dinlenilmesini istediği tanıklarından sadece birini dinlemeleri üzerine, diğer tanıklarını duruşma salonu dışında hazır bulunduran ve dinlenilmeleri gerektiği yönünde talepte bulunan müştekinin istemlerini CMK'nın 178. maddesine aykırı olarak reddederek savunma hakkını kısıtladıkları ve bu şekilde dava kapsamında taraflı davranarak usul ve yasaya aykırı işlemler yaptıkları tespitlerine yer verildi.

İddianamede, şüpheli Hasan Hüseyin Özese'nin davanın 1 Kasım 2012 tarihli duruşmasında, gizli tanık Mart'ın ifadesinin alınmasından önce müşteki Mustafa Hüseyin Buzoğlu'nun söz alma talebini reddettiği, taleplerin yazılı olarak iletilmesine karar verdiği, gizli tanık Mart'ın dinlenilmesinden sonra ise söz hakkı verdiği ancak müştekinin, gizli tanığın ifadesinin savcılık tarafından alınmasından mahkemenin ne şekilde haberdar olduğuna ilişkin sorular sorması üzerine CMK'nın 203. maddesi uyarınca müştekinin duruşmadan çıkartılmasına karar verdiği, bu kararın geri alınması yönündeki müştekinin dilekçe ile yaptığı başvurularını da kabul etmediği anlatıldı.

- ''Milyonlarca evraka on beşer dakika söz hakkı''

İddianamede, şüpheli Özese'nin dosyada bulunan, sayfa sayısı milyonları bulan evraka karşı sanıklara ve müdafilerine ayrı ayrı on beşer dakika konuşma süresi verileceğini söylediği, sanıklara ve müdafilerine ayrı ayrı on beşer dakika konuşma süresi verileceğine ilişkin uygulamanın hukuka aykırı olduğu sanıklar ve avukatlar tarafından ifade edilmeye çalışıldığı sırada, bu konuyla ilgili söz talep eden avukat Celal Ülgen ve diğer sanık müdafilerinin mikrofonlarını açmamak suretiyle söz vermediği ve duruşma tutanağına geçirmediğine dikkat çekildi.

İddianamede, şüpheliler Hasan Hüseyin Özese, Ercan Fırat ve Nihat Topal'ın sanıkların, tanıklara soru sormasını yazılı olarak mahkemeye bildirmesi şartına bağladıkları, tanığın soru sormak isteyen sanık hakkında beyanda bulunmaması durumunda soru sorulmasına müsaade etmedikleri belirtildi.

- ''Köksal Şengün'ün eylemleri, disiplin suçudur''

Eski İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün hakkında HSYK Teftiş Kurulunca ''görevi kötüye kullanmak'', ''suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme'' suçlarından kovuşturma açılması talep edildiği anımsatılan iddianamede, ''Dosya kapsamından Köksal Şengün’ün FETÖ Terör Örgütü üyesi olduğuna ya da terör örgütü lehine kasten işlem yaptığına dair delil bulunmamıştır. Ergenekon Davası diye tabir edilen dosyada FETÖ Terör Örgütü üyesi olduğu dosya içerisindeki bilgilerden tespit edilen diğer üye hakimlerin aksine birçok kararda karşı görüş bildirmesi, dava süreci içerisinde FETÖ Terör Örgütü lehine dosyada kararlar verilmemesi üzerine Bolu iline düz hakim olarak tayin edilmesi hususları nazara alındığında, suçu kasten işlediğine dair delil ve emare olmadığı, eylemin disiplin suçunu gerektirebileceği hususları nazara alınarak kovuşturma kararı verilmemesi talep olunur.'' ifadelerine yer verildi.