2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı Plan ve Bütçe Komisyonu ile TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşmelerden sonra kabul edildi. 2008 Yılı Bütçesi Kesin Hesabı da kanunlaştı. Bu yazımızda bu konu üzerinde bir değerlendirme yapmanın uygun olacağını düşündüm. Plan ve Bütçe Komisyonunda Bütçenin geneli üzerindeki görüşmeler sırasında belirttiğimiz hususlardan bir kısmını sizlere aktarmanın uygun olacağını düşündüm.

"2010 yılı bütçesinin, orta vadeli programa dayanan, küresel ekonomik krizden çıkış bütçesi olduğu bizzat Sayın Bakan tarafından iddia edildi. Aynı zamanda, ülkemizin olmayan ekonomik ve mali istikrarını sürdürmeyi esas alan bir bütçe olacağı ifade edildi. Özellikle 2009 yılında 10 milyar TL. olarak belirlenen bütçe açığının 60 milyar TL'yi aşacağı ve 2010 yılı bütçe açığının 50 milyar TL. olarak   belirlenmesinde nasıl bir istikrar olacağını kimse izah etme gereğini duymadı.

2010 yılı bütçesi, maalesef, küresel krizle mücadele edecek, üretim ve tüketimi canlandıracak, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmaya geçişi temin edecek, ekonomik istikrarı ve refah artışını sağlayacak bir perspektifte hazırlanmamıştır. Tam tersine, ekonomide tüm dengesizliklerin sebebini, bir zaman tüm uyarılarımıza rağmen inkâr ettikleri küresel krize bağlayan ve bu krizin neredeyse atlatıldığı, uluslararası ekonomik konjonktürün hızla iyileşeceği ve AKP Hükûmetinin imdadına yetişeceği gibi ütopik bir varsayıma dayandırılmıştır.

Hatırlanacağı gibi, 2008 yılı sonunda yapılan bütçede, tüm uyarılarımıza ve itirazlarımıza karşın, Türkiye 2009 yılında yüzde 4 büyüyeceği öngörülmüştü. Daha 2009 şubat yılında kadük olan bütçe hedefleri yerel seçimler kaygısıyla revize edilmemiştir. Ancak, 2009 Nisan ayında, Hükûmet, açıkladığı katılım öncesi ekonomik programla, ekonominin yüzde 3,6 küçüleceğini, işsizliğin yüzde 13,6'ya yükseleceğini, bütçe açığının yüzde 5'lere yükseleceğini, faiz dışı fazla ya da faiz dışı açık verileceğini itiraf etmek zorunda kalmıştır. Nihayet son açıklanan orta vadeli programda, ekonominin 2009 yılındaki daralması yüzde 6 olarak revize edilmiştir.  2009 yılında yapılan yanlış hesapların ve öngörülerin 2010 yılı ve sonrası için de yapılmaya devam ettiği görülmektedir. Dış talepte bu nispette bir canlanma hemen ortaya çıkması beklenmediği söylenmesine rağmen, büyümeyi destekleyecek bir diğer unsur olan iç talebin artırılmasına ilişkin kalıcı hiçbir önlem bulunmadığı gibi, uygulanan geçici tedbirler de ortadan kaldırılıyor.

Orta vadeli plan ile Hükûmet, işsizlikle mücadelenin gündemden çıktığını zımni olarak kabul etmiştir. 2010 bütçe taslağı da bunu teyit etmektedir. Dolayısıyla önümüzdeki dört yılda iş gücü piyasasına yeni katılan ortalama yıllık 700 bin kişinin otomatik olarak işiz kalacağı şimdiden öngörülüyor. Buna ilave olarak işsizliğin artması ile tüketim harcamalarının daralması ve vergi tahsilatının azalması da veri kabul edilmiş oluyor. Bir başka değişle 2010 yılından itibaren ekonomi büyüme sürecine girse bile, bu büyümenin geçmiş AKP dönemlerinde olduğu gibi istihdam yaratmayan, issizliği azaltmayan sanal bir büyüme olacağı artık resmen deklare edilmiş olmaktadır. Hükûmet zaten işsizliğe çare bulmaktan vazgeçmiştir.

