Abdullah Gül'ü severdi bir vakit Anadolu insanı. Sempatik. Güleç. Hele milli görüşün idolü olduğu yıllarda...

Kendisinin cumhurbaşkanlığı sürecine solun kalın kaşlı ekâbirinin dışında kimse itiraz da etmedi. Zira bu kalın kaşlı tayfaya dünyada ne millet ne toplum ne de kültür beğendirilir. Neyse Abdullah Gül cumhurbaşkanı oldu. Hayırlı olsun dedik.

Hattı zatında bu cumhurbaşkanlığı makamının tarihi ve cumhurbaşkanları meselesi de iyiden iyiye üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele. Özal'a kadar asker vesayeti. Özal, ilk sivil cumhurbaşkanı ve bunun toplumdaki yankısı; ‘Müslüman Cumhurbaşkanı'... 

Özal, süreçte, askerin ‘Okyanus ötesi'nden aldığı talimatların millette bıraktığı acının neticesinde milletin gazını almak için iş başına gelmiş/getirilmiş bir adam. Belki de ‘okyanus ötesi'nin sivil muhatabı... Neticede öldürülmeyi (eğer öldürüldüyse) hak etmeyen bir adamdı. Ne kahraman ne hain cinsinden... Biraz biz, biraz öteki yahut...

Sonra Demirel.

Hem gülmek hem ağlamak geliyor içimden. Arabistan'da ‘kral Fahd'ın, Küba'da Kastro'nun yedeği. Darbeci olduğu kadar demokrat. Milliyetçi olduğu kadar beynelmilel... Neticede ülkenin bugünlere gelmesinin temelinde yatan adam. 28 Şubat zulmünün alkış tutan nifak eli. İmzası. Memlekete hizmeti de zararı da ortadadır. Döneminde olanlar olmasaydı keşke... İyi kötü idare etti. Evet, Sayın Demirel için söylenecek en güzel söz; idare etti...

Ahmet Necdet Sezer...

"Ecevit'e helal olsun. İyi bir seçim. Ben oy veririm." Bu cümle, Ahmet Necdet Sezer'in, 2000 yılında T.B.M.M'de bulunan DSP, MHP, ANAP, DYP ve Fazilet Partisinin uzlaşması ile seçilmesinden hemen önce, dönemin Fazilet Partisi yöneticisi, günümüzün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kullanılmıştı.

Sadece Sayın Abdullah Gül değil, Fazilet Partisi'nin diğer yetkilileri de bu yönde açıklama yaparak, Ahmet Necdet Sezer'in seçilmesini en çok destekleyenler olmuşlardı:

Bülent Arınç: Türkiye'nin önünü açacak. Oy veririm.

Mehmet Bekaroğlu: Sezer, demokrasiye inanmış bir hukuk adamı. Desteklerim.

Cemil Çiçek: Partimizde olumlu görüş var. Ben de destek vereceğim.

Ayrıca Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan "Sayın Sezer bizim yıllardan beri dile getirdiğimiz görüşlere paralel açıklamalar yapıyor. Sanki orada konuşan FP'li bir arkadaşımız gibi" diye konuşuyor. FP Grup Başkanvekili Bülent Arınç ise "Demokratikleşme konusunda cesur konuşmalar yapan Sezer'e âşık oldum" diyordu.

Sonra kötü adam oldu Sezer. Belki de kötüydü.

Ben bu üç sivil cumhurbaşkanın ‘bizim mahalle'nin sakini olduğunu bilmem. Sayın Gül, acaba mı dedim? Hani ağladığımız da güldüğümüz de birdir dedik. Değilmiş. Yahut değişmiş...

Mecliste yaptığı konuşma her şeye rağmen daha önceki Cumhurbaşkanlarının konuşmasına benzemiyor. Ötekiler yani öncekiler her türlü marazına rağmen ‘dâhili ve harici bedbahtlara' karşı ara sıra da olsa Başkomutan olarak kükrerdi. 1 Ekim'de TBMM'nin açılışında ‘Başkomutan ne diyor' dedim. E bazen düşünmeden edemiyorum, Başbakanlık konutu Çankaya'ya rota belirliyorsa, bunda Abdullah Gül'ün suçu ne? Başka hiçbir dönemde Başbakanlık konutu Çankaya'dan önce telefonu kapatmıyordu. Tayyip Bey telefonu Sayın Gül'den önce kapatıyorsa, bunda Abdullah Gül'ün suçu ne?

Selametle...