Avrupa Birliği (AB) ülkeleri Fransa ile İspanya arasında Fas üzerinde etkinlik kurma temelli bir rekabet sürerken, ekonomik olarak Madrid'e siyasi olarak ise Paris'e ihtiyaç duyan Rabat bu eksen üzerinde bir denge siyaseti yürütmeye çalışıyor.

Son dönemde Fransa'nın büyük bir kısmını finanse ettiği "yüksek hızlı tren" projesi ve İspanya'nın yaptığı "2030 Dünya Kupası'na beraber ev sahipliği yapma" teklifi, iki AB ülkesinin Fas üzerinde ilan edilmemiş rekabetini açıkça gözler önüne seriyor.

Afrika'nın ilk yüksek hızlı treni 15 Kasım'da Fas Kralı 6.Muhammed'in de katıldığı görkemli bir törenle hizmete açıldı. Açılışta projenin yüze 60'ını finanse eden Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da hazır bulundu. Eylül 2011'de Kazablanka ve Tanca'da inşaatına başlanan ve "El-Burak" adı verilen bu proje, Paris ile Rabat arasında ekonomik ilişkilerde gelinen seviyenin ulaştığı gösteriyor.

Hızlı treninin açılışından birkaç gün sonra İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in göreve geldiği haziran ayından bu yana Fas'ı ilk kez ziyaret ederek, Kral 6.Muhammed ile görüşmesi dikkatleri çekti. Sanchez bu görüşme sırasında "2030 Dünya Kupası'na İspanya, Fas ve Portekiz'in birlikte ev sahipliği yapması" fikrini ortaya attı.

İspanya Başbakanı Sanchez'in, Faslı mevkidaşı Sadeddin el-Osmani ile yaptığı basın toplantısında, iki ülke arasındaki "güçlü ve "sağlam ilişkiler" vurgusu gözden kaçmadı. Ülkesinin Fas'ta önemli yatırımlar yaptığını kaydeden Sanchez, İspanya'nın başta göç olmak üzere tüm konularda Rabat ile iş birliğini güçlendirmek istediğini belirtti.

Fransa ve İspanya rekabeti

AA muhabirine konuşan Faslı uzmanlar, Rabat'ın Fransa-İspanya ekseninde izlediği dengeli siyaseti değerlendirdi.

Rabat'taki 5. Muhammed Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Taceddin el-Hüseyni, Fas'ın İspanya ve Fransa ile kurduğu ikili ilişkilerin üyelik sürecinde olduğu AB ile ilişkilerinde iki önemli ekseni oluşturduğunu söyledi.

Hüseyni, Fas'ın İspanya ve Fransa ile kurduğu ikili ilişkiler sayesinde konumunu AB içinde "ileri statü" sıfatı sahibi bir ülkeye yükselttiğini ve Ekim 2008'den itibaren bu sıfatla çeşitli anlaşmalar yaptığı ve Avrupa finansmanından faydalandığını ifade etti.

Bazı çevreler tarafından birçok kez Fas'ın ekonomik açıdan Avrupa'daki ilk ortağının Fransa olduğu söylense de Hüseyni, İspanya'nın bu konuda zaman içinde Paris'i geride bıraktığını dile getirdi.

İspanya'nın bu atağının ardından Fransa'nın yeniden eski konumuna ulaşma mücadelesi içine girdiğini belirten Hüseyni, "Fas'ın daha fazla yatırım çekmesini sağlayan bu rekabet ortamı herkesin yararına." dedi.

Bu rekabetin Fas'a yansımalarının en güzel örneklerinden birinin "yüksek hızlı tren projesi" olduğunu kaydeden Hüseyni, söz konusu projenin Fas'ı Afrika'da hızlı tren sistemine sahip ilk ülke yaptığını vurguladı.

Hüseyni, bu tür projelerin Afrika ülkelerine teknoloji ve yatırım transferi noktasında Fas'a stratejik bir rol kazandırdığını ve Çin'den gelen ve kaçınılmaz şekilde Fas'tan geçecek olan "İpek Yolu" projesi konusunda ülkenin potansiyelini artırdığını belirtti.

Faslı akademisyen ayrıca tüm bu faktörlerin "ikili rekabet fırsatı tanıyan siyasi ve ekonomik istikrarı sayesinde Fas'ı merkezi bir konuma taşıdığını" söyledi.