Türkiye ekonomisi küresel krizin başlangıcından bu yana geçen her çeyrekte, üst üste ve büyük bir hızla daralmıştır. Ekonomik krizle birlikte 2008 dördüncü çeyrekte yüzde 6.5 daralmıştır. 2009 ilk ve ikinci çeyrekte sırasıyla yüzde 14,3 ve yüzde 7 oranında daralmıştır. Ekonominin daralma hızının ikinci çeyrekte gerilemiş olması hükümet çevrelerinde aceleci ve hayalci bir sevinç yaşatmıştır. Bu durumun nisan ayında başlayan özellikle KDV ve ÖTV indirimleri ile harcamaların geçici olarak öne çekilmesinden kaynaklandığı ve geçici olduğu ayan beyan ortadadır.

Ekonomide çarklar durmuştur. Hükûmet bunları yeniden çevirmek için hiç bir kalıcı çaba harcamamıştır. Geçici arızi tedbirler ile dış ekonomik ortamın iyileşme umuduna bel bağlanmıştır. Vergi tahsilatı giderek güçleşmektedir. Ekonomi yönetimi tuhaf vergilere, diğer bir deyişle Deli Dumrul vergilerine bel bağlar hale gelmiştir. Üstelik hükümetin bir bakanı ekonomide canlanmadan bahsederken bu tuhaf vergileri maalesef kamuoyu önünde savunur vaziyete düşmüştür, "Krizden çıkış ortamında kamunun harcamalarını finanse etmek için satışı yüksek ürünlerden kamuya transfer yaratması normaldir" diyebiliyor. Oysa krizden çıkış için kullanılabilir gelirin tüketimin, iç talebin arttırılması gerekir. Bunlarda vergi salarak yapılmaz.

2010 yılı bütçesinde vergi gelirleri tahminine göre yüzde 18'lik artış öngörülüyor. Bütçenin 50,1 milyar lira açık vermesi bekleniyor. Hükûmet, bu açığı halka aş ve iş bulmak için mi göze alıyor? Hayır... Kamu personeli maaşını, faizleri ve sosyal güvenlik kurumları açıklarını ödemek için. Peki, ekonomi nasıl canlanacak, canlanmazsa hükümet nasıl vergi toplayacak? Özetle 2010 bütçesi kriz sonrası ekonomiyi canlandırmayı hedef alan bir bütçe maalesef değildir. 2009 yılında ekonomiyi canlandırmak için yapılan vergi indirimlerinin faturası sadece 4,7 milyar TL'dir. Yani vergi gerçekleşen bütçe açığının yüzde 7,7'sine vergi gelirlerinin sadece yüzde 2,8'ine tekabül etmektedir. Ancak 2010 yılında bu bile öngörülmemektedir.

2010 bütçe tasarısı Hükûmetin zorunlu harcamalarını karşılamak telaşındadır, daralan ekonomide vergi yükünü ve cari harcamaları yerine getirmek amacıyla borçlanmayı artırmayı hedef alan standart bir bütçedir. Oysa küresel kriz ortamında 2010 yılında halkı ve sanayiciyi rahatlatacak, talebi canlandıracak; üretim, yatırım, istihdam ve ihracat artışını teşvik edecek harcamalara ağırlık verecek; cari harcamalar için değil, üretimi coşturacak çarpan etkisi yüksek üretken harcamalar ve yatırım harcamaları için borçlanmayı göze alabilecek bir bütçeye ihtiyaç vardır.

