‘Başımın dumanı' (dayım) anlatmıştı olayı, kendisi şahit, arkadaşı şehitti.

Yıl 1978 Adana.

5 Ocak Adana'nın kurtuluşu için rutin törenler vs. olacak. Bir gün öncesinden 4 Ocak'ta merhum Başbuğ Adana'ya gelir. Karşılama, seminer, eğitim. Yağlı yavan yemek ve şükür...

Sonra bir miting yapar Başbuğ. Dönemin belediye başkanı da ‘sağlam solcu'dur. Ülkücüler meydanı doldurmuş, Başbuğlarına selam durmaktalar. Bir gurup komünist meydanın etrafında bağırır; "Katil Türkeş, Faşist Türkeş"...

Ve ülkücü nefesler; "Komünistler Moskovaya", "Kanımız Aksa da Zafer İslamın"...

Derken, miting biter. ‘Şakirpaşa Havaalanına Başbuğ'u yolcu etmeye gittik' der bizimki. Başbuğ uçağa biner, sonra da bizimkiler polis arabalarına... Havaalanında polis herkesi toplar. Tabi merhum Başbuğ uçaktayken olur bu enseleme.

Dostlar, Başbuğ Türkeş'i yolcu etmek de bir şeref, bir karizmadır. Lakin bu esnada havaalanında olmayan bir adam vardır, şehidimiz Eyüp Gökçen...

Orada, Başbuğ meydanda mitingdeyken ‘havlayan' komünistlerden hesap soran ve o komünistleri de araçlarını da tarayan bir Eyüp Gökçen... Sonra Pol-Der'ci polisler tarafından vurulur.

Olaydan önce akıbetini sezdiğinden bir not çıkar cebinden; "Ben Liderime Faşist, Katil dedirtmem."

Mekânı cennet olsun yiğit adamın.

Hatırlatmaydı kısaca...

Selametle...