AKP'nin mumu seçime kadar!

Her yerde kaos ve korku,

Her yerde kan varken,

Davutoğlu ve Erdoğan,

Yavaş yavaş,

Sindire sindire,

Alıştıra alıştıra bölüyorlar ülkeyi.

Tabi bunu yaparken de,

Adım adım gerçekleşen bölünmenin müsebbibi kendileri değilmiş gibi,

Hakaret ve tehdit yoluyla MHP'yi suçluyorlar.

Pişkinliğin bu kadarına da, gerçekten pes doğrusu!

*

Ülkeyi; Türk, Kürt diye böleceksin,

Milleti; Alevi, Sünni diye ayrıştıracaksın,

İnsanları; Sağcı, solcu diye gruplaştıracaksın,

Gerçek inananları; Cemaat, dergâh diye farklılaştıracaksın,

Sonra da öbek öbek sınıflaştırdığın toplumun önüne çıkıp,

"Birlik, beraberlik, tek vatan ve tek millet" diyeceksin.

Vah ki vah!

Hani siz kimsesizlerin kimi olacaktınız?

Hani siz "emaneti" emin ellerde tutacaktınız?

Hepsi fasa fiso!

*

Yalan mı?

Sen yönettiğini zannettiğin ülkeyi "Sivas'ın ötesi" diyerek şehir şehir ayır.

Sen "Taksim ruhu çapulcuları" diyerek insanları ilçe, ilçe böl.

Sen "bunlar Alevi, bunlar Sünni" diyerek mahalleliyi ev, ev parçala.

Sonra da çıkıp,

Fitne tohumları ektiğin "bin yıllık kardeşliğin" bozulma faturasını MHP'ye kes.

Tıpkı 7 Haziran gecesi yaptığın "balkon" konuşmasında,

Önce "bu tablodan ya azınlık hükümeti, ya da erken seçim" çıkar diye meydan okuyup.

Sonra da senin çağrına "hodri meydan" diyen Devlet Bahçeli'yi "seçim istiyor" diye suçladığın gibi.

Veya önce "Koalisyonlar felakettir" diyerek koalisyonun önünü tıkayıp,

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi "bak gördünüz mü MHP koalisyon istemiyor" yalanıyla bir kez daha Sayın Bahçeli'yi karalamak gibi.

*

Peki, MHP size ne dedi?

"Dört şartımızı kabul edin bırakın elimizi, gövdemizi taşın altına koyarız."

Neydi o dört şart?

Bir; Anayasanın ilk dört maddesi değiştirilemez.

İki; Çözüm süreci sonlandırılır, suçlular yargıya teslim edilir.

Üç; Cumhurbaşkanının saraya çekilmesi gerekir.

Dört; 17-25 Aralık sanıkları adalete hesap verir.

Eee, kabul ettiniz mi, hayır.

Suçlu kim?

Erdoğan ve Davutoğlu değil de, MHP mi?

Görünen o ki siz milleti "alık" zannediyorsunuz zahir!

*

Uzun lafın kısası,

Erdoğan'ın kontrolündeki Davutoğlu MHP ile koalisyona değil,

"Erken seçim hükümetini" konuşmaya gelmişti.

Tabi MHP'nin "istikşafı" masalını yemediğini görünce de,

Başlayıverdi MHP üzerinde ki entrika ve Bizans oyunlarına.

Neymiş?

MHP her şeye karşıymış.

Neymiş?

MHP ne seçim istiyormuş, ne de koalisyon.

*

Saraydan gelen "start" üzerine,

Etek giymiş "yandaş medya" başlayıverdi karalama haberlerine,

Fistan giymiş "ak troller" saldırıverdi küfürlerle hakaretlerle,

Tangalı "sahte anketçiler" servise başladı uydurma anketlerle,

Sonuç?

Çapsızlar dışında bir tuğla bir koparamadılar MHP'den.

Demem o ki,

13 yıldır bitmek bilmeyen,

Cehalet ve kibir...

Şımarıklık ve hırs ile Türkiye'yi yönetmeye çalışan,

AKP, Erdoğan ve Davutoğlu'nun

Bıktık artık bitmek bilmez yalanlarından.

Bıktık bunların 13 yıldır tek başına iktidar olup "her suçu" muhalefete yıkmalarından.

Usandık ve yorulduk "yine kandırıldık" oyunlarından,

Ve yıldık kapalı kapılar arkasında çevrilen "kaset ve kumpas" senaryolarından.

*

Ne diyelim,

Görünen o ki kafasına keklik kondu diye,

Her şeyi kafasına göre yapmayı kendisine hak gören sultanımız,

Algı yönetimiyle yönettiği ülkeyi,

"Ya istikrar, ya kaos" diyerek yeni bir çıkmazın içine sokuyor.

Ama unutuyor.

MHP asla iktidardan kaçmıyor,

Aksine MHP "dik ve dirayetli" bir iktidar istiyor,

Ama bunu "istikrar" deyip "kaos şakşakçılığı" yaparak değil,

"İstiklalin" yanına huzur ve güveni koyarak yapmak istiyor!

Duymayanlara duyurulur.