Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, dönemin EDOK Komutanı olan Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin 7 sanığın mahkumiyeti, olay tarihinde er olan 2 sanığın beraatına ilişkin hükmünün gerekçeli kararını tamamladı.

Kararda, darbe teşebbüsü sırasında EDOK Komutanı ile diğer üst düzey komutanların alıkonulmasının, darbe teşebbüsünün en önemli eylemlerini oluşturduğu vurgulandı.

Darbecilerin bu yolla darbe teşebbüsünün önünde engel olabilecek kişileri devre dışı bırakarak başarılı olmayı amaçladıkları ifade edilen gerekçeli kararda, tamamı darbeci askerlerden oluşan sanıkların sözde "Yurtta Sulh Konseyince" yayınlanan sıkıyönetim ilanına uyarak kendilerine verilen emir ve talimatları yerine getirdikleri ve emirlere karşı çıkmadıkları ifade edildi.

Gerekçeli kararda şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Darbe teşebbüsünün başarılı olması münferit olayların başarılı olmasına bağlıdır. Bir sanığın darbe teşebbüsünü oluşturan olaylar silsilesinin tamamına katılması mümkün değildir. Darbeciler tarafından planlanan ya da onların amacına hizmet eden ve Anayasal düzeni değiştirmeye elverişli cebir, şiddet içeren olayların en az birine katılması yeterlidir. Bahsi geçen olay EDOK Komutanı'nın kaçırılmasına bizzat katılma ya da kendisine gösterilen yerde nöbet tutma ya da olay tarihinde görevli olmadığı halde kendisine darbe teşebbüsünde verilecek başka görevleri yerine getirme şeklinde olabilir. Sanıklar Anayasa'yı ihlal ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını FETÖ/PDY'nin örgütsel faaliyeti doğrultusunda işlemişlerdir. Davamıza konu EDOK Komutanı'nın kaçırılmasına mahkememizce katıldığı tespit edilen sanıkların tamamı önceden seçilmiş kişilerdir."

 - Sanık bazında değerlendirme

Gerekçeli kararda, sanıklardan olay tarihinde albay rütbesiyle Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı yapan Muhsin Kutsi Barış'ın, darbe girişimi öncesindeki günlerde çok sayıda ziyaretçi kabul ettiği, son bir haftada kişisel ve makam telefonunu kullanmadığı, görüşmelerini dahili hattan yaptığı, olay günü birlik komutanlarına makamında, "Arkadaşlar bu gece tatbikat icra edilecek" dediği belirtildi.

Barış'ın, 5 askerin odada kalmalarını, diğerlerinin çıkmasını istediği, odada kalanların darbe teşebbüsünde aktif rol oynadıkları kaydedilen kararda, Barış'ın, 14 Temmuz'da alaya giden Uğur Karaca ile birlikte Başoğlu'nun kaçırılmasına yönelik keşfini yaptığı, nöbetçi sayısı ve nöbet değişimi konusunda bilgi aldığı vurgulandı.  

Kararda Barış'ın, "Başoğlu'nun zorla derdest edilmesinin planlanması ile buna yönelik araç ve personel teminine katıldığı" bildirildi.

Sanıklardan alayda binbaşı rütbesinde olan Adem Parlak'ın darbe teşebbüsü ile ilgili önceden seçildiği ve görevi kabul ettiği anlatılan kararda, Parlak'ın, Başoğlu'nun kaçırılmasında kullanılmak üzere ambulans şoförünü ve araç komutanını görevlendirdiği ve teşebbüsün başarılı olması için hareket ettiği belirtildi.

Sanık Abdullah Yılmaz'ın keşif amacıyla Başoğlu'nun lojmanının bulunduğu komutan konutları bölgesine gittiği, darbe girişimi sırasında da Başoğlu'nu evinden alıp, ambulansla Akıncı Üssüne götürenler arasında bulunduğu ifade edilen kararda, olay tarihinde üsteğmen olan Eyüp Baloğlu'nun ise 15 Temmuz sabahı Barış'tan Başoğlu'nun kaçırılmasına ilişkin görev aldığı, olay günü diğer bazı sanıklarla Başoğlu'nun konutuna gittiği, halen firari olan sanık Uğur Karaca ve Yavuz Sezer, Başoğlu'nu zorla ambulansa bindirirken müdahalede bulunmadığı ve darbe teşebbüsü eylemlerine bilerek ve isteyerek katıldığı anlatıldı.

