Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki hafta sonu esnaf paketini açıklarken yaptığı açıklamalar Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü.

Aslında bizler Başbakanın herkesi ve her kesimi azarlamasına, başı sıkıştığı zaman da günah keçileri aramasına alışkınız. Ancak, bu defa işverenleri azarlayıp sömürdüklerini söylemesi, krizin suçunu adeta onlara atması Başbakanın kafa karışıklığının (daha doğrusu bu konulardaki bilgi eksikliğinin, ya da manipülasyon kabiliyetinin) ulaştığı boyutu görme açısından ayrı bir anlam taşıyor.

Önce Başbakan Erdoğan'ın söylediklerine bakalım, sonra da gerçek sömürüyü kimin hangi konuda yaptığını beraber gözden geçirelim. Başbakan Erdoğan, Cumartesi günkü toplantıda işsizlikle ilgili bir soru üzerine şöyle konuşmuştu: "İşsizlik bana göre yapısal bir sorun değil, sanal bir sorun, insani bir sorun. Anadolu'da bazıları ‘Ben nasıl daha fazla kazanırım' derken, emek sömürüsü yapıyor. Bu kadar açık konuşuyorum. Özellikle bunu tekstil sektöründe, özellikle de bayanların istihdam edildiği yerlerde çok acımasızca görüyoruz. Sıkıştırdıkça bu defa feryada başlıyorlar. Bu, artık çözülmek durumundadır. Böyle ‘emeği sömürerek, ben zengin oldum' demek olmaz. Çalıştıracaksın, hakkını da vereceksin."

İşsizlik sanal değil, gerçek ve yapısal bir sorundur!

İşsizlik Başbakanın dediği gibi sanal bir sorun değildir. Tam tersine Başbakanın övünerek anlattığı büyüme rakamları sanaldır, işsizlik ise yapısal bir sorundur ve acı gerçektir. İşsizliği sanal hatta insani bir sorun olarak göstermeye çalışmak bu gerçeği değiştirmez. Sözün özü: işsizlik sanal değil, yapısal ve gerçek bir sorundur. Bunun sorumlusu da Başbakan Erdoğan'dır.

Başbakan işverenlere, özellikle de tekstilcilere yüklenince, tekstilcilerin tepkisini çekti. Başbakan'ın sözlerinin haksız ve üzücü olduğunu dile getiren sektör temsilcileri, sorumluluğun ekonomi yönetiminde olduğunu söyleyerek, tepkilerini dile getirdi.

İşadamlarının tepkisi: "8 yıldır iktidarda, çözüm üretsin, savcılık yapmasın!"

TOBB Hazırgiyim Sektör Meclisi Başkanı ve Domino Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Umut Oran'ın tepkisi şöyle: "Hükümet krizi ilk önce ciddiye almadı. Almayınca da çözüm üretemedi. Üreticinin büyük sorunları var. Türkiye üretmek zorunda. Hükümet işveren ve işçiyle bir araya gelmeli. Emek sömürüsünü hangi gerekçeyle söyledi bilmiyorum. TOBB'u suçlaması doğru değil. 8 yıldır iktidarda. Suçlu aramasın, çözüm üretsin. Savcılık yapmasın."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Esnaf Paketi'ni açıkladığı gün sanayiciye yaptığı bir öneriyi dile getirmesinin ardından "zekat" polemiği başladı. Erdoğan'ın "Hepiniz para kazanıyorsunuz. Zekat niyetine 1'er işçi alın. İşsizlik sorunu çözülsün" çağrısına TİM Başkan Vekili Burkay, "Biz zekatımızı zaten veriyoruz" yanıtı verdi.

İşsizleri sömüren Başbakanın kendisidir!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da katıldığı gemi indirme töreninde konuşmasını bölen TEKEL işçilerine şöyle karşılık vermiş: "Biz artık yatarak para dönemini kapattık. Olmaz kardeşim biz bu fazla istihdamlardan ülkemizi bir defa kurtaracağız. Devlet bu şekilde, üretime yönelik olmayan bir istihdamı sağlama alanı değildir. O zaman biz ne oluruz, söylenen laf var ya 'devletin malı deniz yemeyen domuz', bu mantıkla bu iş yürümez."

Yani Başbakan işçilere kısaca "domuz" yakıştırması yapmış! Devletin malını asıl yiyenlerin kimler olduğuna aşağıda kısaca değineceğiz, ama öncelikle işsizlere yardım için kurulan İşsizlik Sigortası Fonunda biriken paralara ne olduğunda bakalım.

