Şimdi önerilen plânı biraz daha inceleyip, irdeleyelim. Kıbrıs'ta ne yapılmak isteniyor? Çok büyük ihtimalle; BOB ve BİB'in sigortası olmak üzere bir ABD deniz üssü' mü ? "Bir yandan Abdullah Gül, diğer yandan Tayip Erdoğan söz verdikleri Kıbrıs bombasının ellerinde patlamaması için harekete geçtiler. 2005'in son günlerinde Talat hükümetine uyguladıkları abluka ile Rumlara tek taraflı olarak (burada mütekabiliyet aranmaması büyük bir gaflet ve dalâlettir. Uluslar arası bir hakkın kullanılmasından ısrarla kaçınılması anlaşılır gibi değildir) mallarını iade ve dolayısıyla 74'ü işgale dönüştüren yasayı çıkarttıran hükümet, şimdi de altın vuruşa hazırlanıyor.

O açıdan bakmayın siz, Başbakanın (akp) grupta yaptığı "Kıbrıs milli davamızdır" sözlerine. Bunun en ufak bir kıymeti harbiyes, emaresi bile yok. Öyle olsaydı eğer bugün Denktaş Kıbrıs'ta Cumhurbaşkanı olurdu. Esasen Başbakanın ağzından hiç de duymaya alışkın olmadığımız "milli dava" filan gibi sözler de belli ve de aşikar ki, setretmeye yönelik. Hani Sabetayların kamuoyuna malolmuş hülleleri ile konuşmak gerekirse Yahudilerin camiye gitmeleri gibi bir şey bu!

Tıpkı AB ve ABD ile oynanan oyu gibi...

O tarafa başka, millete başka. Bu da, Türk (!) takiyyesi işte...

         Dahası eğer Başbakan bu kavramı kullanıyorsa durum acil ve SOS sinyalleri çok güçlü geliyor olarak okuyabilirsiniz. Deniz üssü veriliyormuş. Lefkoşe'de yayımlanan Kıbrıslı Gazetesi hafta içinde önemli bir haber yayımladı. Fotoğrafları da yayımlanan habere göre Amerikalı' lara deniz üssü veriliyormuş! Gelin isterseniz haberin devamını Kıbrıslı gazetesinden takip edelim:"(1) "Amerikanlar Gemikonağında deniz üssü inşa ediyorlar. Deniz üssü Gemikonağında, halk arasında "Mangli'nin Limanı" olarak bilinen bölgede inşa edilecek.  Moty Industries adlı bir şirket tarafından tersane adı altında kurulacak ve Akdeniz'de dolaşan Amerikan savaş gemilerinin bakım ve onarımı için kullanılacak.

         Silopi'de de, sözde "Kuzey Irak'ta yol güvenliğini sağlamak" bahanesi ile Amerikan üssü ? Üstüne üstlük, düne kadar "milli" lâfzı taşıyan kurumlarda üst görev ve rütbelerde görev yapmış bir takım Türk (!) vatandaşları da mezkür şirkette üst düzey görevlisi.

         Gelelim haberin devamına:

            Haberin devamında da hayli ilginç başka detaylar da var:

         "Maliye Bakanlığı ile yapılan anlaşmaya göre Moty İndustries tesislerin inşası için ilk etapta 30 milyon dolar civarında bir yatırım yapılacak. Güvenilir kaynaklardan edindiğimiz sağlam bilgilere göre, bu yatırımların 5 yıl içinde 150 milyon dolara çıkması bekleniyor.
İnternetten elde edilen bilgilere göre de, Moty İndustries ile anlaşma 2002 yılında imzalanmış 2005 yılında ise yatırımlara başlanmadığı gerekçesiyle Maliye Bakanlığı tarafından iptal edilmişti. Kısa bir süre önce ise ABD Dışişleri Bakanlığının devreye girmesiyle malum anlaşma maalesef tekrar yenilenmiştir". (2)

         Haber de yer alan bir başka ayrıntı da şu:

"Amerikan Dışişleri Bakanlığı'ndan gayrı resmi olarak elde edilen bazı bilgilere göre ise Amerikan 6. Filosunun  Malta liman ve tersanelerini kullandığını ancak buradaki doluluğun Amerikan savaş germileri için de bir ihtiyaç doğurduğu ifade ediliyor. Diğer bir kaynak ise yaz aylarında ülkemizi ziyaret eden Amerikan Senatörler grubunun bu şirketle organik bir bağının bulunduğunu ve KKTC ziyaretinin büyük ölçüde bu amaç için gerçekleştirildiğini belirtiyor."

