Bazen özlüyorum, hiçbir şeyi özlemediğim günleri. O günlerde, tarihin rahminde getirdiği bir ihtişam vardı, biz o maziyi atiye hâkim kılacak bir sevdaya yakalanmıştık. Güzel günlerdi.

Hesabımız yalnızca millet namınaydı.
O günlerde yazdığım bir şiirim siz kıymetli dostlarımızla paylaşayım istedim;
O günlerimin hissini yaşamış bilcümle kim varsa, hediyemiz olsun;

Yaz Biraz...
Yaz diyor içimden bir ses.
Yaz!!!
Günahının sevabının aşkına.
Çalan derde, tüten efkâra, tüm yarım şarkılara,
Meydana, meyhanaya, aya,
Göğe sığmayan sevda aşkına yaz.

Dervişler içermiş şarabın en hasını.
En has sarhoşluğu onlar bilirmiş.
Onların sarhoşluğuna yaz.
Sarhoşluğunu yaz.
Hoş olurmuş meyhana sohbeti,
Sohbetin başına saki derlermiş.
Sakin olurmuş sakiler.
Sakiler bilirmiş meyhananın en sadığını.
Sakiyi yaz.
Sadığı yaz.

Bize düşeni yaz.
Yanlış zamanda formatlanmış algılarımıza aldırış etmeyen,
At gözlüğü tabirini mecaz anlama düşürenleri yaz.
Herkesin içinde herkes olamayan yanımızı,
En durgun zamanda akan en deli kanımızı yaz.
Alına, gözlerimizin rengini,
Akına, gözlerimizin ferini verdiğimiz bayrağı yaz.
Sigara değil cigara içen dudağımızı,
En deli sevişmelerimizi yaşadığımız,
En has tütünleri,
Dumanları yaz.
Duvara çaktığımız resimlerde aradığımız tarihi,
Nasıl da yafta etmişler boynumuza?
Yaftamızı yaz.
Biri birinden farkı olmayan haftamızı yaz.
Kirli sakallarımıza astığımız temiz yanlarımızı,
Saçlarımızla ağaran esmer duygularımızı,
Yüzümüzde beliren çizgilerdeki adamlığı,
Kimsenin anlayamadığı,
Anlamlandıramadığı diğerkâmlığı yaz.
Yaz diyor işte içimden bir ses.
Ya yaz, ya toprağı kaz biraz.
Ne biliyim işte, yaz biraz.

Selamsız geçmediğimiz türbeyi,
Simitçi ablamızı,
Sabahları cigaramızı ayıran Battal ağabeyi,
Borcunun kazasını yolu uzatarak yaptığımız bakkal İdris'i,
Kapıda, anasının kırığına bakar gibi bakan hışırtılı üniforma şımarığını,
"bu halinle olmaz" diyen fakülte güzelini,
O güzelin ellerini,
Fakülteyi dağ, onu ceylan yapan edayı,
Paltonun arasına sıkışmış zulayı,
Parasız geçen bir buçuk ayı yaz...
Kışları ağzımda donan bıyıklarımı,
Yan yatmış kayık ahvalinde umutlarımı,
Bu bahar da takamayacağım yüzüğü,
Velhasıl kışları yaz...
Kışın olurmuş militanların aşkı,
Yaz aşklarının riyasını,
Benim tutkun olduğum gözlerin karasını yaz.

Spartaküs en korkağı olsaydı tüm kölelerin,
Makyevelli 16. Lui'nin fikir babası,
Leheb beşinci ışığı olsaydı güneşin,
Jean D'arc Fransa'nın en meşhur fahişesi olsaydı
Ya da
Olmasaydı Pamuk Prensesin kristal ayakkabısı
Ne değişirdi güne dair?
Günü yaz. Güneşi yaz.

Biraz sövermiş şair,
Edebi aşar, yatına bakarmış bazen,
Ne kaldı edebe dair,
Sövemediklerimi yaz.
Öyle ya,
Olmasaydı Pamuk Prensesin kristal ayakkabısı,
Ne değişirdi güne dair?
Biraz sövermiş şair,
Ne kaldı edebe dair.