Sevgili dostlar, günlük hayatımızda, evde, işyerinde, alışveriş yaptığımız mağazada yahut öylesine de olsa bulunduğumuz herhangi bir mekânda kutsaliyet zırhını giymiş "40" sayısına defaatla rastlarız.

Bir Türkmen balası doğmuştur, kırkı çıkacak, bir aksakallı vefat etmiştir, kırkıncı günü yası biter, yemeği yenir,  Hz. Ömer kırkıncı Müslüman'dır ve onun İslam ile  müşerref olmasının ardından Allah Resulü tebliğ ve irşadını açıktan yapmaya başlamıştır. Kür-şad kırk yiğidiyle "yenilgi yenilgi büyüyen bir zaferi" tarihin kulağına küpe yapmıştır. Üçler, yediler, kırklar demişiz "hakikat" yolunda dert alıp, bal satanlara. Dört kapı kırk makama meftun ve müptela olmuş erenlerimiz. "Kırk bin" defa maşallah demişiz.

8-9 Şubat 2009 tarihi de Milliyetçi Hareket Partisinin kuruluşunun 40. yıldönümü.

Hatırlayalım biraz. Yıl 1944.

Türk Milliyetçiliği "ötekinin ideolojisi" ilan edildi. Başkalaşmanın; "beyaz Türk olmanın ilk şartı olduğu yıllarda" başkalaşmayanlar zindanlarda. Yıl 1944. MHP doğmadan tarihi ve ilk sicil kaydı doğdu.

Sonra CKMP.

Sonra bir nazlı gelinin duvağını kendisine kefen ilan edecek kadar sevdalı bir kafilenin yiğit adamları "üç hilali" kendisine bayrak yaptı da ülkü denen nazlı gelin MHP çeşmesinin suyu oldu.

Üç hilal, 8-9 Şubat 1969'da MHP'nin Adana'daki Büyük Kongresinde "yeniden Türk-İslam" dercesine dalgalanmaya başlayacaktı.

Giderek anlam kazanan bir yolculuk başlamıştı artık. Bir yanda "Moskofun kanlı çizmelerine övgüler yazan cumhuriyet süvarileri" diğer yanda "kapitalizmin onursuz yardımlarıyla esas duruşunu gösteren demokratlar". Bir yanda hilalsiz bayraklar, diğer yanda bayraksız hilaller.

Düzen kavgası sürerken gün aşırı, düzülende bir değişme yok nasıl olsa. Memleket kendisini ararken gömleğinin cebinde, cebin tam altından memleketin tam yüreğinden Alparslan Türkeş çıkacaktı. Yanında ulular, erenler. Atsız, Necip Fazıl, Serdengeçti, Güngör Hoca, Taşer Bey, Üstat Arvasi. Daha nice ulular, erenler. Sonra şehitler. Hem de şahitler.

Gözyaşları, işkenceler. Dul kalmış gelinlerimiz. "anne, babam ne zaman gelecek" soruları. Demir parmaklıklar arasından dualar, niyazlar. Darağacından tescilli iman delileri. Okul önlerinde sevgili bekleyemeden, cami avlularında nikahlanılan ölümler.

Sonra çocukluğumun mezar ziyaretleri, amcam şehit olmuş. Dayım cezaevinde imiş. Babam sürgünmüş. Neden mi; ülkücüymüş.

MHP adında bir davası varmış artık mahkemelerin. Yalnızca mahkemelerin mi? Bir davanın adı olmuş MHP. Bir milletin davasının.

Çocuktum, hatırlarım lakin, alyans bozdurulup "ocak" açılan yılları. Pişmek için pişirmek için nesilleri.

Kırk yıl deyip geçmeyelim. Ben yaşım gereği 18-19 yılına şahidim. Ve inandığım, takipçisi olduğum bir medeniyet tasavvurum var. Nurlu sabahları olacak bir gün bu ülkenin. Kutlu yarınları. Türk-İslam ikliminde hava durumları olacak bu koca vatanın. Biliyorum ki belki "deli" belki bir "muhayyel divane" görecekler bizi. İtirazım yok, olamaz da. Bunlar olsa olsa iman tesciliyetidir şahsım adına.

Filhakika sözümü tamamlayayım, MHP 40 yılını fedakarlık ve feragat timsali ömürler ile tamamlamıştır. Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli Bey ise bu feragat ve fedakarlığın yol başçılarındandır. Kendisinden Allah'ım razı olsun. Ebediyete intikal etmiş merhum Başbuğumuza, değerli mütefekkirlerimize, şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum.

Bu kafilede 40. yıl coşkusunu ve muhasebesini yaşayacak olanlara bir sözüm olacak;

Bu kafilede yalnızca Allah rızası ve millet menfaati esası ile kaç yıl feda etmişseniz biliniz ki kârlı bir alışveriş yapmışsınız demektir.

Kutlu Olsun.

Nice Kırk Yıllara.

Bir şiirle sözün özünü ifadeye çalışalım;

Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir