Bu yazımda ülkemizde iktidar olan partileri farklı bir açıdan analiz etmek istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi “Mustafa Kemal Atatürk” tarafından kurulmuştur. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisidir.

Ülkemiz çok partili hayata geçtiği günde ve Atatürk’ün sağlığında, CHP için Türk halkı, “gazinin” partisi derdi.

Atatürk’ün vefatı ardından, 1938- 2017 tarihleri arası, sırasıyla; Celal Bayar, İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlık görevlerini yürütmüştür.

Bu gün CHP’liler dâhil Türk milleti, “CHP Atatürk’ün partisi olmaktan çıkmıştır demekteler.”

CHP’nin ardından iktidara gelen DP Celal bayar tarafından kurulmuş, Adnan Menderes’in başbakanlığı ile uzun yıllar hükümet etmiştir. Hiçbir fikir ve doktrin temeline oturmadığı halde, İsmet İnönü ve dönemin CHP’sinin yanlış politikaları sonucu, Türk milleti tarafından iktidara taşınmıştır.

Demokrat Parti siyasetin çöplüğündedir. Kurucuları, “merhum Bayar ve Menderes” ise, hizmetleri karşılığında sevenleri tarafından rahmetle anılmaktadır.

Adalet Partisi bir diğer iktidar erki olmuştur. Kurucusu Ragıp Gümüşpala, siyaseti takip edenler tarafından bile hatırlanmamaktadır. Süleyman Demirel’le sükse yapan Adalet Partisi, 12 Eylül ihtilali ardından, uzun bir aradan sonra DYP ile tekrar iktidarın büyük ortağı olmuştu.

DYP Demirel tarafından kurulmuştu ve halk tarafından, Demirel’in partisi olarak tanımlanırdı.

Demirel’in Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesi ardından, Tansu Çiller dönemi başlamıştır.

Ve Tansu Çiller döneminde aynı nakarat yeniden seslendirilmiştir. “Bu parti artık Demirel’in Partisi değil”

ANAP’lı yıllarda bir hışımla geldi geçti. Güçlü ve tek başına bir iktidar. Kurucusu Turgut Özal’dı, Özal’ın partisi diye anılırdı.

Özal’ın Cumhurbaşkanlığı bildik bir hikâyenin yazılmasına yeniden sahne oldu. Mesut Yılmaz’ın miras yedi tutumları ve siyaset yapma tarzı Özal’dan o kadar farklı idi ki, o bildik nakaratı yeniden duymaya başlamıştık. “artık bu parti Özal’ın partisi değil”

Zaman içerisinde birçok isim değiştiren MSP Süleyman Arif Emre tarafından kurulmuş fakat Erbakan’ın partisi diye kabul görmüştü.

Bu gün Süleyman Arif Emre’yi tanıyan olmadığı gibi, Erbakan’ın partisinin yerini bilen yok. Adını hatırlayan yok.

Milli Görüş diye ifade ettiği fikir dünyası, Erbakan’ın yokluğuyla beraber, varlık yokluk arasında sıkışmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi “Alparslan Türkeş” tarafından kurulmuştur.

MHP’de Türkeş’in partisiydi.

Alparslan Türkeş hakka yürüdü, Devlet Bahçeli MHP genel Başkanı oldu ve hala herkes, köydeki Hasan emmi, mahalle bakkalı Veli dayı, fabrikadaki kâmil abi, MHP için Türkeş’in partisi demeye devam ediyor.

MHP hala Türkeş’in çizgisinde;

Avrupa öyle diyor.

AB öyle diyor.

Rusya öyle diyor.

Dünya öyle diyor.

Sizce bu bir Devlet Bahçeli farkı, kalitesi ve başarısı değil mi?