DİNİZM ve DİNİMİZ

 

Kadim bir sorudur; 'insan, 'din' için midir, 'din' insan için mi?', daha yerel bir ifadeyle, 'biz, islam için miyiz, islam, bizim için mi?'

Gençliğimin ilk yıllarından orta yaş dönemine kadar 'insanın değerleri için yaşadığı' kanısındaydım. Bugün salt/yalın böyle olmadığının, insanın değerleri için yaşaması idealistliğinin yanında değerlerin de insan için olduğu rasyonelliğindeyim. Diğer türlüsü biraz ukalalık oluyor zannederim. Zira İslam, insan için...
Başka bir ifadeyle, insan ve insanlık İslam'a muhtaç ve netice olarak İslam, insan kendisine biat ettiğinde muzaffer ve muvaffak. Dünya- ahiret saadetinin yol haritasına baktığımızda ve ilahi vahyin tecvidin ötesinde akıl ile okunmasından da bu sonuç çıkıyor. Yoksa müslümanların başarısı-iktidarı eşittir İslamın muvaffakiyeti-hakimiyeti diyemeyiz...

İslamcılık, dindarlık, fundementalizm tartışmalarının ortasında bu çatallaşmanın yön levhaları var. İslamcılık ekolünün Türkiye serüvenindeki protest algının, ahlaktan öte sistem/rejim değişikliğine dair jakoben duruşunun ve adaletteki kategorik yaklaşımının sebepleri için Mısır/Pakistan kökenli Müslüman kanaat önderlerinin (bu kanaat önderlerinin yanlış anlaşıldığı şerhini de düşmek zorundayım)etkisi yadsınamaz derecededir. Bunun haricinde İslamcıların yerli-milli gelenekten uzak tarih okuması ve bunun yanında politize olmuş İslamcılık(başka bir ifadeyle İslama rağmen İslamcılık)refleksi 'mücadele ahlakı'ndan uzak bir islamcı ekol türetti. Böylesi uzun bir konuyu bir köşeye sıkıştıramam lakin şunu cadde boyu yazabilirim; eğer Türkiye'nin İslamcıları (özelde siyasi çatılarının rozetleriyle dolaşanlar bilhassa) o muhteşem(?) erkleri yerine İslamın o muhteşem tevazusunu kuşanmış olsalardı, bugün kendilerini alkışlamaktan başka hiçbir siyasi eleştirim olmazdı. Lakin böyle olmadı, şaşa tüm debdebesiyle yaşandı, yaşanıyor. Şu objektif cümleyi o çevreden arkadaşlarım dahi kabul etmiş durumda; sistem, kendisine muhalif bir grup olan islamcı cenahı kendine devşirdi, sistemleştirdi ve daha kötüsü, bu sistem artık daha güçlü. Bir kısım hükümetleri nezaketsiz üslubundan dolayı 'ebu leheb' parantezine alan müslüman aydınlar bugünkü hükümetin kötü fiillerinin karşısında 'dilsiz şeytan' konumuna düşmekten kurtulamıyorlar. Ayrıca unutmamak lazım ki İslam coğrafyasında demokrasi ile işbaşına gelmiş/getirilmiş, çevre tarafından 'islamcı' olarak tanımlanan ve artık devlet olmuş bir hükümetten bahsediyoruz. İslam ülkelerindeki diğer bilcümle müslüman direniş partilerinden değil... Onlar bedel ödüyorlar, bizdekiler bedel ödettiriyor...
İslamı muzaffer etme gayretleri üzerine yaptıkları tüm savunmalarda da maalesef bir egoist yaklaşım, tutum görüyoruz. Kendilerinin İslam için olduğu fikrine öyle kaptırmışlar ve din öyle bir algıyla beyin ve gönüllerine oturmuş ki, başörtülü vekillerin fotoğraflarını 2.000-3.000 lira arasındaki cep telefonlarıyla çekip sosyal paylaşım sitelerine atabiliyorlar. Yapmayın beyler, mesele bu değil... Evet, elbette başörtülü bir bayan milletvekili olmalı ama asıl mesele bunca ihale, yolsuzluk, israf, şaşa, atanamayan üniversite mezunları, şehidi hor görme dangalaklığı, devlet eliyle gayrı müslimlerin ihyası, ABD-İsrail çıkarları uğruna yok yere karıştırdığınız Suriye'nin aç-yoksul halkını yüz üstü bırakmanızın İslam ile nasıl izah edileceği? Yoksa biliyoruz ki tesettür Allahın emri....

Simgelerden enerji üretmek hastalığı ise bu ülkede hemen herkesin hastalığı ama müslümana hiç yakışmıyor. Zira 'put' böyle bir algının neticesi...

Meclisin, başörtüsü mevzusu ile anahaber bültenlerini işgal ettiği gün bir kenara karalamıştım şu cümleleri; milletin vekili ya mevzu... evet, arabasını muayene ettiremeyen, çocuğuna her sabah 1 lira harçlık veremeyen, akşam eve gelirken yolu uzattıkça uzatan, sabah evden çıktığında 'gelirken alınacak ne var?' diye soramayan ve gidecek bir işi olmayan, ayakkabısı delik, elbisesi gündelik, geçen yıl giydiği gömleğin yakasını çevirtip bu yıl da giyen, çok soğuk olduğunda iki kat çorap giyerek hasta olmaktan ve dolayısıyla eczanede devlete soyulmaktan imtina eden, en azından bazen aşevlerinden yemek yiyen, çocuğu üniversite mezunu olduğu halde işsiz gezen, çocuğunu okutmak için ikinci hatta üçüncü bir iş yapan (bu işlerin niteliğine girmiyorum), mahalle bakkalına yazdıran, dürümcüden karnını doyuran, ..... evet böyle vekiller de görmek istiyorum diyeceğim... lakin millet bunları yaşıyor, inşallah bu millet birgün maddi manevi feraha erer de vekillerinin de hesabı ahirette kolay olur. yoksa milletin kıçı açık, vekilin başı kapalı... neyine sevinelim beyler....

Evet, neticede 'din'e rağmen 'dinizm' yaptığımızda kocaman, şaşalı camiler inşa ederiz ve bu camileri çorabı delik, midesi boş, kafası karışık müslümanlar ile doldururuz. Mahallede beş kişinin çatısı akarken kocaman bir cami kubbesi için toplanan para... Allah böyle yapın demiyor, filhakika Allah resulü böyle yapmamış. Simgelerden, argümanlardan, dekorlardan enerji üretmek tıpkı bugün AVM'lerde gördüğümüz gibi 3.000 liraya başörtüsü sattırıyor.

Selametle....