Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye'nin üzerine Türkiye'yi Anadolu'ya iten, sıkıştıran bir "Sevr haritasıyla" gelindiğini belirterek, "Bu harita, Ege'yi tamamen Yunan denizi kabullenmesiyle Doğu Akdeniz'de bizi İskenderun Körfezi ve Antalya Körfezi'ne, batıda karasularımıza hapsediyor. Bu haritaya Türkiye 2000'li yılların başından beri karşı çıkıyor, meydan okuyor. Bu bir kanser ve bu kanserin şu an hemen hemen en ciddi safhasına geldik. Değişmesi gereken tabii ki Yunanistan'ın tutumu, Türkiye'nin tutumu değil. Çünkü Türkiye, hakkı olan yani bir nevi Misak-ı Milli sınırımız diyeceğimiz denizdeki vatanımızı savunuyor. Türkiye'nin karaya sıkıştırılması, itilmesi söz konusu olamaz." dedi.

Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmeleri AA muhabirine değerlendiren Gürdeniz, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi'nin, Türkiye'nin 20. yüzyıldan devraldığı ve 21. yüzyılda da devam edeceği çok ciddi jeopolitik sorun alanlarının başında geldiğini söyledi.

Gürdeniz, 1960'lı yıllardan itibaren Türkiye'nin Ege sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını, 1963'ten sonra Kıbrıs sorununun ve 2000'lerin başında itibaren de Doğu Akdeniz sorununun başladığını anlattı.

Türkiye'nin söz konusu 3 alandaki jeopolitik hassasiyetlerinin gelecek dönemin jeopolitik rotasını belirleyeceğini dile getiren Gürdeniz, şöyle devam etti:

"Bu çerçevede sadece olaya Türkiye-Yunanistan veya Türkiye-Kıbrıs ilişkileri açısından bakmamak lazım. Esasında olay Türkiye ile Avrupa Birliği, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerinin de bir uzantısı. Hegemonya el değiştiriyor. Hegemonya el değiştirirken, hegemonya sonrası dönemin politik, jeopolitik haritalarını oluşturmaya çalışıyor. Görüyoruz ki İsrail'in güvenliği, enerji jeopolitiği ve Doğu Akdeniz'de Rusya'nın güneyden çevrelenmesi, Çin'in güneyden çevrelenmesi, İran'ın güneyden çevrelenmesi gibi konular, ABD jeopolitiğinin önemli parametreleri. Dolayısıyla ABD, bu bölgede kendi politikalarını uygulatabilmek için Türkiye'nin hizaya sokulmasını istiyor. Çünkü Türkiye, soğuk savaş sonrası kendi politikalarına yöneldi ve bu politikalarından vazgeçmiyor. Bunun başında da tabii ki Doğu Akdeniz'deki, Kıbrıs'taki, Ege'deki çıkarları geliyor."

Gürdeniz, Türkiye'nin üzerine Türkiye'yi Anadolu'ya iten, sıkıştıran bir "Sevr haritasıyla" gelindiğini belirterek, "Bu harita, Ege'yi tamamen Yunan denizi kabullenmesiyle Doğu Akdeniz'de bizi İskenderun Körfezi ve Antalya Körfezi'ne, batıda karasularımıza hapsediyor. Bu haritaya Türkiye 2000'li yılların başından beri karşı çıkıyor, meydan okuyor. Bu bir kanser ve bu kanserin şu an hemen hemen en ciddi safhasına geldik. Burada değişmesi gereken tabii ki Yunanistan'ın tutumu, Türkiye'nin tutumu değil. Çünkü Türkiye, hakkı olan yani bir nevi Misak-ı Milli sınırımız diyeceğimiz denizdeki vatanımızı savunuyor. Ege'de de aynı şekilde, Ege'de hakkı olan imkanlarını savunuyor. Türkiye'nin karaya sıkıştırılması, itilmesi söz konusu olamaz." diye konuştu.

Enerji konusunda da küresel devlerin, Türkiye'ye geniş yetki alanları verip, Karadeniz'deki gibi çok büyük bir alanı bulmasını istemeyeceğine işaret eden Gürdeniz, şunları ifade etti:

"Türkiye'nin hem deniz gücü olmasını istemezler hem de enerjide söz sahibi bir dev olmasını istemezler. Bu harita ve bu uygulamalar, yani Türkiye'nin aleyhinde çıkan kanun tasarıları, kınamalar, ambargo tehditleri, silah yaptırımları gibi her şeye bu çerçeveden baktığımızda Türkiye'yi hegemonyanın istediği çizgiye zorlamak. Türkiye buna direniyor, buna direnmek zorunda çünkü burada direnişi kırılırsa biz ikinci Sevr ile karşı karşıya kalırız."

"Yunanistan'ın kafa yapısı da normal sözle değişmiyor"

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, rasyonel hareket etmeyen ve hala "Konstantinopolis hayalleriyle" yaşayan bir Yunanistan'ın olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

"Yunanistan'ın kafa yapısı da normal sözle değişmiyor. O yüzden Türkiye gambot diplomasisi uyguluyor çünkü Türkiye'nin karşısında mantıklı, ayağı yere basan bir topluluk yok, Konstantinopolis hayalleriyle yaşayan, Batı Anadolu'nun hala kendilerine ait olduğunu savunan, Ege Denizi'nin tamamının kendilerine ait olduğunu düşünen bir Yunanistan var. Böyle bir Yunanistan'la rasyonel olarak nasıl oturup konuşacaksınız? O yüzden onların kafa yapısını değiştirmek lazım.

Kendi gücüne dayanmadan, başkalarının gücüyle topraklarını neredeyse 1830'dan bugüne kadar 5 kez büyütmüş bir ülke var. Ama kendi gücüyle Türkiye'nin karşısına çıktığında ne olacağını o da çok iyi biliyor. O yüzden bunun en büyük caydırıcılık olduğunu düşünüyorum.

Diğer yandan eğer NATO ülkeleri ona yardım ederse ABD, Fransa gibi yani Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı ateş kullanmasına, o zaman NATO kendini sorgular, çökme aşamasına gelir ve hiçbir ülke NATO'da kalmaz. NATO'nun sonunun gelmesi demek, kenar kuşağın güney kanadının çökmesi demektir. Bu da ABD'nin jeopolitik teorileri açısından kabusla eşdeğerdir."

"Türkiye'nin denizde bu kadar güçlü olacağını beklemiyorlardı"

Türkiye'nin savunma sanayisiyle Doğu Akdeniz'de de güçlendiğine dikkati çeken Gürdeniz, "Doğu Akdeniz'de bizim haklarımız var, Meis'in güneyinde 40 bin kilometrekare saha var, buraya biz sokmayız. derse, bu işten bir yere gidemeyiz. Uluslararası hukukun, Uluslararası Adalet Divanının, eski kararlarını göz önüne almak lazım. Başta böyle bir dizayn olduğu için, emperyalizm Türkiye'yi böyle dizayn etmiş, böyle küçük bir alan vermiş. Türkiye'nin buna karşı çıkmasına hazırlıklı değillerdi. Türkiye'nin denizde bu kadar güçlü olacağını ve Türkiye'nin savunma sanayinde karşı çıkacak güce erişebileceğini beklemiyorlardı. Bu nedenle şimdi Batı'nın da kafası karışık. Libya'da, Gazi Magosa'da Türkiye üs kuruyor. Bunlar, Batı'nın Türkiye dizaynının çok dışında şeyler. Bunlar alışmaları da tabii vakit alacak. Masaya oturduğunda tabii ki her ülke güçlü oturmak ister. Türkiye de ona çalışıyor." şeklinde konuştu.