Sanıklardan olay tarihinde uzman çavuş olan Tuna Han Ata'nın önceden kendisine belirtildiği şekilde cep telefonuna "pars" mesajı geldiğinde 15 Temmuz akşamı alaya geçtiği, tam teçhizat ve silah kuşandığı belirtilen kararda, Ata'nın Başoğlu'nun konutuna gittiği, Başoğlu zorla ambulansa bindirilirken orada olduğu ve emirlere itiraz etmediği belirtildi.

Olay tarihinde alayda başçavuş rütbesiyle idari işler astsubayı olan sanık Selami Darcan'ın yıllık izinde olduğu ancak dönemin Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı'nın talimatı ile sanık Atahan Tatar tarafından aranması üzerine darbe teşebbüsüne iştirak etmek için yıllık iznini keserek 14 Temmuz'da görevine başladığı kaydedilen kararda, Darcan'ın, nizamiye güvenliğini sağlamak ve yaverlik binasını açık tutmak amacıyla kendisine darbe teşebbüsünde verilen görevi karşı çıkmadan yerine getirdiği, TRT'de darbe bildirisi okunurken orada bulunduğu bildirildi.

Kararda, Darcan hakkında Başoğlu'na yönelik "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçuna iştirak"ten de kamu davası açıldığı ancak Darcan'ın bulunduğu nizamiye ile Başoğlu'nun konutunun farklı yerde olduğu ve bu suça iştirak ettiğine dair delil elde edilemediği, bu nedenle bu suçtan beraatine karar verildiği aktarıldı.

Olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğinde astsubay üstçavuş olan sanık Atahan Tatar'ın ise Ali Yazıcı'nın talimatı ile sanık Darcan'ı aradığı, iznini kesip göreve başlamasını istediği ifade edilen kararda, sanığın darbe teşebbüsüne iştirak amacıyla çağrıldığı, nizamiye güvenliğini sağlamak ve yaverlik binasını açık tutmak amacıyla kendisine darbe teşebbüsünde verilen görevi karşı çıkmadan yerine getirdiği ve TRT'de darbe bildirisi okunduğu sırada orada bulunduğu anlatıldı.

Kararda, Tatar hakkında Başoğlu'na yönelik "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak suçuna iştirak" suçundan da davası açıldığı, ancak bulunduğu nizamiye ile Başoğlu'nun konutunun farklı yerde olması ve bu suça katıldığına dair delil elde edilememesi nedeniyle bu suçtan beraatına karar verildiği kaydedildi.

- Beraat eden iki erle ilgili değerlendirme

Gerekçeli kararda sanık Tekin Gökbaş ve Uğur Fidan'ın suç tarihinde er olarak Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayında vatani görevlerini yaptıkları belirtildi. Olay akşamı sanıklardan Adem Parlak'ın, Gökbaş'ı ambulans şoförü, Fidan'ı ise araç komutanı olarak görevlendirerek nizamiyeye gönderdiği, iki sanığın da burada diğer sanıkların emrine girdikleri aktarılan kararda, "Sanıklar hakkında anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de sanıkların üzerlerine atılı suçları iştirak iradesi ile gerçekleştirdiklerine dair yeterli, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği ve her ikisinin er oluşu da dikkate alınarak sanıkların beraatine karar vermek gerekmiştir." ifadelerine yer verildi.

- Hüküm

Mahkeme, sanıklardan Abdullah Yılmaz'ı "anayasal düzeni ihlale teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 9 yıl, Eyyüp Baloğlu ve Tuna Han Ata'yı aynı suçlardan müebbet ve 7 yıl 6'şar ay, Atahan Tatar ve Selami Darcan'ı "anayasal düzeni ihlale teşebbüs" suçundan ayrı ayrı müebbet hapis cezasına mahkum etmiş, Tatar ve Darcan'ın "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan beraatlarına hükmetmişti.

Sanıklardan Muhsin Kutsi Barış ve Adem Parlak'ı "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan 9 yıl hapse çarptıran mahkeme, olay tarihinde er olan sanıkların beraatına karar vermişti.

Mahkeme, firari sanıklar Nuh Altınsoy, Uğur Karaca ve Yavuz Sezer'in dosyasını ise ayırmıştı.

Sanıklardan Barış, "anayasal düzeni ihlale teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" suçlarından Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı karargahındaki eylemlere ilişkin "çatı davası"nda da yargılanıyor. 

Barış, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın darbe girişimi gecesi alıkonulmasına ilişkin davada Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" suçundan 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.