"Anayasal Yurtseverlik" Üzerine

 

Bernard Shaw’a ait, “Ömrü yasalara karşı çıkmakla geçti. Doğarken bile yasaya karşı gelmişti: Anasıyla evli değildi babası…” vurucu cümlesi, modern çağın sorgulayıcı ve yıkıcı etkilerine işaret etmektedir. Ülkemizde, ne zaman yeni anayasa konusu gündeme gelse, dış kaynaklardan türetme terim ve kavram furyası da hemen kendini göstermeye başlıyor.  Bu anlamdaki trend terimlerden birisi de, “anayasal yurtseverlik”.

Modern çağın, ulus-devlet modeline dayalı “vatandaşlık” kurgusuna yeni bir alternatif olarak geliştirilen “anayasal yurtseverlik”, Alman –Avrupa patentli neolizm(söz türetmeciliği) ürünü bir kavramdır. Çok kültürlü ve parçalı toplumlar ile Avrupa Birliği vb. ulus-üstü, yapıları açıklamak üzere kavramlaştırılan vatandaşlığa alternatif yeni bir aidiyet formudur.

Siyasal iktidarı sınırlama ve kurallara bağlama, Anayasanın, en kritik işlevlerinden birisidir. Yurtseverlik ise, insanları, gerekirse kişisel çıkarlarını bir yana bırakıp özveride bulunmaya seferber etmekle ilgilidir. Anayasal yurtseverlik, çok kültürlü ve parçalı siyasal sistemleri, bir arada tutma ve sadakat duygusunu koruma yolunda klasik üniter (ulusal) parametreleri küreselleşmenin dönüştürücü etkisine tamamen açık halde yeniden düşünmek anlamına gelmektedir.

         Kağıtlar ve mühürlerle insanları birbirine bağlamaya çalışan klasik terimleri eleştiren “anayasal yurtseverlik”, siyasal iktidara sadakat için çok kültürlülüğü ve evrensel değerleri öne çıkaran yeni öneriler sunmaktadır. Avrupalı gazeteci Fest’in, kıvrak üslubuyla, anayasal yurtseverlik tartışmasıyla ilgili değerlendirmesi çok çarpıcıdır: “güzel bir fikir ama işlemiyor, çünkü insanlar böyle hissetmiyor… bir profesörün yazı masası başında icat ettiği ve ardından başka profesörler tarafından tartışılan tipik bir tür profesörce fikir

         Anayasal yurtseverlik savunucuları, “Amerikan amentüsü” ni model alıp ulusalcı geçmişe kozmopolit bir yanıt sunma yolunda önerilerde bulunmaktadır. Bu bağlamda kavramın, bir “profesör rüyası” değil, uygulanabilirliği olan ve yükselen değer haline gelen yeni bir yaklaşım olduğu ileri sürülmektedir.

Kısaca, anayasal yurtseverlik, klasik anayasa terimlerine tepki niteliğinde yeni türetilen bir kavramdır. Küreselleşmenin klasik devlet modelleri üzerindeki yıkıcı etkilerine işaret eden ve açık kapı bırakan böyle bir kavramın gelişigüzel değil, çok dikkatli kullanılması gerekmektedir.