Sekiz yıl önce kurulan İşsizlik Sigortası Fonundan faydalanan toplam işsiz sayısı, bir milyon 870 bin kişi oldu. Yani her yıl ortalama 325 bin işsiz bu fondan ödenek aldı. Toplam varlığı 43.4 milyar liraya ulaşan fondan sekiz yılda 1 milyon 870 bin işsize verilen işsizlik ödeneği toplamı, fon varlığının sadece yüzde 7.4. kadar oldu.

İşsizlerin bu parasına göz diken AKP iktidarı fonun nemasının dörtte üçünü hazineye aktarmaya başladı. İşsizlik Sigortası Fonundan 8 yılda işsize yapılan 3.2 milyar liralık ödemeye karşılık, 2008 ve 2009 yıllarını içeren iki yılda hazineye bunun iki katı, yani 6 milyar lira aktarıldı. Bu durumda, Başbakan ve AKP Hükümeti ailesiyle birlikte 15 milyon işsiz nüfusun hakkını yemektedir, daha doğrusu onları sömürmektedir. Tabii ki, işsizliğin sanal sorun olduğunu söyleyen bir Başbakanın işsizin parasına el koymasından daha doğal bir şey yoktur!

"Onların yerine çalışacak binlerce işsiz var" diyerek işsizleri tehdit eden bir Başbakan'ın işsizliği ve işsizlerin durumunu anlaması beklenmemelidir. Kendisi dünyanın sayılı zenginlerinden biri olan, çocukları pırlanta şirketi ve gemi sahibi olan bir Başbakanın işsizliği sanal bir sorun olarak görmesinden daha doğal ne olabilir?

Maddi kaynakların sömürüsü

İşverenlerin işçileri sömürdüğünü söyleyen Başbakan Erdoğan'ın oğulları ve damadı ve gelini, devletin maddi kaynaklarını sömürmekte ve iktidar gücüyle zenginleşmektedir. Başbakan'ın büyük kızı Esra Erdoğan'ın evlendiği Berat Albayrak Sabah ve ATV'yi de bünyesinde bulunduran Ahmet Çalık'a ait Çalık Holding'de Genel Müdür olarak görev yapıyor. Sabah ve ATV'yi Başbakan'ın emriyle iki devlet bankasından, yani Halkbank ve Vakıfbank'tan aldığı 750 milyon dolarlık kredilerle adeta bedavaya getiren Çalık, aldığının karşılığını Başbakanın damadı aracılığıyla ödemiş oldu. Damat Berat Albayrak, Sabah ve ATV'yi alan Turkuvaz Matbaacılık şirketinin ve ayrıca Cetel Telekom İletişim'in yönetim kurulu üyesi.

Öte yandan, denizciliğe ilk adımını geçen yıl amcası, eniştesi ve kayınpederi ile birlikte kurduğu "Turkuaz Denizcilik"le atan Erdoğan'ın büyük oğlu Burak, daha sonra kendisini denizciliğe teşvik eden Mecit Çetinkaya'nın oğlu Mert'le ikinci şirketi olan MB Denizciliki 19 Ocak 2007'de kurdu . Şirket 6 Şubat'ta da ilk gemileri Safran 1'i, 2 milyon 350 bin dolara aldı. İşin ilginci, bu iki iş bitirici genç gemiyi Başbakan'ın kızlarını Amerika'da bursla okutan iş adamı Remzi Gür'ün hem akrabası hem de iş ortağı olan Hasan Doğan'ın şirketi Gürgem Denizcilik'ten almış! Hem de 500 bin dolar peşin, 36 ay vade ile!

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal ve gelini Sema Erdoğan, Atagold adlı kuyumculuk şirketinin ortağı imişler. Bu konu ortaya atılınca, Başbakan'ın önce "tanımıyorum" dediği Ekrem Tosun, Başbakan'ın oğlu ve gelininin şirketinin temsilcisi çıktı. Şirketin diğer ortakları ise Atasay Kuyumculuk'un sahibi Cihan Kamer, eşi Çiğdem Kamer ve çocukları imiş. Halkın en zorunlu ve acil tüketim ihtiyaçlarının KDV'sini indirmeyen AKP Hükümeti, 2004 yılında pırlanta ve yakut, zümrüt, inci, safir gibi değerli taşların satışında uygulanan yüzde 18'lik KDV'yi sıfıra indirmişti. İşte bu sıfırlamadan çok kazançlı çıkan Cihan Kamer, kazandığı trilyonlar karşılığında hisselerinin bir kısmını Bilal Erdoğan'a devretmiş...

