Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ”İslam düşmanlığı devlet başkanlığı seviyesinde teşvik ediliyor, destekleniyor. Fikir özgürlüğü bahanesi altında Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. Türkiye’nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların batılı ülkelerde elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını da anlayamıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 12. Büyükelçiler Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantının ilk çevrimiçi Büyükelçiler Konferansı olduğunu, bu çapta yerli yazılımla gerçekleştirilen ilk resmi program olduğunu belirtti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisini, bu teknolojik alt yapıyı Türkiye’ye kazandıran Türk mühendislerini kutladı.

“SALGIN SÜRECİNDE ULUSLARARASI ÖRGÜTLERDEKİ ATALET DAHA DA BELİRGİN HALE GELMİŞTİR”

Salgının dünya genelinde üstü örtülen birçok çarpıklığın gün yüzüne çıkmasını sağladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece maddi zenginliğin sosyal adalet ve refahı temine yetmediği salgın döneminde çok acı bir şekilde tecrübe edildi. Ekonomik bakımdan çok güçlü ülkelerin sağlık alt yapıları ve sosyal güvenlik sistemlerinin ne kadar zayıf olduğunu bu süreçte görmüş olduk” diye konuştu.

Türkiye’nin bu zorlu süreçte başarılı bir sınav verdiğini belirten Erdoğan, 141 ülkeden 100 binden fazla insanın bu dönemde aileleri ile buluşturulduğunu, yaşadıkları ülkede tedavi imkanı bulamayan 233 vatandaşın ambulans uçakla Türkiye’ye getirildiğini söyledi. Erdoğan, Türkiye’den yardım talep eden 155 ülkeye yardımda bulunulduğunun altını çizdi.

Mücadelenin henüz bitmediğini de belirten Erdoğan, son haftalarda tüm dünyada vaka, hasta ve vefat sayılarının ürkütücü boyutlara ulaştığını söyleyerek, “Bu dönemi de yine kendi önceliklerimiz çerçevesinde yönetmeye çalışıyoruz. Karamsarlığa kapılmadan, rehavete düşmeden, 83 milyonun menfaatlerini düşünen bir anlayışla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

Salgınla birlikte dünyanın yeni bir döneme girdiğini ifade eden Erdoğan, “Uluslararası kuruluşlar bu yeni dönemi okumakta etkisiz ve çaresiz kalıyor. Salgın sürecinde uluslararası örgütlerdeki atalet daha da belirgin hale gelmiştir. Eskiler ‘dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulmaz’ diyor. Biz de zihniyetimizi, kurumlarımızı, ve kurallarımızı bu yeni dönemin şartlarına göre düzenlemeden uluslararası örgütlerdeki itibar kaybının önüne geçemeyiz. Haklı yerine güçlüyü, çoğunluk yerine bir avuç azınlığı, fakir yerine zengini koruyan mevcut küresel sistemin aynı şekilde devam etmesi mümkün değildir. Türkiye olarak bu acı gerçeği yıllardır BM kürsüsünden ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyerek ifade ediyoruz. İnsanlığın barışı, huzuru ve ortak geleceği için güç yerine adalet eksenli yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyoruz. Bu tespitlerimizi ilk gündeme getirdiğimizde bize mesafeli yaklaşanlar bile artık reform ihtiyacını kabullenmeye, Türkiye’nin tezlerini desteklemeye başladı. Önümüzdeki dönemde bu çağrımızı daha güçlü bir şekilde dillendirmeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

“ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE YENİ PİŞMANLIKLAR YAŞATMAMAKTA KARARLIYIZ”

