Bienalin açılışında konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya'da bulunmaktan dolayı heyecanlı olduğunu belirterek, "Heyecanlıyım, duygusalım. Bu muhteşem, muhteşem olduğu kadar mübarek çatının altında konuşmak, hele hele garip asırlardan sonra konuşmak bayağı zor. Birçok duygusallığı da beraberinde getiriyor. Bugün burada Yeditepe Bienali’nin yapılmasını çok anmalı buluyorum. Kendi alanında dünyada bir ilk olan, 600 sanatçının 3 bine yakın eserini bünyesinde barındıran Yeditepe Bienali’nin geleneksel sanatlarımızın tanıtımında önemli bir rol oynayacağına inanıyorum. Bienalin bu tür organizasyonlarda sıkça tekrarlanan bir yanlışı düzelttiğin görmekten memnuniyet duyuyorum. Genellikle sergiler kapalı alanlarda icra ediliyor. Sanat eserlerini dört duvarın boğuculuğuna hapseden bu anlayış, estetiği öldürmenin yanında, eserlerin geniş kitlelere ulaşmasına da mani oluyor. Oysa İstanbul gibi her köşesi ayrı bir kültürün eserleri ile dokunmuş kadim bir şehrin bizatihi kendisi sanat galerisidir. Bu şehrin özellikle tarihi yarımadanın tamamı devasa bir Açıkhava müzesidir. Yeditepe Bienalinin başta şu anda bulunduğumuz Ayasofya olmak üzere her biri bir sana şahikası olan yarımada üzerindeki 30 tarihi mekandan istifade etmesini bu bakımdan kıymetli buluyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bienalin İstanbul'un kültürel hayatına canlılık katacağını ifade ederek, "Önümüzdeki 45 gün boyunca düzenlenecek sergi, seminer, panel ve konferansların şehrimizin kültür hayatına canlılık katacağına inanıyorum. Böylesine anlamlı ve zengin muhtevaya sahip bir projenin hayata geçmesine öncülük eden herkese şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.

"İslam medeniyetinde ihtişam ile sadelik, yeni ile eski, dünya ile ahiret iç içedir" 

"Kudema güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır diyor" diyen Erdoğan, sanat tarihine önemli eserler kazandıran şahsiyetleri anarak, şunları söyledi: "Peygamber efendimiz bir hadisinde ‘Allah güzeldir, güzeli sever’ buyuruyor. İşte sanat Allah’ın insana bahşettiği güzellikleri arama, bu güzelliklere ulaşma yolculuğunun adıdır. Üstat öyle diyor. Sanat Allah’I aramakmış meğer diyor. Sanat insanın dünya hayatını yine Allah’ın kuluna bahşettiği yetenek ve kabiliyetlerle güzelleştirme çabasının ürünüdür. Biz bu çabanın ürünlerinini mimariden, ahşaba kadar hayatımızın hemen her alanında görüyoruz. Asırlardır sanatkarların elinde taş, ağaç, iplik ve kağıt büyük bir şahesere dönüşüyor. Yüzyıllardır ehli hüner her biri el emeği eserleri ile hayatımıza ilahi güzelliği nakşediyor. Mimar Sinan’ın elinde taş bugün bile görenleri kendine meftun eden Selimiye’ye, Süleymaniye’ye dönüşüyor. Hacıabdulaziz oğlu Mehmet sert bir ceviz ağacından Bursa Ulucami’nin o muhteşem mimberini yapıyor. Şeyh Hamdullah’ın, Hafız Osman’ın kaleminin mürekkebinden her biri zerafet örneği olan hille-i şerifler hüsnü hatlar ortaya çıkıyor. Güzeli ihya gayreti sadece bina yapmıyor. Aynı zamanda Buhara, Kudüs gibi Şam, İstanbul gibi ruhu olan şehirler inşa ediyor. Merhum Ahmet Hamdi Tampınar ‘cedlerimiz inşa etmiyor ibadet ediyorlardı’ derken aslında sanatkarlarımızın madde, çevre ve eşya ile kurduğu bu özel ilişkiyi de anlatmaktadır. Adeta bu yapılanların birer ibadet olduğunu ifade ediyorlar. Her medeniyet arka planında işte böyle bir anlayışı, madde ve hayata dair bakış açısını barındırır. İslam medeniyetinde ihtişam ile sadelik, yeni ile eski, dünya ile ahiret iç içedir. Bizim geleneğimizde sanatkar tabiatta Allah’ın güzelliğini gören ve bu güzelliği taşa kağıda, ahşaba, demire işleyendir. Medeniyetimizdeki her bir sanat eserinin güzelliği zarafeti yanında bize kulluğumuzu, bu dünyadaki var oluş gayesini hatırlatmasının sırrı işte budur."

"Millet olarak, elimizdeki hazinenin kıymetini bilmiyoruz" 

Kültürel hayata ve eserlere gereken önemin verilmediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizler tarih boyunca medeniyetlerin kavşağında yer almış bir ülkede yaşıyoruz. Ne mutlu bizlere. Tabii biz burada aslında vere vere eriye eriye buraya geldik. İşte gidelim asırlar gerisine. 18 milyon kilometrekareden buralara geldik. 780 bin kilometrekareye geldik. 19'uncu asrın başlarında 5 milyon kilometrekare bir alana sahiptik. Bu kadar kısa zamanda 780 bin kilometrekareye düştük. Kimse bunun hesabını sormuyor. Bundan sonrası bizim için çok hassas. Çok dikkatli olmaya mecburuz. İstanbul’un yanında Hatay’dan Kayseri’ye, ülkemizin dört bir tarafından medeniyetlere beşiklik yapmış yerlerimiz var. Topkapı’daki eserlerin bir benzerini kapasite ve çeşitlilik itibariyle dünyada hiçbir müzede bulamazsınız. Ancak millet olarak pekçok konuda olduğu gibi burada da elimizdeki hazinenin kıymetini bilmiyoruz. Ne kendimize, ne de yurt dışına bu güzellikleri layıkıyla tanıtıyoruz. Adeta müflis tüccar gibiyiz" diye konuştu.