Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz Demokrasi Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış törenine katılarak, vatandaşlara hitap etti. 

Konuşmasına tüm vatandaşları selamlayarak başlayan Erdoğan, mahalli idareler seçimleri öncesinde Malatya'ya geldiklerinde AK Parti'yi zirveye çıkarmak üzere sözleştiklerini hatırlattı. 

"Rabbim hepinizden razı olsun." ifadesini kullanan Erdoğan, "Büyükşehir belediye başkanlığında yüzde 68,5 oy oranıyla Malatya'yı Türkiye ikincisi yaptınız." diye konuştu. 

Erdoğan, seçimde oy oranıyla birinci olan Konya'ya geçen hafta ziyaret yaptığını anımsatarak, "Bu tarihi başarının kazanılmasında emeği geçen, katkısı olan tüm kardeşlerime teşekkür ediyorum. Tabii en büyük teşekkürü de sizlere, Malatya halkına ediyorum." dedi. 

Malatya'nın tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de Türk milletinin büyük medeniyet ve kalkınma davasında en ön saflardaki yerini koruduğunu dile getiren Erdoğan, "Malatya'ya yakışan liderliktir. İnşallah bir sonraki seçimlerde Malatya'yı ikinci değil, birinci olarak ziyaret edeceğiz." ifadesini kullandı. 

"Malatya'nın sağlam durması çok önemli"

Vatandaşlara, "Bir sonraki seçimde birinci olmaya hazır mıyız?" diye soran ve "Evet" yanıtı alan Erdoğan, "Maşallah, barekallah, biz de Malatya'nın birincilik sevincini paylaşma sözünü şimdiden veriyoruz. Malatya'nın sağlam durması çok önemli. Malatya'nın sağlam durması demek doğunun sağlam durması demektir. Doğunun sağlam durması demek Anadolu'nun sağlam durması demektir. Anadolu sağlam durunca da Allah'ın izniyle önümüzde duracak kimse yok demektir. Ülkemize ve milletimize yönelik her saldırıda bir gözümüzle Malatya'yı takip ediyoruz. Şayet Malatya halkı bizimle birlikteyse karşımızda kim olursa olsun bir kat daha büyük bir azimle, cesaretle, kararlılıkla, yolumuza devam ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi bir kez daha çetin bir mücadelenin eşiğindeyiz. Ülkemizi Suriye ve Irak sınırları boyunca tümüyle kuşatmak için oynanan sinsi oyunu kısmen çökerttik. Suriye'nin kuzeyinin bir bölümü ile Irak sınırlarımızı önemli ölçüde güvenlik altına aldık." dedi.

İdlib tarafında rejimin yeni katliamlarına engel olmak için Rusya ve İran'la iş birliği halinde yoğun çaba harcadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Bir sonraki haftanın başında İstanbul'da Rusya ve İran liderleriyle üçlü zirvede bu konuları bir kez daha ele alacağız." diye konuştu. 

"Müttefikimiz terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde"

"Bizim için asıl tehditse Fırat'ın doğusundaki terör yapılanmasıdır." ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fırat'ın doğusundan başlayıp Irak sınırına kadar uzanacak bir güvenli bölge oluşturmak için Amerika ile görüşme halindeyiz. Amerika'yla da görüşüyoruz ancak bu konuda bizim istediklerimizle onların kafalarındakinin aynı şey olmadığını attığımız her adımda tekrar görüyoruz. Biz bölgede yuvalanan terör örgütünü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflerken onlar terör örgütüyle bizi aynı zeminde idare etmenin hesaplarını yapıyorlar. Anlaşılan o ki müttefikimiz bizim için değil, terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde. Böyle bir anlayışı reddediyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güvenli bölge derken ne kastettiğini 2015 yılından beri tüm muhataplarına defalarca izah ettiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Biz DEAŞ'la birlikte PKK ve uzantıları PYD-YPG-SDG'den temizlenmiş bir alan oluşturmak istiyoruz ancak bu şekilde ülkemiz topraklarında Avrupa'da veya başka yerlerde yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin kendi evlerine dönüp huzur ve güven içinde hayatlarını sürdürebilmelerini sağlayabiliriz. Aksi takdirde ne ülkemizdeki ne başka yerlerdeki Suriyeli sığınmacıların kendi ülkelerine dönüşü mümkün olamaz. Hiç kimse masum insanları terör örgütlerinin veya zalim rejim güçlerinin tehdidi altında yaşamaya mecbur bırakamaz. Ne Fırat'ın doğusunda ne de İdlib'de insanlık dışı böyle bir duruma rıza göstermeyeceğiz. Şayet bize bu mücadelemizde gereken destek verilmezse ülkemizdeki 3 milyon 650 bin Suriyelinin de İdlib'den sınırlarımıza dayanacak 2 milyon kişinin de önünü alamayız. Biz Fırat'ın doğusunu güvenli hale getirip orada en az 1 milyon kişinin iskanını sağlamak isterken yeni sığınmacı dalgalarına muhatap olmamıza yol açacak adımlara kesinlikle tahammülümüz yoktur." 

"Eylül bitmeden güvenli bölge kurulmazsa kendi yolumuza gideriz"

"Buradan, gücümüze güç katan Malatya'dan bir kez daha tekrarlamak istiyorum." ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

"Eylül ayı bitmeden Fırat'ın doğusunda kendi askerlerimizle fiilen güvenli bölge oluşumunu başlatmamış olursak artık kendi yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır. Bu iş öyle 3-5 helikopter uçuşuyla, 5-10 araç devriyesiyle, göstermelik birkaç yüz askerin bölgede bulunmasıyla olacak iş değildir. Orada 1 milyon kişiyi iskan edebilmek için şehirleri ve kırsalıyla tüm bölgeyi fiilen güvenli hale getirmiş olmalıyız. Bunun için ne kadarlık bir güç gerekiyorsa o kadarını kullanmakta kararlıyız. Bölge halkı zaten bizim yanımızda olacaktır. Terör örgütü bölge halkına güven verse, insanlar terör örgütüyle birlikte yaşamak istese zaten şimdiye kadar çıkıp gitmiş olurlardı ama bunların en çok istismar ettikleri, sembolleştirdikleri yerler başta olmak üzere hiç kimse çıkıp da oraya gitmiyor. Demek ki terör örgütü ülkemizdeki milyonlarca Suriyeli kardeşimize güven vermiyor."

Erdoğan, bu tecrübeyi Afrin'de de yaşadıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Afrin için de neler söyleniyordu neler. Peki ne oldu? Biz orayı iki aya bile varmadan güvenli hale getirdik ve herkes huzur içinde hayatına devam ediyor. Bu örgüt Münbiç gibi, Rakka gibi, diğer yerler gibi Fırat'ın doğusundaki bölgede de demografik yapıyı değiştirmek için sayısız insan hakları ihlalleri ve aleni infazlar yapmıştır, yapmayı da sürdürmektedir. Bu ihlallere göz yumanların Türkiye'nin bölgeyi güvenli hale getirme çabasına karşı canhıraş bir direniş sergilemesi herhalde demokrasiyle, hukuk devletiyle, insani hassasiyetlerle ilgili değildir. Türkiye'nin güvenli hale getirdiği hiçbir yerde en küçük bir insan hakkı ihlali olmamıştır. Fırat'ın doğusunda da aynı şekilde Suriyeli kardeşlerimizle birlikte huzur, güven ve istikrar içinde bir hayat alanı oluşturmakta kararlıyız."