Ülkücü camiada eskiden beri duyduğumuz bir kucaklaşma meselesi vardır ki, ne zaman pratiğe geçirilecek olsa öncesi aranır oluyor.

MHP'nin 1993'te yaşadığı ilk bölünme çok sansasyonel bir zeminde ‘cemaat-akit' alkışlamaları arasında yaşansa da yel, dağdan bir şey koparamamış, geriye MHP'de siyasetin parlayan yıldızı olacak kadroların zayi olması kalmıştır. Hem de büyük bir zayiat...

Merhum Başbuğumuzun vefatının akabinde yaşananlar da bundan çok farklı değildir. 2000'li yıllardaki her genel seçim öncesi Genel Başkanımız ve Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin, lider gözü ve ülkücü gönlüyle yaptığı davetlerin muhatapları maalesef hep aynı dolmuşa binmişlerdir. Ne acı ne ağır bir muhataplık...

Önce Ramiz Ongun... Sonuç trajedi, dram, komedi...
Peşi sıra Namık Kemal Zeybek... Sonuç, trajedi ve komedi...
Şimdi Koray Aydın... Sonuç, dram...

Halisane şunu belirteyim, ben siyasette Koray Aydın'ın sürecini yaşamış olsam, bugün ilk yapacağım iş Devlet Beğ'in önünde bent olmak olur. Zira hem bakanlığı sonrası grup başkan vekilliği hem de 2011 seçimlerinde liste başı olması, ‘toplumun ve ülkücünün vicdanın'da haysiyetini kurtarmıştır. Devlet Beğ'in bu kadirşinas tutumunun karşılığı bugün kalemi cenabet olmuş üç beş adamı köşelere salmak değildir... Mazide MHP'nin sırt bıçaklayıcısı yahut haklı gerekçelerle teşkilatlarımızdan uzaklaştırılmış ‘Ülkü Büyüğü' görünümlü ‘muhalif erkân' adım gibi biliyorum, vekillik, bakanlık, genel başkan yardımcılığı, il başkanlığı, biraz para pul ve en çok da omuzlarda taşınmak kibriyle değişim istemektedir. (Bu cümleden tenzih edeceğim insanlar elbette vardır, onlar kongre sonrasında bizim haklılığımızı bize beyan edecektir de...)

Konser parasının 50'de biri noksan diye konsere çıkmayan ozan efendilere mikrofon verip, kuş kuş konuşma terbiyesizliği üzerine bir şey demeyeceğim bile... Onları alkışlayanları Allaha havale ederken, bir gün ettiklerini bulurlar öngörümü de peşi sıra ekleyim.

Şu günlerde boşu boşuna binlerce kilometre yapan Koray Aydın müptelaları görüyorum, bir kısmını tanırım, kısaca şu başlıklardalar;

¬-Son beş genel seçimde MHP'ye en fazla iki kez oy verenler var... Yerel seçimlerde açıktan başka partilere çalışanlar da cabası.
-İçlerinde dün Başbuğ'a karşı da aynı gardı alanlar var.
-Liderimizin dürüstlüğü ve devlet adamı duruşuna, ‘bu kadar dürüstlük de siyasette fazla' diyen, ahlakçı(?) Türkler var...
-Bugünkü mensubiyetini gelecekte alacağı iş-ihale ve makama endeksleyenler var.
-‘Gülen cemaati Türkiye'nin bir gerçeği' diyerek, partimizin ideolojisini ve duruşunu yeniden şekillendirmek isteyen yarı liboşlar var...
-Herkesi kucaklamak derken çok geniş düşünenler var...
-Yeniden vekil adayı gösterilmediği için pervasızca hakaret edenler var.
-İş-üslup ve davranışları neticesinde MHP'den ve ilgili kuruluşlardan haklı yere gönderilenler var.
-Başbuğumuzun ‘Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar' sözüne gülüp geçenler var...
-Milliyetçi Hareketi görmeyip yalnızca Parti'nin P'sine takılanlar var...
-Bunların yanında birkaç da ülkücü var. Son günlerde onların da pişmanlığı var, olmayanların da olacak yüzleri var kanaatindeyim.

Açıkçası şunu da merak ediyorum, binlerce kilometre yaparak MHP'ye muhalefet yapanlar -ağacın içini oymaya çalışan elma kurtları gibi- kongre sonrasında, yerel seçimler arefesinde biz bozkurt gibi çalışarak AKP'ye de muhalefet yapacaklar mı? Kongre sonrasında liderimizin ve teşkilatımızın emrinde olacak, Milliyetçi Hareket'in başarısı için çalışacak ama bugün genel başkan adayı farklı olan her hangi birisini ülküdaşım kabul eder, bazı cümlelerimden tenzih ederim. Diğerleri ise 9 ışığı yeniden okumaya başlayarak silbaşta yeniden denesinler...

Şimdiden kolaylıklar...

Selametle...