Kabuktan sıyrılan ve şeklin muhafaza ettiği.

Bedenin muradı, tâbi olduğu mananın meramı…

İçinde bulunduğumuz asır, hatta son birkaç yüzyıl, ‘anlam’ın hız ve hazda kaybolduğu arsız bir zaman dilimidir.

Her anlam, tâbi olduğu lügatin ürünüdür. Tanrı, Hıristiyan lügatinde oğlu olan bir üst kimlik, Eski Yunan’da ihtisas tekliği olan çoğul kimlik, deistler için yaratıp çekilen, fatalistler için senaryosunu yazdığı hayatın hakimi ve gözlemcisi…. Uzar gider bu tanım ve tasvirler. Peki ya bizim için Tanrı? Müslüman bir toplum ve güruh için ve hatta davasını O’na dayandırmış bir güruh için Tanrı?..

Merhum Ömer Lütfü Mete’nin “Allahsız Müslümanlık” diye bir kitabı vardı. Merhumun meramı bu mesele idi.

Allah’a rağmen Müslümanlık iddiası olan adamlar gördü bu yeryüzü. Anlamı yitirdiğinizde olacak olan da budur. O sebep anlam, tâbi olduğu lügatin ürünüdür.

Hani bir söz vardı; “kamus namustur” diye. İşte o söz buna vurgudur. Birkaç asırdır cüzdanını kaybetmiş bir millet var, cüzdandaki para pul neyse de içinde kimliğimiz vardı, ona nasıl hükümsüz diyeceğiz bu saatten sonra, onu bilemedik.

Biz meramımıza dönük birkaç mevzunun altını çizelim bu köşe yazısında;

İman, inandığımıza güvenmektir, bu nazariyeden bir kez daha düşünelim. İman gereği alınan tavırların karşılığını dünyalık jargonla izaha kalkışmayalım. Oy, kadro, makam vs…

Dava, Habil’in izini sürmek yahut mutlak hakikat olan İslam’a fedai olmaksa bu asla ve asla “Allahsız ve ahlaksız” bir eda ile olamaz. Türk’ün töresi, yüksek ahlakı ve İslam imanına rağmen bir dava anlayışı, olsa olsa Çin malı eski Maocuların çakma davasıdır. O sebep dava, manasına aykırı olmamalıdır, hem itikaden hem de şeklen. Yani davasını Hakka dayandırmış bir adam, tevazu sahibi, yüce gönüllü, ahde vefalı, Rab-terbiye rabıtasını bilen, düşmanlarına/hasımlarına asla benzemeyen bir formasyonda olmalıdır. Ve Allah’tan ne istediğini bilmelidir…

Bu yüzyılın en büyük sorunu; yerimizi kendimiz tasdik ediyoruz. Misal; dava adamı, idealist, ülkücü, tevazu sahibi, âlim, şeyh, hoca, Müslüman, Türk hatta insan… Hani demiş ya merhum Pir; ‘biz de bu dünyaya bir insan olmaya geldik…’ Nereden nereye…

Kazanmak ise menfi muhasebenin sonucunda değil imanın gereği yaptığı her işin başlangıcındadır. O sebep “sefer bizden zafer Allah’tandır” demiş dava büyükleri.

Etrafında dolaştığımız mevzulara bir de buradan bakalım istedik. Sözün tamamı deliye denirmiş, maksat hâsıl oldu ümidiyle hayırlı ramazanlar…

Selametle…