101 günde 101 yalan

 

11 Haziran 2014 günü Musul büyükelçiliğimiz bir gurup terörist tarafından işgal edilmiş, elçilik çalışanları esaret altına alınmıştı.

Bu kötü haber ilk duyulduğunda ülkemizde üzüntülü bir hava, akıllarda sorular ve gergin bir bekleyiş başlamıştı.

Daha ilk günden hükümet kanadının bir birinden ayrı beyanatları akıllardaki soru işaretlerini büyültürken, havuz medyasının bildik elemanların olaylar karşısında hükümet yetkililerini tevil yarışına girmesi, işi düzeltmeye, soruları cevaplandırmaya yetmemişti.

Kamuoyundaki bilgi kirliliği günü güne ekledikçe artmaktaydı.

IŞİT terör örgütünün Konsolosluğumuza tecavüzü ve vatandaşlarımızı rehin alması AKP iktidarını bir yalan makinasına çevirmiş, her kafadan bir ses çıkmaya başlamıştı.

AKP iktidarı Konsolosluk çalışanlarını kurtarmak, sorumluları cezalandırmak ve başarısızlığından dolayı özür dilemek yerine, konuyla alakalı yayın yasağı getirmiş, beceriksizlikle hazırladıkları siyaset sofrasının üzerini kirli bir bezle örtmüştü.

Her ağızdan bir ses çıkmakta, her seste bir yalan saklanmaktaydı.

İnsanları öldürmeyi zevk haline getiren terörist "IŞİT" in merhametine! Terk edilmiş 49 elçilik çalışanımızın akıbeti pazarlık konusu olmuş, hükümetten ses, seda çıkmazken, havuz medyasının kodlanmış, numaralı elamanları tarafından toplumu kandırmaya yönelik yalanlar devam etmekteydi.

Beceriksiz AKP iktidarının böylesine önemli bir konuda tedbir almak, arayışa girmek ve vatandaşlarımızı kurtarmak için çaba göstermesini beklerken, o muhalefeti suçlama hafifliği göstererek, yalan, dolan, dalavereye devam etmişti.

Aradan geçen 101 günlük öfkeli bekleyiş, ailelerin acılı gözyaşları ve tükenen sabırlar sonunda yerini mutluluğa bırakmış, elçilik çalışanlarımız serbest kalmıştı.

Sorun çözülmüş, sonuç değişmemişti.

Cumhurbaşkanı; operasyon.

Başbakan; temas.

AKP Milletvekili; CİA teslim etti derken, bir birini yalanlayan açıklamalar, 101 günlük yalan furyasını desteklemiş, akıllardaki sorular cevapsız kalmıştı.

Acaba AKP hükümeti "IŞİD"e ne vermişti?