İlkokuldayım, gazetelerden okuyorum, siyah beyaz televizyonumuzdan izliyorum, her gün şehit.

Ortaokuldayım, şehit haberlerinin matbu metin olarak hazır tutulduğunu, yalnızca şehidin adı, memleketi, şahadet yeri ve tarihinin değiştirildiğini fark ediyorum. Yetkililerin açıklaması dahi aynı. "acımız büyük, şehidimizin kanı yerde kalmayacak, kederli ailesine başsağlığı geride kalanlarına sabır vs..."

Lisedeyim, aile dostumuzun oğlu şehit.

Üniversitedeyim, liseden sıra arkadaşım şehit.

Askerlik yapıyorum, asteğmenim, Tunceli ili Geyiksuyu kırsalı, kucağımda bir vatan evladı şehit.

Üniversite bitti, kaç zaman geçti üzerinden, 8 Ekim 2008'de Diyarbakır'da Polis Servisine açılan ateşte ablamın kocası vuruluyor, gazi... Sağlık durumunun iyi olduğu haberi gelene kadar bir saat geçiyor, hissediyorum ki bütün duygularım ağır yaralı.

Şehit yakınına mikrofon uzatılıyor; "vatan sağ olsun". Ne büyük bir kan bunu söyleten ama ekliyorum ben artık gerisini, "vatan sağ olsun, düzen kahrolsun".

Yaşı 25 ile 40 arasındaki hemen her Türk evladı bunları yaşadı, yaşıyor.

Ankara'nın tuzu kuru vekilleri halaylar çekiyor, zirveler yapılıyor çukur masalarda, memleket insanı şehidine ağlıyor, maaş alıyor meclisten terörist hamileri, terörist leşinin ailesine taziyeler, yandaş gazetelerinde boy boy zafer naraları, ne hikmetse kimse boy göstermiyor Şemdinli'de iktidar efradından, oy istemeye giden iktidar moral vermeye yanaşmıyor, ayrıca gariptir, görmüyoruz bir terörist leşi dahi, hani biraz olsun yüreğimize su serpile...

Magazinleştiriliyor şehit haberleri, acılar üzerinden para kazanan arabesk ehlini güdük bırakan bir hâl ile.

Bakın sevgili dostlar,

Ben Tunceli'de askerlik yaptım. Bilen bilir Tunceli Geyiksuyu'nu. Ömrümün en öksüz günleriydi. Vatan sevgisinin diyetini resmen ödedim orada. Fakat gördüm ki o bölgede terörist olmak cazip. Yirmi yaşından sonra dağa çıkıyor kelp sıfatlı. Ölmediği, öldürülmediği müddetçe bir problem yok. Yakalanırsa sağ ya da yaralı, nasıl olsa serbest kalacak. Ya pişmanım diyecek, ya sağlık sebebiyle affedilecek. Kırk ya da kırk beş yaşına kadar dağda kelp sıfatlı. Sonra insin şehre, belediyede işi hazır. Sonra emekli edilip hayatına ve teröre desteğe devam ediyor kelp sıfatlı. Nerde ceza?

Ceza yok beyler. Ceza bize. Şehit ailesi, şehit yakınına ceza. Pişmanlığı olmayan, sağlık sorunu sebebiyle affedilmeyen, gidenin bir daha gelmediği ceza bize.

Dağda terörist, şehirde eylemci kelpler.

Çözüm ne diyeceksiniz; çözüm samimiyet dostlar. Samimi adamlar iş başına gelecek.

Milliyetçi, tek başına iktidar.

Kendi oğlu Amerikalarda gemi yüzdürenler ile olmaz bu iş.

Mecliste, kamera karşısında sidik yarıştıran şıracı ile bozacıdan da bir fayda gelmez bu millete.

İzleyenler hatırlar Tatar Ramazan filmini. Ne diyordu Ramazan;

" köpeklere bir şey demem, lakin Allah yaratmış, ama insanların köpekleşmesine dayanamam".

Yorum sizin.

Aldığımız acı haber neticesinde (Diyarbakır'daki saldırı) çok fazla yazamıyorum.

Şehitlerimize Yüce Yaratandan rahmet diliyorum. Yaralı polislerimize de acil şifalar. 

Hatta tüm ehli vatana acil şifalar.

Zira bütün duygularımız ağır yaralı.