Tabii ki Başbakanın çocukları ve damadı ve gelininin yanı sıra, bakanların çocukları ve partililerin yakınları da bu maddi kaynakların sömürüsünden nasiplenmişlerdir. Maliye Bakanı'nın oğlunun 20 milyon dolarlık yatırımlar yaptığı, Ulaştırma Bakanı'nın oğlunun 445 bin Euro'ya feribot satın aldığı bir ülkede Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın oğlu 2 küsur milyon dolara gemi almış, diğer oğlu ve gelini bedavaya şirket sahibi olmuş çok mu!!?

Yoksulların sömürüsü

TÜİK dört kişilik bir ailenin 2009 yılı yoksulluk sınırını 820 lira olarak ilan etmişti. Bunun ardından AKP Hükümet 2010 yılı için dört kişilik bir ailenin asgari ücretini 605 lira olarak ilan etti. Yani asgari ücretle çalışan 5 milyon civarındaki işçiye ve bunların toplam 15 milyon kişiye ulaşan ailesine siz yoksulluk sınırının altında maaş alacaksınız demektir. Sayın Başbakanın yoksullar için bulduğu çözüm valilikler ve kaymakamlıklar eliyle kömür, erzak ve hatta seçim arifesinde beyaz eşya dağıtmaktan ibaret! Burada da Başbakan yoksulları sömürmekte ve karşılığında onlardan oy istemektedir.

Din duygularının sömürüsü

AKP ve Başbakan Erdoğan 2002 seçimlerinde "türban" ve "imam-hatip liseleri" sömürüsü yapmıştı, 2007 seçimlerinde ise "Müslüman Cumhurbaşkanı seçtirmiyorlar" sömürüsü yaptı. Bu noktada sözü Hatay'daki "Ali-Dibo"cuları ihbar ettiği ve ihalelerle ilgili olarak yönetimi eleştirdiği için AKP'den ihraç edilen Hatay Milletvekili Fuat Geçen'e bırakalım ki yanlış anlaşılmayalı: Geçen şöyle diyor: "AKP başörtüsü konusunu istismar ederek başörtülülere zarar vermektedir. Manevi değerlere dokunulmaması lazım. Bunların istismarı tiryakilik. Çözer gibi yaparak bu işi tutarsanız, o insanlar hep beklentide kalır. Onların hukukunu ihlal edersiniz, vebaldir. ‘Çözeceğim' diyorsunuz, çözemiyorsunuz; ‘Gelecek sefer' diyorsunuz bu istismardır. AKP bunu yaptı."

Ya MHP ne yaptı? Bütün bu sömürüleri engelleyecek adımlar attı! Türban sorununun çözümü için Anayasa değişikliğine destek verdi, ancak AKP işi sulandırarak, paket içinde yer alan Ek:17. maddeyi değiştirmeye yanaşmayınca, düzenleme Anayasa Mahkemesinden döndü. Daha birkaç hafta önce MHP Lideri Bahçeli, İmam-Hatip liselerinin katsayı sorununun çözümü için somut olarak kanun teklifi verildiğini açıkladı. Ama AKP'den ve yandaş medyadan hiç ses gelmedi! Sadece "tısss" sesi geldi!

Erdoğan'a ve Akman'a Biz "Yatacak Yer!" Buluruz!

Deniz Feneri e.V. ile ilgili davaya baktığımızda da vatandaşlarımızın dini ve insani duygularının sömürüldüğünü görüyoruz. Almanya'da, yoksullara ulaştırılmak amacıyla toplanan paralarla televizyonlar, şirketler, fabrikalar kurularak AKP'nin iktidarının finansmanı sağlanmış ve ayrıca birçok kişi kişisel olarak zenginleşmiştir.

Başbakan Erdoğan, yargı Zahit Akman'a dokunamasın diye onu korumasına alarak hakkında soruşturma açılmasını kendi iznine bağladı. Ama Aytaç Durak için havaalanı terminalinde talimat vererek hafta sonu görevden aldırdı. Erdoğan, sıra hakkında Almanya'da mahkeme kararı olan Akman'a ve Deniz Feneri sanıklarına gelince sus-pus oluyor.

Başbakan Erdoğan geçenlerde dolaylı olarak bir şey söylemiş ve 'yardım için para toplayıp, o parayı kendi hesabına kullananların Türkiye'de yatacak yeri yok'' demişti. Merak etmesin MHP iktidara gelince, hem yardım paralarını kendi hesabına kullananları, hem de onları koruyarak yargılanmalarını engelleyenleri yargılayacak ve onları F-tipi cezaevlerinde ağırlayacaktır. Merak etmesin, vatandaşı sömürenlere, dolandırıcılık yapanlara, Türk Milletini bölmeye çalışanlara biz yatacak yer buluruz!