TALLİN (AA) - Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Avrupa'da yükselen aşırı sağa ilişkin, "Dış düşmanlardan kendimizi koruma konusunda güçlü bir askeri ve güvenlik kapasitesine sahip olsak bile biz gözlerimizi dışarıya dikmişken bugün sorun içeriden kaynaklanıyor." değerlendirmesinde bulundu.

İki günlük ziyaret için Estonya'nın başkenti Tallin'de bulunan Çelik, Estonya Dış Politika Enstitüsü’nde eski parlamenter ve diplomat Aap Neljas'ın moderatörlüğünde “Avrupa, Ortak Geleceğimiz: Türk Bakış Açısı” başlıklı bir konuşma yaptı.

Avrupa'da son dönemde aşırı sağın yükselmesi hususunun çok dikkat çekici olduğunu belirten Çelik, AB'de özellikle İngiltere'nin birlikten ayrılması (Brexit) sürecinden itibaren Türkiye ve İslam karşıtı söylemlerin arttığını dile getirdi. Çelik, Türkiye ve İslam karşıtı söylemleri ortaya koyanların süreç sonunda kaybeden taraf olduklarını hatırlattı.

Avrupa'nın ve demokrasisinin geleceği için sınırların NATO çerçevesinde güçlü bir iş birliği ile korunduğunun altını çizen Çelik, "Ancak bugün, dış düşmanlardan kendimizi koruma konusunda güçlü bir askeri ve güvenlik kapasitesine sahip olsak bile biz gözlerimizi dışarıya dikmişken bugün sorun içeriden kaynaklanıyor." dedi.

Gelecek dönemde güçlü reformlara imza atılmazsa, demokratik ve ekonomik kazanımlar olmazsa aşırı sağın Avrupa'da daha da yükseleceği uyarısında bulunan Çelik, bu durumun da Avrupa demokrasileri için en büyük tehdidi oluşturacağına işaret etti.

Çelik, DEAŞ, El Kaide gibi terör örgütleriyle güçlü bir şekilde mücadele ederken, Avrupa'nın içinde de tehdit oluşturan unsurlara karşı aynı şiddette mücadele verilmesi gerektiğine dikkati çekti.

- "Türkiye düşmanlığına göz yummak AB karşıtlığını güçlendirir"

Türkiye düşmanlığının ardında yabancı ve göçmen düşmanlığı, antisemitizm, İslam düşmanlığı ve en kökte de AB değerlerine karşıtlık gizlendiğini belirten Çelik, "Bugün, Türkiye düşmanlığı yapan siyasi hareketlere göz yumanlar, esasında Avrupa içerisinde AB karşıtlığının güçlenmesine göz yummuş oluyorlar." diye konuştu.

Avrupa'da diğer inanç grupları için alınmayan kısıtlayıcı kararların sadece İslam'a karşı alındığını ifade eden Çelik, bu tür tutumların radikalleşmeyi ideolojik olarak güçlendirdiğini, istismar alanı açtığını kaydetti. Bakan Çelik, terör örgütleri, aşırı sağ, İslamofobi ve göçmen düşmanlığına karşı mücadeleyi bir arada yürütmek gerektiğini vurguladı.

Bu noktada merkez sağ ve merkez sol partilerin ilkeli bir tutum üretmesi ve AB'nin içe kapanmasının engellenmesi gerektiğini bildiren Çelik, "AB yerinde saydığı müddetçe bu sefer kendi içinde mikro milliyetçilikler türer. Genişleme politikası durduğu andan itibaren Avrupa'nın içerisindeki sorunlar, çeşitli ayrılıkçı hareketlerin ortaya çıkması güçlenmiştir." ifadelerini kullandı.

Çelik, AB'nin sadece üye ülkelerin dayanışması ile sınırlı "Avrupa Birleşik Devletleri" gibi hareket etmemesi gerektiğinin altını çizdi.

- "Türkiye, AB'ye herhangi bir yük veya problem getirmez"

Türkiye'nin tarihi açıdan her zaman bir Avrupa devleti konumunda bulunduğunu belirten Çelik, 63 yıldır süren AB ile üyelik müzakereleri çerçevesinde son 15 yılda gerçekleştirilen güçlü reformlarla önemli bir dönüşüm sağlandığını bildirdi.

İdeolojik sebeplerle Türkiye'nin AB üyeliğinin sürekli geciktirildiğine dikkati çeken Çelik, bunu özel görüşmelerinde bazı AB üyesi ülkelerin yetkililerinin de kendisine söylediğini aktardı.

Yetkililerin Türkiye'nin Müslüman, güçlü ve stratejik önemi bulunan bir ülke olması sebebiyle AB'ye alınamayacağını belirttiklerini aktaran Çelik, Müslümanlık argümanının son derece tehlikeli olduğunu çünkü bunun bir siyasi değerler birliğinden ziyade "Hristiyan Kulübü" olmayı doğuracağını kaydetti.

