Akademisyene bağır, Zana'yı saraya çağır.

div data-link="class{:~tag.contentRightClass(Layout.IsFullView, Layout.ReadingPaneMode)}">

Kalıcı ateşkesin sağlanması için,

Suriye’nin geleceğini belirleyecek,

Cenevre toplantıları dizisi,

Bilmecelerle dolu bir şekilde yarın başlıyor.

Bilmece diyorum çünkü…

PYD’nin bu toplantıya katılıp katılmayacağıyla ilgili,

Hiç kimse sağlıklı bir bilgi vermiyor.

Dahası “PYD katılırsa boykot ederiz” dediğimiz,

Cenevre toplantısında,

Türkiye’nin masada olup olmadığını da bilmiyoruz.

*

Bildiğimiz şu ki;

Türkiye’nin boykot açıklamasına ilk cevap Rusya’dan geliyor.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov diyor ki;

“Ankara zaten Suriye görüşmelerine katılmayacak. Nasıl ki Moskova, Washington ve Riyad bu görüşmelere katılmıyorsa Ankara da burada yer almıyor, katılmıyor. Dolayısıyla olayın Ankara ile bir alakası yok.”

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Kerry’de  dün yaptığı açıklamada diyor ki;

“Esad kalabilir.”

Hal böyle iken,

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Türkiye adına açıklama yapıyor;

“Cenevre’de yapılacak Suriye görüşmelerinde, Türkiye en üst düzeyde temsil edilecek.”

Buyurun buradan yakın.

Arap baharı döndü mü Arapsaçına.

*

Neyse,

Dönelim Rus bakan yardımcısı Bogdanov’un söylediklerine.

“Türkiye Cenevre toplantısına katılmayacak” diyor,

Peki, bunu Türk yetkililerin bilmemesi mümkün mü?

Zannetmiyorum

O zaman demek ki,

“PYD katılırsa, boykot ederiz” diyerek,

Dışişleri yetkililerimiz bildikleri bir neticeyle,

“Bakın biz boykot ettik” diyerek,

Acaba iç kamuoyu nezdinde prim yapmaya mı oynuyor?

Hayır diyemem,

“One Munit” den “muhtaç” olduğumuz İsrail dostluğuna bakınca,

Sadece “AKP bunu hep yapıyor” diyebilirim.

Tıpkı,

Meşru görmüyorum’dan boykot ediyorum’a savrulan AKP gibi.

 *

Bakın Başbakan Davutoğlu Ekim 2014’te ne söylüyor;

“Hatırlayacaksınız, PYD ile biz geçen sene diyalog da kurduk. Yani benim Dışişleri Bakanlığım döneminde Salih Müslim ile konuştuk. PYD lideri Salih Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz. Bakın kaç jest arka arkaya. Bir anlamda seni meşru görüyorum diyoruz.”

Yani Türkiye o günlerde PYD’yi “terör örgütü” olarak görmüyor.

Ama bu gün “PYD Cenevre’ye katılırsa boykot ederiz” diyor.

Yani “PYD terör örgütü” diyor.

Peki, PYD lideri Salih Müslim ne diyor;

“Beni Ankara’ya çağırıyorlar, devlet yetkilileriyle evlerinde görüşüyorum, ben ayrıldıktan sonra arkamdan bunlar terörist diyorlar. Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür.”

Gördünüz mü stratejik derinliği?

Gördünüz mü terör örgütü PYD’nin liderini evinde ağırlayanları?

*

Ne diyor PYD lideri terörist Müslim;

“Bu nasıl ikiyüzlülüktür?”

Şimdi bende AKP iktidarına soruyorum;

"Dünya lideriyiz, Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak kıpırdamaz" diyen kim?

Peşmerge'yi Türkiye'den Kobani'ye geçiren kim?

Sınırları açarak Kobani'nin yerel halkını Türkiye'ye alıp, bölgeyi PYD ve Peşmerge'ye bırakan kim?

"Kobani'deki kardeşlerimi alınlarından öpüyorum" diyerek, PYD'ye selam çakan kim?

PYD yaralılarını Türkiye'de tedavi ettiren kim?

Siz.

Hepsi de sizsiniz.

İyi de o zaman bugün çıkıp neden,

"PYD terör örgütüdür, Cenevre görüşmelerine katılmasına karşıyız" diyorsunuz?

*

Aslında sizde çok iyi biliyorsunuz,

PYD terör örgütü doğrudan ya dolaylı…

Öyle ya da böyle,

Cenevre’deki toplantıda mutlaka o masada olacak.

Ya biz?

Biz mi?

Davul bizim, tokmak ABD'nin elinde olduğu sürece,

Cizre’nin, Cezire’ye…

Sur’un da, Suriye’ye çevrilmesine sadece seyirci olacağız.

Ne diyelim,

Akademisyene bağırıp, Zana’yı saraya çağıranların gözü,

Başkanlık’tan başka bir şey görmüyor ki.