Ekonomik arenanın yeniden şekillendiği bir kavşakta olunduğunu söyleyen Erdoğan, “Bu kritik kavşakta Türkiye’nin tarihinden, beşeri sermayesinden, jeostratejik konumundan kaynaklanan avantajlarını ne ölçüde kullanabileceği bugün atabileceği adımlara bağlıdır. Ülkemiz maalesef gerek İkinci Dünya Savaşı, gerekse soğuk savaş sonrasında önüne açılan fırsat pencerelerini değerlendirememiştir. Ülkemize ve milletimize yeni pişmanlıklar yaşatmamakta kararlıyız. Ülkemizin yeni dönemin kurucu iradelerinden biri olması için var gücümüzle çalışıyoruz. Dış politikada adımlarımızı atarken pergelin ucunu daima milletimizin hak, hukuk çıkarlarına sabitliyoruz. İlkelerimizden, kadim değerlerimizden taviz vermeden milli menfaatlerimizi savunuyoruz. Köklü müttefiklik ilişkilerinin terör örgütlerinin ihtiraslarına kurban edildiği, demokrasi havarilerinin demokrasinin canına kast ettiği herkesin başının çaresine baktığı tabloda bizde kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz. Suriye’de icra ettiğimiz harekatlarla sadece DEAŞ, PKK-YPG’li teröristleri sınırlarımızdan uzaklaştırmakla kalmadık, aynı zamanda Türkiye’ye sığınan 411 bin Suriyeli kardeşimizin memleketlerine geri dönüşünü temin ettik. İdlib’deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin, büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. Bir o kadarını da Suriye’de bakımını yapıyoruz. Dünyada bunun benzeri başka ülke yok, sadece Türkiye bunu yapıyor. Dünyada fakir fukara, garip gurebanın yanında olduklarını söyleyenlerin hiç birisinin attığı böyle adım yok. Bu kapitalist ekonominin temsilcileri olanlar, parası pulu çok olanlar, bunlarının hiç birinin attığı bu tür adım yok. Türkiye bu adımı insani ve vicdani olarak bu adımı atmıştır, atmaya devam edecektir” dedi.

“TEHDİT, ŞANTAJ DİLİNİN HİÇBİR FAYDA SAĞLAMAYACAĞI ARTIK ANLAŞILMALIDIR”

Irak’ta gerçekleştirilen operasyonlarla bölücü terör örgütünün belinin kırıldığını, Libya’da meşru hükümetin çağrısı üzerine sağlanan desteğin hem ülkenin iç savaşa sürüklenmesine hem de Trablus’un düşmesine engel olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bugün Libya’da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse bunda Türkiye’nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor. Eğitimden askeri işbirliğine, enerjiden sağlığa, ekonomiden ticarete kadar her alanda Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki her türlü gelişmenin yükünü taşıdığını, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına rıza gösterilmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, ”Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin provokasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı, soğukkanlı davrandık. Bu meselede haklı olmanın ülkemize sağladığı özgüvenle hareket ediyor, müzakere masasından asla kaçmıyoruz. AB’nin Türkiye’yi kendisinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Tehdit, şantaj dilinin hiçbir fayda sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır. Doğu Akdeniz’e kıyıdaş tüm bölge ülkelerinin ve Kıbrıs Türklerinin de yer alacağı konferans önerimiz, sorunu diyalogla çözme irademizin tezahürüdür. Karadeniz’de keşfettiğimiz 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervi bu doğrultudaki irademizi daha da güçlendirmiştir. İnşallah Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerden de yakında müjdeli haberler alacağımızı ümit ediyorum” şeklinde konuştu.

“GÖZLERİ YAŞLI İZLEDİK”

Türkiye’nin istese de Balkanlar’dan Türkistan’a, Afrika’dan Ortadoğu’ya uzanan gönül coğrafyasındaki kardeşlerinin sorumluluğundan kaçamayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye istese de Filistin’e, Somali’ye, Temen’e, Bosna’ya, Afganistan, Pakistan, Arakan’a sırtını dönemez. sorumluluğundan kaçamaz. Tek millet, iki devlet şiarını paylaştığımız Azerbaycan topraklarının işgal edilmesine sessiz kalamazdık ve sessiz kalmadık. Biz şuanda Afganistan’dayız, Azerbaycan’dayız, bunlar bizim kardeşlerimiz, soydaşlarımız. Ermenistan’ın 28 yıllık zulmü karşısında Minsk Üçlüsü her türlü ihtimallerle Azeri kardeşlerimizi orada, Azeri Türklerinin ifadesiyle ‘kaçkın’ yaşattı. 28 yıl süren bu acımasız işgale Minsk Üçlüsü çözüm üretmedi. Hep oyalamaca. Bunu kendileri ile konuştuğumuzda bize hiçbir zaman çözüm üretmediler. Çözüm üretmek gibi bir dertleri yoktu. Şimdi Azeri kardeşlerimiz kendi göbeklerini kendileri kesti ve işi bitirdi. Şimdi biz gözleri yaşlı olarak dün İlham Aliyev kardeşimizin Şuşan’ın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları ekranda izledik. Niye? İki devlet, tek millet olmanın aşkı budur da onun için. Dün Şuşan’ın işgalden kurtarılmasıyla beraber sevincimiz ve umutlarımız daha da artmıştır. Merhum Mehmet Emir Resulzade’nin dediği gibi ‘bir kere yükselen bayrak bir daha inmez, inmeyecektir.’ Dağlık Karabağ’daki işgal bitene kadar mücadele bayrağı inşallah inmeyecektir. İnşallah kısa sürede işgal altındaki başta Kelbecer ve Laçin olmak üzere buralar da sahiplerine inşallah teslim edilecektir” açıklamasında bulundu.