Çelik, terörizmle mücadelede Türkiye'nin önemine ilişkin, "Türkiye gibi Müslüman bir ülke çıkıp 'DEAŞ İslam'ı temsil edemez. DEAŞ, İslam'ın ve insanlığın düşmanıdır' dediği zaman DEAŞ'in ideolojik olarak buna karşı söyleyeceği bir şey yoktur. O sebeple de en etkili mücadeleyi Türkiye vermektedir. Eğer Türkiye, bundan 10 sene evvel AB üyesi olsaydı bugün bu radikalizme karşı mücadele açısından ideolojik olarak daha güçlü bir AB söz konusu olabilirdi." değerlendirmesinde bulundu.

İkinci olarak Türkiye'nin büyük ve stratejik bir ülke olması konusunda ise Çelik, Türkiye'nin güney sınırlarında, Suriye ve Irak'ta savaş varken, DEAŞ, PKK, FETÖ gibi birden çok terör tehdidi ile karşı karşıyayken ve bir yıl önce darbe girişimine maruz kalmışken, AB ortalamasının çok üzerinde bir büyüme oranına sahip olduğunu söyledi. Çelik ayrıca Türkiye'nin bu koşullarda 3 milyonun üzerinde sığınmacıya da ev sahipliği yaptığının altını çizdi.

Türkiye'nin bu şartlar altında AB'ye üyelik, fasılların açılması konusunda net bir iradesi bulunduğunu ifade eden Çelik, "Türkiye, AB'ye girdiği zaman herhangi bir yük veya problem getirmez. AB'nin sorunlarının çözümünde önemli bir stratejik kazanım ortaya koyar." dedi.

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili, "Türkiye bir Avrupa devleti ve demokrasisi olarak yoluna devam edecek. Bugüne kadar AB üyesi olmadan buraya geldik bundan sonra da AB üyesi olmadan yolumuza güçlü bir şekilde devam edebiliriz." ifadelerini kullandı.

Estonya'nın başkenti Tallinn'e yaptığı iki günlük ziyaret çerçevesinde Çelik, Estonya Dış Politika Enstitüsü’nde eski parlamenter ve diplomat Aap Neljas'ın moderatörlüğünde “Europe, Our Common Future: A Turkish Perspective/Avrupa, Ortak Geleceğimiz: Bir Türk Bakış Açısı” başlıklı konuşma yaptı.

Türkiye'nin Suriye ve Irak kaynaklı istikrarsızlıklar sebebiyle 3 milyon civarındaki mülteciye ev sahipliği yaptığını anlatan Çelik, Avrupa'da ise birkaç yüz veya bin mültecinin kabul edilmesine itiraz edildiğini, "insanlık için utanç verici olan ırkçı gösteriler" yapıldığını hatırlattı.

Sığınmacıların ülkelerini, halkını katleden bir rejim yüzünden terk etmek zorunda kaldığını vurgulayan Çelik, tel örgüler örüp, askerler dikerek veya gösteriler yaparak bu insanları ölüme terk etmenin asla kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Çelik, "Türkiye 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapmaktadır. Şimdiye kadar mültecilere karşı ırkçı bir gösteri olmamıştır. Gurur verici bir şekilde Türk halkı ölümden kaçan 3 milyon insanı bağrına basmıştır." dedi.

Türkiye ile AB arasındaki sığınmacı anlaşmasından önce 7 bin kişinin Akdeniz'e açıldığını ve hayatını kaybettiğini anımsatan Çelik, şu an ise bu sayının 50 civarına indiğini ve insan ölümlerinin son bulduğunu ifade etti. Çelik, "Tek başına Türkiye, bütün insanlığın yapması gerekeni yaptı. Ölümden kaçan bu insanlara sahip çıktı ve bu insanları Akdeniz'de ölmekten kurtarmıştır. Türkiye tek başına dünyanın vicdanı olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bu çerçevede devlet ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere 30 milyar dolar harcadığını vurgulayan Çelik, Türkiye'nin bununla gurur duyduğunu kaydetti.

Çelik, AB ile sığınmacılara ilişkin yapılan anlaşma kapsamında AB'nin sığınmacıların ihtiyaçlarında kullanılması için Türkiye'ye 3+3 milyar avronun gönderilmesi gerektiğini ancak Türkiye'nin eline sadece 883 milyon avro civarında bir para geçtiğini söyledi.

Bakan Çelik, sığınmacıları misafir ederek AB'nin siyasi değerlerini kurtaran Türkiye'ye teşekkür etmek gerekirken, eleştirilmesini doğru bulmadıklarını aktardı.

- "Türkiye AB'ye üye olursa daha güçlü bir Avrupa ortaya çıkar"

Estonya AB Dönem Başkanlığına da değinen Çelik, ülkenin başkanlık süresince ekonomi, savunma ve güvenlik gibi alanlarda önceliğinin bulunduğunu anlattı.

Bu meselelerin Türkiye olmadan Avrupa'da yönetilemeyeceğini belirten Çelik, Türkiye ve AB arasında daha yoğun iş birliği yapmak gerekirken, müzakerelerin kesilmesi argümanlarının sağduyulu olmadığının altını çizdi.

