Devşirme

 

Bu yazımız, tarihe akıl danışarak kaleme alınmış, ülkücü reflekslerimizi ifade açısından ülküdaşlarımızın takdirine sunulmuştur.

Hareketimizin kurucu lideri "Alparslan Türkeş" "Başbuğ" unvanı sahibi, büyük bir, dava, siyaset ve devlet adamı idi.

Kendisinden sonra hareketin liderliğini üstlenen "Devlet Bahçeli" her ne kadar "Başbuğ" unvanı taşımıyor olsa da, oturduğu makam, "Başbuğumuzun" makamıdır.

Ülkücü hareketin kurucusu "Başbuğumuz" "ülkücü" kimlikle Türklük âlemine kazandırmış olduğu fikir hareketi, taşıdığı değer ve gelenekleri açısından, sıradan bir siyasi faaliyet değildir.

Akılla, imanla, kanla var olmuş ülkücü hareketin liderlik müessesesi, öfkenin, hırsın ya da dışarıdan yapılan zorlamaların etkisinde kalmadan, kendi birliği ve dirliği içerisinde, ülkücü aklın, ülkücü geleneğin ve ülkücü iradenin talepleri doğrusunda şekillenir.

1 Kasım seçimlerinin hemen ardından, Milliyetçi Hareket Partisinde tartışmaya açılan genel başkanlık müessesesi, aynı zamanda bir "fikir" hareketi olan milliyetçi hareketi, farklı tartışmalarla oyalamaya başlamıştır.

Bu yazımda bu konulardan birisine değineceğim.

MHP genel başkanlığına heves eden isimler için, "madem öyle, neden milletvekili yaptınız, mecliste görev verdiniz" soruları sorulmaktadır.

Bu soruların cevabı tarihimiz tarafından açıkça verilmiştir.

Atalarımızın kurmuş olduğu muhteşem imparatorluk "Osmanlı" savaşlarda, bilimde, sanatta sayısız başarılar elde etmiş "devşirme" isimlerle doludur.

Bunların içerisinden, askerden tutunda, vezir, komutan, sadrazam makamlarına getirilmiş onca isim var.

Bu kişiler devlete hizmet ettikleri sürece önemli insanlar olmuş ve devlette kendilerine hak ettikleri değeri vermiştir.

Fakat akıl danıştığımız tarihte, hiçbir devşirme padişahlığa soyunmamıştır. Tarih böyle bir vakayı kaydetmemiş, yazmamıştır.

Ülkücü harekette bu noktada benzerlik taşımaktadır, "lider" tarafından hareketin hizmetine layık görülen "devşirme" isimler dün olduğu gibi, bugünde olmuştur, yarında olacaktır. Burada sorun vazife verilen insanlar değil, haddini bilme meselesidir.

Milliyetçi Hareket Partisi genel başkanlık makamı, "Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in" makamıdır.

İnsanların kendilerini bu makama yakıştırabilmeleri için, ülkü ocaklı ruhtan beslenmeli, ülkücü, milliyetçi çizgiden sapmamalı ve bu yuvanın çocuğu olmalı, doğrusu da bu değil mi?

Bu yüzden, ülkücü hareketin geleceği, devşirme akılla değil, hareketin kendi evlatları ile var olacaktır.

Yani gerçek ülkücülerle, Devşirmelerle değil.