İSTANBUL (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "İman öyle bir şeydir ki bütün sınırları ortadan kaldırıyor. İman kardeşliği kan kardeşliğinden çok daha yücedir." dedi.

TRT Diyanet kanalı tarafından Ayasofya'da düzenlenen "Kadir Gecesi Özel Programı"na katılan Görmez, konuşmasında tüm İslam aleminin Kadir Gecesi'ni tebrik etti.

Görmez, "Allah, İslam aleminin kadrini yüceltsin, Kadir Gecesi'ni izzete varış secdelerine dönüştürmeyi nasip etsin. Kadir Gecesi'ni idrak ettiğimiz bir gecede, Camii Kebir'imiz, ulu mabedimiz Ayasofya'da Allah'ın ayetlerini konuşmayı lütfettiği için Allah'a sonsuz hamdolsun." ifadelerini kullandı.

Kur'an-ı Kerim bütün insanlığın kaderini değiştirdiği için Kadir Gecesi'nin aynı zamanda bir kader gecesi olduğunu belirten Görmez, bu gecenin onur, şeref, itibar demek olduğunu anlattı. Kadir Gecesi'nin, Allah'ın insanlığa şeref, izzet, itibar kazandırdığı bir gece olduğunu dile getiren Görmez, şöyle konuştu:

"14 asır önce bir Kadir Gecesi'nde Allah, insanlığa şeref olabilecek, itibar, izzet kazandıracak bir Kitap gönderdi. Allah, 'Size bir Kitap gönderdim, onda sizin şerefiniz, itibarınız, kadriniz var' buyuruyor. Bu yüzden bu gece Kadir Gecesi'dir. İnsanlık ancak Rabbine kul olmakla şeref, itibar kazanabilir. İnsanlığın kaderini değiştiren bir kader gecesi olduğu için Kadir Gecesi denildi. Kadir Gecesi'ni anlatmak için bizim sözlerimize ihtiyaç yok. Allah, bu geceye müstakil bir sure tahsis etti. Kadir Gecesi, Cibril-i Emin'le birlikte melekler yeryüzüne inerler ve yeryüzüne barış, huzur, esenlik getirirler."

Kadir Suresi'nin üç önemli mesaj verdiğini aktaran Görmez, bunlardan ilkinde Allah'ın, Kadir Gecesi'nin faziletinin gecenin karanlığında değil Kur'an'ın aydınlığında aranmasını emrettiği bilgisini verdi.

Prof. Dr. Görmez, ikinci mesajın Kadir Gecesi'nin bir ömre bedel olması diye niteleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kadir Suresi'nde, Kadir Gecesi için 'Bin aydan hayırlıdır' diyor. Bin ay 80 yılı aşkın bir zamandır ve bu da bir ömre bedeldir. Zımnen Allah her kuluna şu imkanı tanıyor, 'Eğer siz şu ana kadar hayatınızı Kur'an'sız geçirdiyseniz, günah işlediyseniz, Allah'a kulluk vazifesini yerine getiremediyseniz, ömrünüzü heba etmişseniz. O takdirde size bir ömre bedel bir gece veriyorum. Tövbe ve istiğfar ile değerlendirdiğiniz takdirde, bu geceyi layıkıyla idrak ettiğiniz takdirde yeniden Rabbinize kul olma yoluna girmiş olursunuz.'

Üçüncü büyük mesajı ise bu gecenin manevi bereketiyle ilgilidir. Cibril-i Emin meleklerle birlikte yeryüzünü teşrif ettiğinde sizler de Cibril-i Emin'in gelebileceği bir dünya kurun. Cebrail'in gelip sizinle selamlaştığı bir dünyaya hazır olun. O dünya da ancak selam ile barışla, huzurla, esenlikle olur. Siz sadece İslam'ı değil, İslam'ın selamını da kendi dünyanıza egemen kıldıysanız o takdirde Cebrail ve Allah'ın meleklerinin gelebileceği bir dünya kurmuş olursunuz."

- İman kardeşliği

Beşeri coğrafyanın sınırlarla bölünebileceğini anlatan Görmez, buna karşın gönül coğrafyasının sınırlarının olmadığını ifade etti. Görmez, Müslümanın bulunduğu her coğrafyanın gönül coğrafyası olduğunu belirtti.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Müslümanların hem iman bağı ile birbirine bağlandığını hem de aynı topraktan yaratıldığını söyledi.

Son 200 yılda bilhassa sömürgeler, istibdat rejimleri gibi pek çok sebeplerden dolayı bu coğrafyanın paramparça olduğuna dikkati çeken Görmez, şunları kaydetti:

"Birileri bu coğrafyayı taksim etmiş olabilir, araya sınırlar koymuş olabilir, duvarlar örmüş olabilir ancak bir realite vardır ki şu anda biz İstanbul'da Camii Kebir'imizde, ulu mabedimizde, Ayasofya'da Kadir Gecesi'ni idrak ediyoruz. Ezan-ı Şerif'in ilk okunduğu Kamçatka'da da Kadir Gecesi'ni Müslüman kardeşlerimiz idrak ediyor. Kadrimizin yücelmesi için onlar da dua ediyorlar. Afrika'nın en ücra köşesindeki kardeşlerimiz de Kadir Gecesi'ni idrak ediyor. İman öyle bir şeydir ki bütün sınırları ortadan kaldırıyor. İman kardeşliği kan kardeşliğinden çok daha yücedir. 'Gönül coğrafyası' kavramı bunu kastediyor. Kalpler arasında imanın kurduğu o büyük irtibatın oluşturduğu dünyadır gönül coğrafyası. 'La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah' diyen, Rabbe secde eden her müminin olduğu her yeri biz gönül coğrafyası olarak görüyoruz. Bu Kadir Gecesi'nin bize kazandırdığı izzettir, itibardır. Kadir Gecesi'nin kadrini bilseydik insanlık farklı noktada olurdu. Yaratılış Kitabı, hidayetin rehberi, var oluşumuzun gayesini bize öğreten, hakkı, adaleti, tevhidi, Rabbimizi öğreten o muhteşem Kitap doğru anlaşılsa ve yaşansa bugün onurunu, izzetini, itibarını kaybeden insanlığın kadri yücelir."

