AB bizi 58 yıldır değerlendiriyor

İnsan hakları...

Demokrasi ihlalleri...

Özgürlükler...

Azınlıklar, falan, filan diyerek yola çıkıp,

1 Ocak 1958 yılında,

"Avrupa Birliği" adı verilen bir kurum faaliyete geçti.

Biz kuruluşundan çok değil tam tamına bir yıl sonra,

Yani 1959 yılında şapadanak başvurduk.

Sonrasında;

1960, 70, 80, 90, 2000, 2010, 2012, 2016 derken,

Yıllar yılları kovaladı ve bu muallâk arafta,

Tam tamına 58 yıl geçti.

Dile kolay 58 yıl.

Peki ya sonuç?

Sonuç şu;

AB halen "Türkiye'nin üyeliği değerlendiriliyor" diyor.

*

Peki ya üyelik?

Üyelik koca bir şehir efsanesi.

Çünkü bir parmak bal hesabı,

Ne büsbütün kapatıyorlar kapıları.

Ne de açıp içeri buyur ediyorlar.

Anlayacağın...

"Duanla yaşamadık ki, bedduanla ölelim" diye haykırarak,

Bunca senelik "AB yürüyüşümüz" 58. yılında da,

Tüm karanlığı ve kararlılığıyla devam ediyor

*

Karanlığı diyorum çünkü...

TÜİK verilerine göre,

21. yüzyılın ilk çeyreğinde ki memleket manzarası,

Çokta iç açıcı gözükmüyor.

Ülkemizde okuma yazma bilmeyen insan sayısı: 3.825.644 kişiye ulaşmış.

Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen kişi sayısı: 13.448.484...

İlkokul mezunu kişi sayısı: 15.709.975...

İlköğretim okulu mezunu kişi sayısı: 10.820.045...

Ortaokul veya dengi okul mezunu kişi sayısı: 3.127.204...

Lise veya dengi okul mezunu kişi sayısı: 11.374.336...

Yüksekokul veya fakülte mezunu kişi sayısı: 4.566.049...

Yüksek lisans mezunu kişi sayısı: 365.791...

Doktora mezunu kişi sayısı: 113.862...

*

İster milenyum çağı deyin,

İster teknoloji çağı.

Bu tabloya bakarak nasıl bir açıklama yapabiliriz ki.

Fotoğraf çok net,

Memlekette hala okuma yazma bilmeyen dört milyon vatandaşımız var.

Bu da nerden bakarsan bak, ülke nüfusunun % 6'sı demek...

Yani bugün, nüfusun % 6'sı hastanede, postanede, tapuda...

Adliyede, emniyette, noterde...

Tek başına işlem yapabilecek,

Hatta imzasını bile atabilecek durumda değil.

Bu manzaraya baka baka,

Eğitim düzeyi yerlerde sürünen bir ülkede,

Kusursuz insan haklarından,

Ya da demokrasiden ne kadar dem vurup,

Ahaliye daha ne kadar "Avrupa Birliği masalı" anlatabiliriz ki?

Sözün özü;

Seviye yüksek değilse, demokrasi tek kelimeyle hikâyedir.