“MÜSLÜMANLARIN KUTSALLARINA YÖNELİK ALÇAKÇA SALDIRILAR DÜZENLENİYOR”

İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının yurt dışında yaşayan milyonlarca insanı hedef alan varoluşsal bir dönüştüğünü belirten Erdoğan, “Her gün Türklere ve Müslümanlara ait bir camiye, mescide veya okula, işyerine yapılan tacizin haberini alıyoruz. İslam düşmanlığı devlet başkanlığı seviyesinde teşvik ediliyor, destekleniyor. Fikir özgürlüğü bahanesi altında Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. İslam düşmanlığı ile mücadele etmek hem inancımızın hem de yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. 40 yılda 50 bin vatandaşını bölücü teröre kurban vermiş, DEAŞ ile göğüs göğse çarpışan tek ülke olarak elbette masumlara yönelik şiddeti tasvip etmiyoruz. Ancak, Türkiye’nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların batılı ülkelerde elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını da anlayamıyoruz. PKK terörü tarafından şehit edilen onlarca öğretmenimiz için en ufak üzüntü beyan etmeyenlerin, YPG’nin elebaşlarını kırmızı halılarla saraylarda ağırlayanların bizim tavrımızı sorgulamasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Türkiye terörle mücadelede dünyanın en ilkeli, en kararlı ülkesinden birisidir. Maruz kaldığımız her türlü ithama, küresel barış ve istikrara katkıda bulunacak adımlarla cevap vermeyi sürdüreceğiz” dedi.

Erdoğan, önümüzdeki yılsonu ya da 2022 başı gibi New York’taki başkonsolosluk binasının bitirilmiş olacağını söyledi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na binanın kaç katlı olduğunu soran Erdoğan, Bakan Çavuşoğlu’ndan “32 kat” cevabını aldıktan sonra, “BM binasının tam karşısında, mimarisiyle muhteşem bir eseri ülkemize ve milletimize kazandırmış olduk. İnşaatımızın bitimiyle birlikte bundan sonra Amerika’daki toplantılarımızı, görüşmelerimizi orada farklı imkanlarla yapma fırsatını bulmuş olacağız” diye konuştu.

Siber saldırılara karşı her anlamda teyakkuzda olmak kadar bu saldırılara karşı önleyici çalışmalar yapmanın büyük önem kazandığını söyleyen Erdoğan, “TUBİTAK ile birlikte ilk milli kripto ve belge yönetim sisteminin uygulamaya konması bu bakımdan kritik bir adımdır” şeklinde konuştu.

“HERKESTEN İŞ ODAKLI, ÇÖZÜM ODAKLI, İNSAN ODAKLI BİR TAVIR BEKLİYORUZ”

“Ülkemiz artık geçmişin korkuları, eski dönemin alışkanlıkları ile geleceğini inşa edemez” açıklamasında bulunan Erdoğan, konuşmasının sonunda büyükelçilere seslendi:

“siyasetin, ekonominin, iletişimin, insan ilişkilerinin kökten değiştiği bir iklimde devlet bürokrasisinin değişmesi kaçınılmazdır. Son 18 yılda hayata geçirdiğimiz düzenlemelerle bu anlamda ciddi bir paradigma değişikliğine gitmiş bulunuyoruz. Bürokrasimizin eski hantal, vatandaşa karşı mesafeli, hatta vatandaşa tepeden bakan kibirli tavrına son verdik. Devletimizin kapılarını etnik kökeni, siyasi görüşü, dış görünüşü ne olursa olsun insanımızın tamamına sonuna kadar yaklaşma talimatı verdik ve kucağımızı açtık. Siyasette olduğu gibi bürokraside de herkesten iş odaklı, çözüm odaklı, insan odaklı bir tavır bekliyoruz. Yaşadığı halkın arasına girmeyen, bulunduğu ülkenin kültürünü öğrenmeyen, kendini sadece sefarete veya resepsiyonlara hapseden bir anlayışın günümüzün dünyasında başarı şansı yoktur. Asırlara sari birikimiyle hariciye Teşkilatımızın geleneğinden güç alarak geleceği kucaklayacağına inanıyorum. Tüm büyükelçilerimizden görevlerini yaparken büyük bir milletin, köklü bir medeniyetin temsilcisi olduklarını asla unutmamalarını rica ediyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu sorumluluğu hakkı ile taşıyacağınızı, ülkemizin ve milletimizin gururu olacağınızı biliyorum.”

-İHA-