"İspanya ile Fransa'nın Fas stratejisi farklı"

Birinci Muhammed Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Halid eş-Şeyat ise her ikisi de AB üyesi olan Fransa ve İspanya'nın dış politikada birbirine yakın bir siyaset izlemesi beklenirken, koordinasyondan uzak bağımsız politikalar yürüttüklerine dikkati çekti.

Fas-İspanya ilişkilerinde son yıllarda büyük gelişme yaşandığına işaret eden Şeyat, "Fransa ve İspanya arasında Fas ile ilişkiler konusunda gerçek bir rekabet var ancak stratejileri farklı." dedi.

İspanya hükümetindeki iktidar değişikliğine rağmen iki ülke arasındaki dengeli ekonomik ilişkiler ve ileri seviyedeki yatırımlar nedeniyle Madrid'in Fas'a yönelik dış politikasının değişmediğini kaydeden Şeyat, şöyle devam etti:

"Fas-İspanya ilişkilerinde lokomotif konuma sahip ekonomi başlığı, ikili ilişkileri belirli bir yöne doğru götürüyor. Bu bağlamda İspanya Fas'ın AB ile yaptığı balıkçılık anlaşmasını destekledi. Ayrıca İspanya parlamentosu da Polisario'nun burada yapacağı toplantıya izin vermedi. Bunların hepsi iki ülke arasında siyasi ilişkileri de etkileyebilecek, ekonomik bağlar olduğunu vurgulayan önemli politik mesajlardır."

Fransa-Fas ilişkilerinin "özel boyutu"

Fransa'nın tarihi ve sömürü mirasının İspanya- Fas- Fransa denklemin merkezi bir rol oynaması ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi olması hasebiyle Paris-Rabat ilişkilerinin özel bir niteliği olduğuna dikkati çeken Şeyat, "Batı Sahra sorununda Fas'ın asıl siyasi destekçisi olan Fransa, BMGK'da birçok konuda Fas lehine 'veto hakkını' kullanabileceğine yönelik yeşil ışık yaktı." diye konuştu.

Şeyat, şunları kaydetti:

"Mantıken Fas-İspanya ilişkilerinin daha güçlü olması gerekiyor. Ancak Fransa'nın BMGK'daki statüsü ve burada Fas'a verdiği destek, Rabat yönetiminin yüksek hızlı tren projesinde olduğu gibi rekabetçi yatırım mantığını bir kenara bırakıp Paris'i tercih etmesine neden oluyor. Çünkü uzun vadede esas belirleyici olan toprak bütünlüğü meselesidir (Batı Sahra meselesi)."

Rekabetin Fas'ın iki müttefikinin ülkenin toprak bütünlüğü konusundaki desteğini etkisi konusunda Şeyat, "Bu rekabetin İspanya'nın, Batı Sahra konusunda Fas'a olan desteğini etkileyeceğini sanmıyorum." ifadesini kullandı.

Fas'ın ortaklıklarını çeşitlendirdiğine işaret eden Şeyat, "Fas, yumurtalarını tek bir sepete koymuyor ve ortaklıklarını çeşitlendiriyor." dedi.

Batı Sahra Sorunu

Fas'ın, 1975 yılında eski İspanyol sömürgesi Batı Sahra'yı topraklarına katmasının ardından Cezayir'in destek verdiği bağımsızlık yanlısı Polisario Cephesi ile Fas yönetimi arasında gerginlik başladı.

Polisario Cephesi, 1991De BM ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasına kadar Fas güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyordu. Ateşkes anlaşmasından bu yana Batı Sahra'nın statüsüyle ilgili görüşmeler yapılsa da henüz başarıya ulaşamadı.

Fas bölgenin kendi egemenliğinde kalması gerektiğini savunurken, Polisario Cephesi ise Batı Sahra'nın bağımsız devlet olduğunu ileri sürüyor ve kendi kaderini belirlemek için referandum yapılmasını istiyor.

Batı Sahra'dan on binlerce kişiyi topraklarında barındıran Cezayir de referandum önerisine destek veriyor.

Fas yönetiminin dış politikası yıllardır Batı Sahra sorunu ekseninde şekilleniyor. Polisario Cephesi'ne verilen uluslararası desteği kesmeye çalışan Fas, tüm dış politikasını bu sorununun gölgesi altında yürütüyor.