- Kur'an-ı Kerim ve sünnet

Vahiyle ilgili ilahi kanunun, vahyin her insana doğrudan bildirilmesi şeklinde olmadığına değinen Görmez, Allah'ın insanlara vahyini bildirme yollarının sonsuz olduğundan bahsetti.

Allah'ın istemesi halinde insanların sabah kalktığında yastığının altında kendisine yazılı olarak gelmiş sayfalar bulabileceğine işaret eden Görmez, şöyle devam etti:

"Allah vahyini yıldızlarla göklere yazabilirdi ve herkes okuyabilirdi. Vahiy bir teoriler manzumesi olarak insanlar tarafından istismar edilmesin diye Allah, Hazreti Adem'den itibaren vahyi yaşanacak bir hayata dönüştürmek için insanlar içinden seçtiği seçkin bir Peygamber marifetiyle vahyi bildirmeyi kanun olarak kabul etti. Kitaba dair bunu anlamsız kılacak her yorum batıldır. Kitabın Peygambere vahyedilişinin hikmetini ortadan kaldıracak, Peygamber marifetiyle yaşanan bir hayata dönüştürme gayesini bir tarafa bırakan her türlü yorum Kitabın kendisine aykırıdır. Kitap ile Peygamberin arasını ayırmak, Peygambersiz bir Kitaba yönelmek, bu yüzyılın başında bir fitne olarak İslam coğrafyasına girmiş bir düşüncedir. Peygambersiz bir Kitap sadece insanların elinde kendi heva ve arzularına uygun olarak yorumladıkları bir teoriler manzumesine dönüşür. Allah bunu bildiği için Peygamberler vasıtasıyla gönderiyor. Allah Kur'an'da, Allah'a itaati ve Peygambere itaati beraber zikrediyor. Peygamberin görevi sadece Kitabı getirip bize tebliğ etmek demek değildir. Peygamber bize hem Kitabı getirdi hem hikmeti getirdi hem de bize Kitabı talim etti."

- "Bana Kur'an yeter" söylemi

İslam dünyasında bazı yanlış düşüncelerin geliştiğini bildiklerini kaydeden Görmez, Kur'an ile Rasulullah'ı birbirinden ayıran yanlış düşüncelerin ortaya çıktığını gördüklerini belirtti.

Tarih boyunca İslam medeniyetinin ana yolundan asla sapmamış ve bundan sonra da sapmayacak olan Türkiye'ye, bu tür fitnelerin, yanlış düşüncelerin sirayet etmesine asla izin verilmemesi gerektiğini söyleyen Görmez, "(Bana Kur'an yeter) söylemi Kur'an'ın kendisine aykırıdır. O Kur'an Peygambere vahyedilmiştir. Peygamberle birlikte gelmesi onun yaşanan bir hayata dönüştürülmesi içindir. Kitabın tatbiki konusunda biz Peygambere muhtacız. Zaman zaman Türkiye'de de bu tartışmaları görebiliyoruz. Belki bu kardeşlerimizle bir ilim ve hikmet atmosferinde bir araya gelerek, bu yüzyılın başında coğrafyamıza fitne olarak sokuşturulan, Kitapla sünnetin arasını ayıran bu yanlış düşüncelerin bu topraklarda asla kök salmaması için çaba göstermeliyiz." değerlendirmesini yaptı.

Sünnet ve hadisin sadece İslam'ın bilgi olarak ikinci kaynağı olmadığını anlatan Görmez, farklı coğrafyalarda yaşayan farklı kültürlere sahip müslümanları ümmet kılan özelliklerinden bahsetti.

- Hadid Suresi

Görmez, Hadid Suresi ile ilgili şunları ifade etti:

"Bu ayet bize şunu söylüyor, 'Ey müminler eğer siz Kitabı bırakırsanız, adaleti güç belirler. Güç mizanı bozar. Kitabı bırakırsanız adaleti kaybedersiniz. Siz eğer mizanı bırakırsanız o takdirde Kitap demire dönüşebilir, güce dönüşebilir, güç Kitaba yön vermeye başlar. Eğer siz gücü terk ederseniz Kitap teorilere dönüşür tatbik edemezsiniz o Kitabı.' İslam aleminde bu sorunu görüyoruz. Bugün DEAŞ benzeri terör örgütlerinin elinde Kitap demire dönüşerek kardeşler arasında savaşa ve kıtale yol açmaya başladı. Kitap, kainat ve insan. Bu üç kitabı birlikte okuyamadığımız zaman biz Kitabı anlayamayız. Kainatın ayetleriyle Kitabın ayetlerini birbirinden ayıramayız."

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı olarak yeryüzünde Kur'an sahibi olmak isteyen hiçbir Müslümanın Kur'an'sız kalmaması için başlattıkları kampanya kapsamında Sudan'da 100 bin Kur’an basıldığını ve AfrikaInın en ücra köşelerine kadar dağıtıldığını aktaran Görmez, 10 bin Kur'an'ın da Uygur Türklerine dağıtıldığı bilgisini verdi.