Estonya'ya bu konuda verdiği sağduyulu mesajlar için teşekkür eden Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye bir Avrupa devleti ve demokrasisi olarak yoluna devam edecek. Bugüne kadar AB üyesi olmadan buraya geldik, bundan sonra da AB üyesi olmadan yolumuza güçlü bir şekilde devam edebiliriz ama Türkiye AB üyesi olursa bu Türkiye için bir kazanım olduğu gibi AB değerlerinin korunması, ekonomisinin güçlenmesi, savunma ve güvenlik konularında daha güçlü bir Avrupa'nın ortaya çıkması için Avrupa Birliği açısından da bir kazanımdır."

Katılımcılardan Avusturya'nın Tallin Büyükelçisi'nin, Avusturya'nın AB ülkeleri arasında en çok sığınmacı kabul eden ülke olduğu yorumunu yapması üzerine Çelik, hiçbir AB üyesi ülkenin kendi kotasını dahi doldurmadığını vurguladı. Birinci veya ikinci sırada olduğunu söyleyen ülkelerin ancak 3 bin-10 bin civarında sayılardan bahsettiğini aktaran Çelik, Türkiye'de ise sığınmacı sayısının 3 milyonu aşkın olduğunu belirtti.

AB'de çeşitli ülkelerdeki gazeteler tarandığında, olağanüstü sayıda göçmen karşıtı politik beyanatla karşılaşılacağına işaret eden Çelik, "sığınmacılar sanki ölümden kaçan insanlar değil de düşmanmışçasına bir tutum" olduğunu söyledi. Çelik, bunun Türkiye'yi Avrupa demokrasisinin, ortak değerlerin geleceği ve Avrupa'nın yeniden İkinci Dünya Savaşı koşullarına dönmesini istemediği için ürküttüğünü ifade etti.

Türkiye'de anayasa değişikliğine ilişkin halk oylamasıyla ilgili bir soru üzerine Çelik, o süreçte Türkiye'nin ifade hürriyetinin engellendiğini hatırlattı.

Çelik, Avrupa'da seçilmiş Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve seçilmiş bakanların ifade özgürlükleri elinden alınırken, AB tarafından da terör örgütü kabul edilen PKK'nın Avrupa'da özgürce toplantı ve gösteri yapabildiklerine dikkati çekti.

Terör örgütü DEAŞ, Türkiye'ye yönelik bir terör saldırısı düzenlediğinde gösterilen dayanışmanın PKK'nın terör saldırılarında gösterilmediğini anlatan Çelik, "Terör konusunda çifte standart olmaz. Üstelik PKK, AB'nin de terör örgütü kabul ettiği bir örgüt." değerlendirmesinde bulundu.

Terörle mücadeleye ilişkin Türkiye'nin suç unsuru oluşturan birçok bilgi ve belge paylaşımı da yaptığını aktaran Çelik, Türkiye'nin terör konusundaki eleştirilerinin dikkate alınması ve bu hususların düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

- FETÖ'nün darbe girişimi

Türkiye'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından yapılan tutuklamalara ilişkin bir soru üzerine Çelik, şunları kaydetti:

"Türkiye, bir sene evvel çok vahşi bir darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı. Lütfen gözünüzün önüne getirin; Türkiye'nin parlamentosu darbeci terör örgütü mensupları tarafından bombalandı. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı öldürülmek istendi. Bizim 250'nin üstünde vatandaşımız şehit edildi. İstanbul Boğaz Köprüsü'nde çok sayıda insanımız şehit oldu ve adı da 15 Temmuz Şehitler Köprüsü oldu. Binlerce yaralımız var. Darbe girişimine karışanları ve bu örgütün kamudaki uzantılarını tabii ki tutuklayacağız."

Darbe girişiminin üstünden 1 yıl geçmesine rağmen Türkiye'ye gelmeyen, geçmiş olsun demeyen AB üyesi ülkelerin başbakanları ve dışişleri bakanları olduğuna işaret eden Çelik, gelenlerin de çok gecikmeli geldiğini kaydetti. Çelik, bu konuda bir tek İngiltere'nin istisna olduğunu hatırlattı.

- "İş birliğine hazırız"

Türkiye'nin olağanüstü hal (OHAL) ilan ederken de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne bağlı olduğunu vurgulayan Çelik, Türkiye'nin bütün bu zor koşullara rağmen AB ile yakın iş birliği içinde olmayı ve AB üyeliği yolunda reformları sürdürmeyi taahhüt ettiğini ifade etti.

Çelik, "Çeşitli konularda Türkiye'yi eleştiren AB kurumlarına 'Gelin oturalım, 23. ve 24. fasılları açalım, yolumuza devam edelim' diyorum ama bu fasılları açmadan gece gündüz Türkiye'yi eleştirmek doğru bir politik tutum değildir. İş birliği yapmak istiyorlarsa biz hazırız ama iş birliği yapmadan yöneltilen eleştirilerin iyi niyetli olduğunu düşünmüyoruz." diye konuştu.