Toplam kamu gelir ve harcamalarında, harcamaların yurt içi hasılaya oranı 2007'de yüzde 33'ten, 2010'da yüzde 40,4'e yükseliyor. Toplam gelir ise yüzde 34'ten, yüzde 35,7'ye yükseliyor. Bunu ne ile izah edeceksiniz kamu finansmanı açısından? 2009 bütçesinde gelirlerin giderleri karşılama oranı bütçede yüzde 96. Gerçekleşme tahmininde bu oran yüzde 76,4. 2009 yılında sabit sermaye yatırımları cari fiyatlarla 242 milyar TL hedeflediniz. 160 milyar TL gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Kamu sabit sermaye yatırımları hedefi ise 40,7 milyar TL iken 38,3 milyar TL gerçekleşecek. İşsizlik Fonu'ndan aktardığınız sonradan hesapta olmayan paralar, o kaynak da ayrıca bunun içinde. Özel sektör sabit sermaye yatırımları hepten perişan. 201 milyar TL hedef, gerçekleşme 121 milyar TL. Gayrisafi yurt içi hasıladaki pay olarak hedefi yüzde 18,1 iken yüzde 12,9'a iniyor. Hem de düşen, daralan millî gelirle. Bu, kabul edilebilir bir durum değildir. Özel sektör sabit sermaye yatırımlarındaki azalma sabit fiyatlarla yüzde 21, toplam yatırımlarda yüzde 30. Özel sektör yatırımlarının yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 18 iken 2010 yılında yüzde 13,3'e inmiş.

Tarımsal destekleme ödemelerinde hedefinizin 500 milyon altında ödeme yapacağınızı söylüyorsunuz.

Orta vadeli planla mali disiplini üç buçuk dört ay geciktirdiniz. Kanunun gereğini yerine getirmediniz. Suç işlediniz. Bu, ya beceriksizlikten ya da korkaklıktan. Beceriksizlik ise normal, demokraside gidersiniz çözülür. Ama sizinki hem beceriksizlikten hem de korkaklıktan. Acaba hata yaparsak ne olur? Bir de ikinci çeyrek sonuçlarına bakalım diyorsunuz. Değilse söyleyin, niye üç dört ay geç açıklıyorsunuz? Ama korkunun ecele faydası yok, o ikinci çeyrek büyümesini de mecbursunuz, revize edeceksiniz. Şimdilik günü geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

2010 yılında merkezî yönetim bütçesinin özelliklerini söylüyorsunuz. İlk söylediğiniz 5018 sayılı Kanun'a uygunluğu. Bir kere bu doğru değil. Bunu orta vadeli plandan biliyoruz. Makroekonomik istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecek diyorsunuz. Makroekonomik istikrar yok ki neyi destekleyeceksiniz? Neyi sürdüreceksiniz?

Kaynak harcama dengeniz hayran olunacak kadar bozuk. Hiç müdahale etmeseniz bu kadar bozulmazdı.

Bu bütçe ülke ekonomisinde açtığınız yaralara merhem olmaz. Bu bütçe ile ekonomi canlanmaz. Krizden çıkamaz. Hedefleriniz tutmaz. Merak ediyoruz, Kürt açılımını, Ermeni açılımını gözünü kapalı uygulayan AKP Hükûmeti, bütçede ve ekonomide neden hiçbir açılıma gitmiyor? Bu bütçede işsizlik açılımı yok; istihdam açılımı yok; sanayi açılımı yok; reel sektöre ihtiyaç duyduğu kaynakların temini ve kredi kullanımının arttırılması açılımı yok; ödenemeyen çek, senetler için bir açılım yok; kapanan kepenkler, kilit vurulan fabrikalar, makineler, tezgâhlar için açılım yok; vergi kolaylıklarının devamı, ekonominin sürdürülebilir canlanması için bir açılım yok; üretim açılımı yok; ihracat açılımı yok. Bu bütçede bunların hiç biri yok. Bu milleti krize ezdirdiniz. İşsizliği kader hâline getirdiniz.

Bizce bu bütçe baştan müflis bir bütçedir. Bütünüyle gerçek dışı hedeflere ve mesnetsiz varsayımlara dayanmakta, dünya ekonomilerinde ve Türkiye'de yaşanan gelişmeleri doğru okuyup yansıtmamakta ve dolayısıyla kamuoyu ve karar birimlerine yanlış sinyaller göndermektedir. Aynı geçen yıl olduğu gibi. Daha baştan revizeye muhtaçtır. Nereden biliyorsunuz diyeceksiniz? 2009 makroekonomik ve bütçe hedefleriyle gerçekleşmelerinden. "