            Şimdi biraz gerilere gidelim. Milletimizin hep bir ağızdan, haklı olarak "Milli Kahraman" diye nitelediği ve yurdun her bir yanında coşkuyla bağrına bastığı (eski) Cumhurbaşkanı Sayın ve sevgili Dr. Rauf Denktaş anlatıyor.

            İbret ve bilgi tazeleme için kulak verelim: 

            "Görevden ayrıldığımda, mukavemetçi, halkımız arasında beliren endişelere cevaben merak etmemelerini, KKTC'ni ebediyen yaşatmak andını içmiş olan halkımızı yeni, partiler üstü bir oluşumda (belki bir kongrede) birleştirerek KKTC' ni ortadan kaldırarak anlaşma yapma meraklıları karşısında faaliyetimizi sürdüreceğimizi söylemiştim. Ancak bu adımı atmadan önce yeni hükümete ve KKTC'ni yaşatma andını içerek Cumhurbaşkanlığına gelmiş olan Sayın Talat'a fırsat vermekte yarar gördüm. Çünkü bu günlere cepheleşmekten gelmiştik. Tek ağızdan konuşmamız gereken günlerde muhalefet olsun diye aksi sesler çıkmaktaydı. Benim attığım her adım, yaptığım her beyanat, Türkiye ile gönül ve iş birliğim devamlı surette ve feci şekilde eleştiri konusu oluyordu. Bizimkiler diyeceğim mukavemetçiler kanadı da muhalefetin Rum partileri ile işbirliğini, yaptıkları (verdikleri) beyanatları acı şekilde eleştiriyorlardı. Muhalefet günlerinde söylenenler bizi ve Anavatanı derinden yaralayacak mahiyetteydi. Halbuki memleketin ve davanın birliğe ihtiyacı vardı. İçimizdeki bu ikilikten Rum tarafı istifade ediyordu.

            Bu yeni dönemde cepheleşmeye devam etmiş olsaydık bu durumdan yine Rum yararlanacaktı. Birleştirici olmalıydık. Bu nedenle beklemeyi yeğledim ve beni ziyarete gelenlere de sabırlı olmalarını "KKTC'' ni savunmakla, egemenliğimizi korumakla yükümlü ve yeminli Cumhurbaşkanımızı, yeminine sadık olduğu sürece, desteklememiz gerektiğini" açıkça söyledim ve hala söylemeye devam etmekteyim.

            Bu görüşümde haklı çıktım. İktidara gelen "derhal, şimdi uzlaşma, Denktaş giderse üç ayda barış" ekibi kısa zaman içinde Rum liderliğinin bizimle ellerinden gelse oksijeni bile, yani teneffüs ettiğimiz havayı bile paylaşma niyetinde olmadığını görebildi. Bu nedenle de Rum tarafından ağır eleştiriye maruz kaldılar. Rum basınında "Bunların yanında Denktaş melek kalıyor" şeklinde yazılar çıktı. Bu Cumhurbaşkanına gerektikçe destek olmayı yeğledim, saygıda kusur etmedim. Yaptığım konumlarda ve yazdığım yazılarda davamızın selameti için düşündüklerimi duyurmaya çalıştım, tecrübelerimden yararlanarak tarihin aynen devam etmesini önlemek için önerilerde bulundum.

(Yazı Dizisi Devam Edecek)

Muztafa Nevruz SINACI
[email protected]

***

Sizde bu bölümde yazmak isterseniz sitemizin ilkelerine ters düşmeyen yazılarınızı  [email protected] mail adresine gönderin sizin adınızla yayınlayalım.